Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 279 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13054 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı, ... ilçesi, ... köyü, .... mahallesi hudutlarında bulunan ve murisinden intikal eden iki parça taşınmazı saban değiştirme usulü kullanmakta iken son yıllarda davalıların kendisine sormadan istedikleri yeri ekim yapmak suretiyle kullandıklarını, kendisine ayrılan yere ise davalıların yerinden geçmekte iken davalıların bu yol olan kısma beton direk dikerek yolu kapattıklarını, kendisine bırakılan kısma hiç bir şekilde geçmesine müsaade etmediklerini, yeri sürmesine izin vermedikleri gibi davalı Kazım'ın eşi ve kızını da darp etmesi nedeniyle Cumhuriyet Savcılığınca soruşturma yapıldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmış, yargılama sırasında dava konusu yerde kadastro çalışması yapıldığını, 101 ada 414 parsel sayılı taşınmaza 101 ada 395 parselden geçişinin davalılar tarafından engellendiğini bildirmiştir.Davalılar, dava konusu yerde davacı ile paylı arazilerinin olmadığını, taşınmazları yıllardır müstakil zilyet olarak kullandıklarını, davacının geçiş talebinin hukuki dayanağı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, tarafların dava konusu taşınmazları kendi aralarında fiilen taksim ettikleri, davacıya da yer bırakıldığı, paydaşlar arasında fiili kullanma durumunu belirleyen anlaşma bulunduğu, davalı Kazım'ın kendi payına düşen kısmı müstakilen kullandığı, paylı mülkiyet üzere olan çekişme konusu taşınmazda davalıların davacı yerine müdahalesi olmadığı, ihtilafın ortaklığın giderilmesi davası ile çözülebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların tapusuz iken yargılama sırasında kadastro işlemi ile 101 ada 414, 439 ve 395 parsel sayılı taşınmazlar olarak davacı, davalı Kazım ve dava dışı bir çok kişi adına paylı mülkiyet üzere tescil edildiği, davalı Nuretttin'in 101 ada 417, davalı ...'un ise 101 ada 418 parsel sayılı taşınmazlarda müstakil malik oldukları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Somut olayda; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Dosya kapsamı ile, davacının, dava tarihinde tapusuz olan ve taraflara murisinden intikal eden taşınmazlarda rızai taksim ile kendisine bırakılan kısmı kullanması için her zaman geçtiği yoldan geçmesine davalıların izin vermediğini, yolu kapattıklarını, yaratılan muaraza nedeniyle paylı malik olduğu taşınmazları ekim yapmak suretiyle kullanamadığını iddia ettiği, yargılama sırasında anılan çekişmeye konu edilen taşınmazların kesinleşen kadastro ile çapa bağlandığı görülmektedir.Ne var ki, mahkemece, davacı iddiası bakımından zeminde davacının taşınmazlarına geçişi için kullandığı yolun olup olmadığı, kimin nereyi kullandığı, davacının geçişinin ne şekilde engellendiği konusunda bir araştırma yapılmadan, başka bir deyişle soruna çözüm getirilmeden sonuca gidildiği açıktır.Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular ile iddia ve savunma doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle yeniden keşif yapılarak bilirkişilerden uygulamayı gösterir, denetime elverişli rapor alınması, davacı iddiası bakımından zeminde davacının taşınmazlarına geçişi için kullandığı yolun olup olmadığı, kimin nereyi kullandığı, davacının geçişinin ne şekilde engellendiği konusunda soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.