Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 278 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12173 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TENKİSTaraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar, mirasbırakan ...'ün mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 20.10.2009 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile tüm mal varlığını eşi davalıya bıraktığını, murisin davalı ile evlendikten üç hafta sonra vasiyetnameyi yaptığını, murisin bakımı ile annelerinin ölümü üzerine kendilerinin ilgilendiğini, vasiyet ile saklı paylarının ihlal edildiğini ileri sürerek vasiyetin tenkisine karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlardır.Davalı, vasiyetnamenin bakım, gözetim ve iaşe giderlerinin karşılığı olarak düzenlendiğini, murisin 2012 yılında kanser olduğunu, birikimlerinin ve emekli aylığının murisin bakım ve sağlık giderlerine harcandığını, murisle evlendikten sonra bakımını kendisinin yaptığını, vasiyetnamenin korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tenkis bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ...'ün 25.09.2009 tarihinde davalı ile ikinci evliliğini yaptığı, daha sonra 20.10.2009 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile “1502 ve 1504 parsel sayılı taşınmazları, ... plaka sayılı otomobilini ve ... şubesindeki parası ve her nevi hesaptaki paralarını evlendiği günden bu yana bakıp gözeten, her işinde yanında olan, hastalık ve zor durumunda yalnız bırakmayan eşi davalı ...'e bıraktığını” bildirdiği, ardından murisin 19.08.2012 tarihinde ölümü üzerine eşi davalı ile ilk eşi ...' den olma çocukları davacıların mirasçı kaldıkları, .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.10.2012 tarih, 2012/1860 esas, 2012/1844 karar sayılı kararı ile vasiyetnamenin açılıp okunduğu anlaşılmaktadır.Öte yandan, noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden davacıların vasiyetnamenin iptali bakımından açtıkları bir dava bulunmadığı, her ne kadar vasiyeti kabul etmediklerini, iptali için dava açtıklarını belirtmişlerse de dosya kapsamına göre anılan beyanları ile eldeki tenkis davasını kastettikleri görülmektedir.Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mal varlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK'nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki, vasiyetnameye konu 1502 ve 1504 parsel sayılı taşınmazlar bakımından 'tarla' niteliğine uygun bir değer tespiti yapılmadığı gibi, yukarıda ilkelere uygun bir tenkis hesabı da yapılmış değildir.Hâl böyle olunca, mahkemece, öncelikle davaya konu 1502 ve 1504 parsel sayılı taşınmazların mahallinde yeniden içlerinde ziraat mühendisinin de bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyeti ile keşif yapılarak, anılan taşınmazların 'tarla' niteliğine uygun olacak şekilde değer tespitinin yapılması, bilirkişilerden uygulamayı gösterir ve denetime elverişli rapor alınması, ondan sonra yukarıda açıklanan ilkelere uygun olarak tenkis hesabı yapılması bakımından muris ...'ün tüm mal varlığı araştırılarak, pasif terekenin tespit edilmesi, usulüne uygun tenkis hesabı yapılması ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.