MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Davacılar, kayden paydaşı oldukları 131 (ifrazla 440) parsel sayılı taşınmazı uzun zamandır inşaat şantiyesi kurmak suretiyle diğer paydaş davalının tek başına kullandığını, payları oranında kendilerine kullanım bedeli ödemeyi de kabul etmediğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve son 5 yıl için 6.500,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile tahsili isteğiyle eldeki davayı açmışlar, yargılama sırasında ıslah ile, 130.000,00 TL ecrimisilin tahsilini talep ettiklerini bildirmişlerdir.Davalı, dava konusu taşınmazda paydaş olduğunu, 2001 yılında emek ve para harcayarak ıslahını yaptığı taşınmazın bir kısmına araçlarını park ettiğini, davacıların kendi paylarına isabet eden kısmı kullanmalarına mani olmadığını, bugüne kadar kendisinden bir talepte bulunmadığını, ecrimisil isteğinin kötü niyetli olduğunu, taşınmaza yaptığı faydalı masraflar nedeniyle hapis hakkı bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın taraflar ve dava dışı kişiler arasında paylı mülkiyet üzere olduğu, davalının yaptığı çalışma sonucunda yerin kullanıma elverişli hale geldiği, bir kısmına davalının ailesine ait araçların park ettiği, davalının davacı tarafın kullanımına mani olmadığı, intifadan men koşulunun gerçekleşmediği, eldeki davanın açılması ile kullanıma dair onayın geri alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 20.721.15 m² miktarlı ve susuz tarla niteliğindeki 131 (ifrazla 440) parsel sayılı taşınmazın davacılar, davalı ve dava dışı kişiler arasında paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davalının haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın taşınmaza iş makinalarını ve reklam amaçlı boruları bırakmak suretiyle kullandığı belirlenmek ve davalının da taşınmazda paydaş olduğu gözetilmek suretiyle davacıların payına vaki elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün bu yönden ONANMASINA,Davacıların temyiz itirazlarına gelince; hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı).Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, çekişme konusu 131 (ifrazla 440) parsel sayılı taşınmazın davacılar, davalı ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davalının taşınmazı imar ve ihya ederek iş makinaları ve araçlarını park etmek suretiyle uzun yıllardır kullandığı, öte yandan davacıların paylarına karşılık taşınmazda kullandıkları yer bulunmadığı görülmektedir.Bilindiği gibi, paydaşın intifadan men edilmiş olması halinde haksız işgal tazminatı olan ecrimisilden sorumlu tutulacağında kuşku yoktur.Ne varki, davacıların ecrimisil isteği bakımından mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun şekilde bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki, dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları ile davalının dava konusu taşınmazın tamamını kullandığı, davacıların tasarrufuna müsaade etmediği anlaşılmakta ise de, intifadan menin ne zaman gerçekleştiği açık değildir.Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, taraf tanıkları (özellikle davacı tanığı ...) yeniden dinlenilmek suretiyle intifadan menin ne zamandır söz konusu olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, ondan sonra usulüne uygun şekilde ecrimisil hesabının yapılması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.