Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı Halk Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü vekili avukat M.. Ç..Ş.. ile davacı vekili avukat S..G..in gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, davalı Banka ile imzalamış olduğu 14.5.1998 tarihli avukatlık sözleşmesinin, 8.11.2006 tarihli ihtarla, davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, oysa ki tevdi edilen işleri gereği gibi yerine getirip, aylık ve üç aylık raporlarla davalıyı düzenli olarak bilgilendirdiğini, haksız fesih nedeniyle takipten yoksun bırakıldığı dava ve takip dosyaları üzerinden sözleşmede öngörülen ve yargı mercilerince lehine hükmedilecek olan toplam 96.875,56 YTL vekalet ücretinin ödenmesi gerektiğini, ne var ki, ücret alacağının tahsili için göndermiş olduğu 14.11.2006 tarihli ihtardan sonuç alamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 YTL avukatlık ücretinin 14.11.2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile de talep miktarını, 96.875,56 YTL’ye çıkarmıştır.Davalı Banka, davacı avukatın, üzerine aldığı işleri gereği gibi yerine getirmediğini, dosyaların işlemsiz kalması nedeniyle takipten düştüğünü, ihtiyati haciz kararı alınmasından sonra yasal süresi içinde esas takibe geçilmediğinden, haciz şerhlerinin terkin edildiğini, aynı borçlunun diğer alacaklılarının hacizlerinin, Banka alacak ve Hacizlerinin önüne geçmesine sebebiyet verildiğini, dosyalarda uzun süre işlem yapılmayarak, alacakların tahsilinin sürüncemede bırakıldığını, davacıya olan güvenin zedelenmesi nedeniyle 8.11.2006 tarihli ihtarla sözleşmenin feshedildiğini, feshin haklı olması nedeniyle de davacının herhangi bir ücret talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, 1.2.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davacının haksız olarak azledildiği, bu nedenle 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 174. maddesi gereğince avukatlık ücretinin tamamını isteyebileceği benimsenerek, davanın kabulüne, 96.875,56 YTL avukatlık ücretinin dava tarihi olan 24.1.2007 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 26.10.2010 tarih, 2010/2164 E., 2010/13961 K. Sayılı ilamı ile özetle;”..Görüldüğü üzere, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının vekalet ücretine dayanak olarak gösterdiği, 28 kalem icra ve dava dosyasının davacı avukat tarafından, özenle ve gereği gibi takip edilip edilmediği incelenmediği gibi, davalının, vekaletin özenle ifa edilmediğini, numaraları ve ayrıntıları ile bildirmiş olduğu takip dosyaları yönünden de herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamış, sadece genel ifadelere yer verilmiştir. Yine söz konusu raporda, borcun yeniden yapılandırılması nedeniyle, dosyada işlem yapılamamasında, davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmişse de, borçlu Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş.(Kardemir) ile davalı Banka arasında, borcun yeniden yapılandırılmasına ilişkin olarak imzalanan 25.9.2003 tarihli protokolün 4. maddesinde, vadelere bağlanmak suretiyle borca ilişkin, itfa planının düzenlendiği, 11. maddesinde de, “Borçlular kıymet takdirine itiraz davalarını, itirazlarını geri almak suretiyle sonuçlandıracaklar ve kıymet takdirini kesinleştireceklerdir. Yine borçlular itirazlarını geri almak ve dosya borçlarını kabul etmek suretiyle icra takipleri ve hacizleri kesinleştireceklerdir. Borçlu hakkında yapılan takiplerle ilgili olarak takip hukuku açısından hak kaybına uğranmamasını teminen, Banka tarafından usulü işlemler yerine getirilebilecektir.” hükmüne yer verildiği, Banka tarafından davacı avukata gönderilen 7.11.2003 tarihli talimat yazısında da, söz konusu bu protokolün, 11. ve 13. maddelerinden bahsedilerek, “protokoldeki takip edilmesi ve yerine getirilmesi gereken tüm işlemlerin titizlikle gözden geçirilerek uygulanmasının ve Bankaya rapor verilmesinin” istendiği anlaşılmakta olup, bilirkişi tarafından davacının Söz konusu bu protokol ve talimata göre işlem yapıp yapmadığı da incelenip, değerlendirilmemiştir. Sonuç olarak, davanın dayanağı takip ve dava dosyaları ile Banka talimatları ve borçlularla yapılan protokoller incelenip, değerlendirilmeden, soyut ve genel ifadelerle “azlin haksız” olduğunun mütalaa edildiği, 1.2.2008 tarihli bilirkişi raporu, yetersiz olup, yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulamaz. Kaldı ki, az yukarda sözü edilen dosyaların bir kısmının fotokopisi dosyaya ekli olup, asılları da mevcut olmadığından, davalının savunmasında bildirdiği hususların denetlenmesi de, olanaklı değildir.O halde mahkemece, davaya dayanak gösterilen tüm takip ve dava dosyaları getirtilerek, davacı avukatın, gerek Avukatlık Kanunu ve meslek kuralları, gerekse sözleşme, talimat ve borçlularla yapılan protokoller çerçevesinde, vekaleti özenle ve gereği gibi ifa edip etmediği, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği, azlin haklı olup olmadığı konusunda, uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan açıklayıcı ve denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalının savunması değerlendirilip, itirazları karşılanmadan, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava ve ıslah dilekçelerine göre davanın kabulü ile 10.000-TL avukatlık ücreti için dava tarihinden itibaren 86.875, 56 TL yönünden ıslah tarihi olan 07.02.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Dava, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan vekalet ücreti alacağına ilişkindir. Davacı avukat, dava dilekçesi ekinde bulunan vekalet ücreti hesaplamasına ilişkin tabloda Karabük 1. İcra Müdürlüğü’nün 2001/4600 ve 2006/2722 sayılı icra dosyaları için talep edilen vekalet ücretini “0” olarak göstermiş olup, davacı vekili 22.04.2011 tarihli dilekçesi ile de bu dosyalarla ilgili parasal bir taleplerinin bulunmadığını bildirmiştir. Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir ve mahkemece talepten fazlasına hükmedilemez. Mahkemece, bu yön gözetilmeden ve gerekçesi de gösterilmeden anılan dosyalar yönünden de vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.3-Davacı vekili 23.04.2013 tarihli dilekçesinde; davalıdan tahsil edilen 40.939,34-TL’nin vekalet ücreti alacağından mahsup edilmesini istediği halde, mahkemece, bu meblağ yerine 34.336,02-TL’nin mahsubu ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı lehine BOZULMASINA, 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 1.654,50 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 18.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.