Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Müştekinin Cumhuriyet savcılığındaki 01/12/2010 tarihli ilk ifadesinde, cep telefonunun, Ege Üniversitesi öğrenci köyündeki yurtta montunun cebinden çalındığını, 20/07/2011 tarihli ikinci ifadesinde, cep telefonunun, montunu sanığın çalıştığı kuaförün önünde bulunan sandalyenin üzerine astığını, baktığında cep telefonunun montunun içinde olmadığını farkettiğini, yine 17/07/2012 tarihli duruşmadaki ifadesinde ise telefonun iş yerinin önünde masanın üzerinde olduğunu beyan etmesi nedeniyle soruşturma ve kovuşturma evresindeki ifadelerinin birbiri ile çeliştiği; oysa sanığın aşamalardaki değişmeyen savunmasına göre, çalıştırdığı kuaför dükkanının önündeki masanın üzerinde katılana ait cep telefonunu sahipsiz olarak bulduğu ve çevreden araştırmasına rağmen sahibini bulamayınca kullanmaya başladığı, bu şekilde katılanın kaybetmesi suretiyle zilyetliğinden çıkmış olan cep telefonunu iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin, mâlik gibi tasarrufta bulunarak kullandığının anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin TCK'nin 160. maddesinde düzenlenen kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya hakkında tasarruf suçunu oluşturduğu gözetilmeden, eylemin nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hırsızlık suçundan hükümlülüğüne karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 19/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.