Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan sanık R.. D..’nın 5237 sayılı
TCK’nun 116/1-4, 119/1-c ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis
cezası ile cezalandırıl- masına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Yozgat 1.
Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2013 gün ve 136-170 sayılı hükmün
sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6.
Ceza Dairesince 10.10.2013 gün ve 22355-19610 sayı ile onanmasına karar
verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.11.2013 gün ve 2013/164633 sayı ile;
“...15.12.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda evin henüz
kullanılmadığının belirtildiği, 19.12.2012 tarihli araştırma tutanağında
ise, mağdur İ.. K..'ın hırsızlığın gerçekleştirildiği evi kiraladığı,
ancak burada ikamet etmediği, oğlunun evlenmesinden sonra bu evi
kullanacağından yeni satın aldığı suça konu ambalajı açılmamış çamaşır
makinesini buraya bıraktığının açıklanması karşısında, hırsızlık suçunun
işlendiği henüz ikamet edilmeyen müstakil tek kattan ibaret boş binanın
konut sayılamayacağı, bu nedenle yakınan İsmail Karaslan'a yönelik
konut dokunulmazlığının ihlali suçunun unsurları yönünden oluşmayacağı,
sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır”
görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur CMK'nun 308. maddesi
uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 05.12.2013 gün ve
33394-24708 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden
bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel
Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara
bağlanmıştır. İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık R.. D..
hakkında mağdur İ.. K..'a yönelik konut dokunulmazlığının ihlali
suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel
Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yeni kiralanmış, temizliği
yapılarak içerisine bazı ev eşyaları yerleştirilmiş olan, ancak henüz
oturulmaya başlanılmayan yerin konut sayılıp sayılamayacağı ve buna
bağlı olarak sanığa yüklenen konut dokunulmazlığının ihlali suçunun
unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından;
15.12.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; suça konu yerin bahçe
içerisinde, müstakil, tek katlı, 3 oda 1 salondan oluşan betonarme ev
olduğu, henüz kullanılmaya başlanılmadığı, bahçe giriş kapısında
herhangi bir zorlama izinin bulunmadığı, daire dış giriş kapısının açık,
kilit dilinin dışarıda ve eğilmiş vaziyette, kilit kasasının ise
yerinden sökülmüş olduğu, güney yan cephedeki boş odanın penceresindeki
demir parmaklığın söküldüğü, pencere kanadının açık ve zorlamadan dolayı
kırık olduğu, 19.12.2012 tarihli araştırma tutanağında; mağdurun
oğluyla birlikte başka bir yerde oturduğu, suça konu yeri yeni
kiraladığı ancak henüz oturmaya başlamadığı, oğlunun düğününden sonra bu
yerde ikamet edeceği,Dosya içerisinde bulunan CD'de kayıtlı olay
yeri fotoğraflarından; evin etrafı duvarla çevrili bahçe içerisinde
bulunduğu, perdelerinin ve lambalarının takılı olduğu, zeminin laminat
kaplı ve temiz olup bazı yerlerinde halı ve kilim serili olduğu, bir
oda hariç odalarda ve salonda eşya bulunmadığı, salon duvarında fotoğraf
asılı olduğu, bir odanın tamamen kullanıma hazır olduğu, bu odada
kanepe, sandalye, sehpa bulunduğu, mutfağın temizlenmiş, ocağın kurulmuş
vaziyette olduğu, Sanıklardan F.. S..’in evinde yapılan aramada
hırsızlığa konu bir kısım malların ele geçirildiği, evde bulunan
sanıklar F.. S.. ve R.. D..'nın yakalandığı, mağdurun evinden çalınan
çamaşır makinesinin kutulu vaziyette diğer sanık M.. S..’in evinde
hırsızlığa konu başka mallarla birlikte ele geçirildiği, evde bulunan
T.. S..’in bu eşyaları eşi M.. S.. ile kaynı F.. S..’in birlikte eve
getirdiklerini söylediği, Mağdur İ.. K.. 15.12.2012 tarihli ilk
ifadesinde ikamet adresi olarak başka bir yeri gösterdiği ancak
19.12.2012 tarihli ikinci ifadesinde suça konu yerde ikamet ettiğini
bildirdiği, duruşmada da bu yerde oturduğunu söylediği, iddianamede ve
UYAP üzerinden alınan güncel nüfus kayıt örneğinde suça konu yerin
mağdurun yerleşim yeri adresi olarak gösterdiği, Anlaşılmaktadır.
Mağdur aşamalarda suça konu yeri sürekli “ikametim” ve “evim” diyerek
tarif ederek 19.12.2012 tarihli ikinci soruşturma ifadesinde ve müteakip
tüm aşamalarda suça konu yerde oturduğunu söylemiş, beyanlarında
özetle; olaydan önce son kez 13.12.2012 tarihinde evi kontrol ettiğini,
olay günü kardeşi M.. K..'ın durumu kendisine haber verdiğini, evi
kontrol ettiğinde yatak odasında bulunan ambalajı açılmamış çamaşır
makinasının yerinde olmadığını, oturma odası camının ve evin dış giriş
kapı kilidini kırık olduğunu gördüğünü, polislerin çalınan çamaşır
makinasını bulup kendisine teslim ettiklerini ifade etmiş, Suça konu
yerin bulunduğu sokakta oturan mağdurun kardeşi tanık M.. K..; olay
günü saat 14.30 sıralarında evinden çıktığı sırada yan tarafta bulunan
mağdurun ikametinin kapısının açık olduğunu gördüğünü, eve girdiğinde
girişe göre sağda bulunan odanın camının kırık ve ambalajı içerisindeki
eşyalardan çamaşır makinasının yerinde olmadığını fark ettiğini, mağduru
arayarak durumu haber verdiğini, ayrıca 155’i arayarak ihbarda
bulunduğunu belirtmiş, Sanık soruşturma aşamasında suçlamaları kabul
etmemiş, duruşmada ise diğer sanıklarla birlikte geceleyin evlere
girerek hırsızlık yaptığını ikrar etmiştir. Konut dokunulmazlığının
ihlali suçu 5237 sayılı TCK’nun “Kişilere Karşı Suçlar” kısmının
“Hürriyete Karşı Suçlar” bölümündeki 116. maddesinde; “1) Bir
kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren
veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti
üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek
duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve
eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı
aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. 3)
Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin
birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden
birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak
bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti
işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”
şeklinde düzenlenmiş, Madde gerekçesinde; “Madde, Anayasanın 21 inci
maddesinde güvence altına alınan konut dokunulmazlığını ihlâl
fiillerini suç olarak tanımlamaktadır. Konut dokunulmazlığının ihlâli,
kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki yaşamının sulh
ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun
sarsılmasını ifade etmektedir. Bireylere karşı işlenen ve aynı
zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükûnu ihlâl eyleyen bu
fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında bir suç olarak
tanımlanması uygun görülmüştür” biçiminde açıklamalara yer verilmiştir.
Madde gerekçesinde de özenle vurgulandığı üzere konut dokunulmazlığının
ihlali ile mülkiyet ve zilyetlik hakkı değil kişi hürriyeti
korunmaktadır. Kanunda mülkiyet ve zilyetliği koruyan başka hükümler
bulunmakta olup, bu suçla kişilerin konutlarındaki güvenlik duygusu,
sükun ve huzurlarının korunması amaçlanmaktadır.Gerek kanunda
gerekse gerekçesinde suçun maddi konusunu oluşturan “konut”, “eklenti”
ve “işyeri” kavramlarının bir tanımı yapılmamış, bu kavramlardan ne
anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır. Öğretide
uyuşmazlık konusu olan "konut" kavramı ile ilgili olarak; "Bulunduğu
yer, açık veya kapalı olması, yapı şekli, toprağa bağlı olmaması,
devamlı veya geçici olması önemli olmayıp tahsis iradesinin haricen
anlaşıldığı, kişi veya kişilerin ihtiyaçlarını gidermek için melce
(sığınılacak yer) olarak kabul ettiği ve fiilin bunu gerçekleştirdiği,
fiilin ikaı anında içinde bulunulması gerekli olmayan mahal konuttur"
(Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Filiz Kitabevi, 4. Bası,
İstanbul, 1994, s.61) ; "Dar anlamda konut evi ifade eder. Buna göre bir
yerin konut sayılabilmesi için, o yerin ev ihtiyaçlarına tahsis edilmiş
olması gerekir. Geniş anlamda konut, bireyin kendi faaliyetine tahsis
ettiği her yeri ifade eder. Belirtmek gerekir ki, özgürlüğün geniş bir
kavram oluşu, konutu dar anlamda anlamaya engeldir" (Nevzat Toroslu,
Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, 6. Bası, Ankara, Eylül 2012,
s.94) ; "Bir yerin geçici de olsa oturmak amacıyla kullanıldığı her yer
konuttur. Her ikametgah ceza kanununun belirlediği anlamda bir
konuttur. Ancak her konut Medeni Kanun anlamında ikametgah değildir.
Diğer bir deyişle oturulan her yer yani her konut ikametgah
sayılmamaktadır. Kişisel hürriyet ve ferdin sükun ve huzurunu korumayı
amaçlayan ceza kanunu, sadece ikametgaha değil, ondan daha geniş bir
kavram olan konuta yapılan saldırıları da cezalandırmak zorundadır. Gece
istirahatına tahsis edilmese dahi, kişinin ihtiyaçlarından bir veya bir
kısmının yerine getirildiği, yani kişilerin yaşamsal faaliyetlerini
geçirdikleri yer de (yemek yediği, misafirlerini ağırladığı yer) konut
sayılır" (M.Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku
Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 12. bası, Ankara, Ekim 2012, s.323 vd);
"Ceza hukukunda konut ile özel hukukta konut aynı anlama gelmezler. Ceza
hukukunda konut kavramı daha geniştir. Ceza Hukukunda konut devamlı
veya geçici olarak kalınan yerdir. Konutun yapısı, karakteri, şekli,
genişliği önemli değildir. Önemli olan o yerin oturmaya veya aileye
tahsis edilmesidir" (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin
Yayınevi, 9 bası, Ankara, 2012 s. 281 vd); "Kanunun ev ya da ikametgah
terimlerini kullanmamış olması bir tesadüf değildir. Ev terimi günlük
dilde, etrafı çevrili ve üstü örtülü yerleri ifade eder. Bu anlamı ile
kullanıldığında maddenin uygulama alanının daralacağı şüphesizdir. Yasa
koyucu burada bilinçli olarak ikametgah terimini de kullanmış değildir.
Zira ikametgah bir kişinin sürekli olarak yerleşmek niyetiyle ve fiilen
bulunduğu yerdir. Böyle bir kabul de yine maddenin uygulama alanını
daraltır. Buna karşılık konut terimi ise kişinin fiilen oturduğu yeri
ifade eder. O halde konut teriminin kabulü dokunulmazlığının etki
alanını mümkün olduğunca genişletmektedir. Biz de konut kavramının en
geniş anlamı ile kabul ediyoruz. Çünkü burada amaç özel hayatın geçtiği
ve bu özelliği nedeniyle izin istenmeksizin ya da zorla ihlal edilmenin
önlenmesi için her mekanı güvence altına almaktır" (Veli Özer Özbek,
Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza
Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, Ankara, Ekim 2012,
s.399); "Konut kişinin özelidir, kendisini güvende hissettiği yerdir"
(Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler
Kişilere Karşı Suçlar, US-A Yayıncılık, 3. Bası, Ankara, Şubat 2013, s.
205); "Konut kavramını, kişinin özgürlük hakkını daraltıcı sonuç doğuran
dar çerçevede ele almamak gerekir. Bu noktada belirleyici unsur,
kişinin özgür iradesine karşı dokunulamayacak yer olma niteliğidir.
Böyle bir yer ise, geçici veya sürekli kalınıp kalınmamasının ve orada
geçirilen zaman diliminin önem taşımayıp, kişinin özel yaşamının tümünü
veya bir parçasını özgülediği ve bu çerçevede oturduğu yerdir. Böyle bir
yer, konut dokunulmazlığını ihlal suçu kapsamında konuttur. Diğer bir
değişle kişinin özel bir yaşam alını olarak belirlediği, dıştan
anlaşılan, burada sürekli veya geçici olarak oturulan veya kalınan yer
konuttur" (Serap Keskin Kiziroğlu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda
Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara,
2010, s. 45); "Konut dokunulmazlığının ihlali suçu ile maddi bir şey
değil, kişi hürriyeti ve kişinin güven ve huzuru korunmaktadır. Bu
nedenle Ceza Hukukunda konut kavramını geniş yorumlayarak, bir kimsenin
özel yaşamında oturduğu her yeri konut saymak gerekir" (Ali Rıza Çınar,
Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçları, Turhan Yayınevi, 1. Bası, Ankara,
1999, s.2); "Konut, kişilerin faaliyetlerine tahsis ettikleri ve insan
kişiliğinin gerçekleşip geliştiği yerdir. Kanun koyucunun konutu
korumasının amacı da insan kişiliğinin serbestçe gerçekleşip
geliştirilmesini sağlamaktır. Ceza hukuku anlamında konut, kişi
özgürlüğünün gerçekleşmesi için bir mekan şartından başka bir şey
değildir ve kanun bu mekanı değil, bu mekanda gerçekleşen özgürlüğü
korumaktadır" (Güneş Okuyucu Ergün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda
Konut Dokunulmazlığını İhlali Suçu, Çakmak Yayınları 1. Bası, Ankara,
Şubat 2010, s.42) Şeklinde görüşler dile getirilmiştir. Ceza
Genel Kurulu'nun 11.03.1993 gün ve 25-67, 21.06.1993 gün ve 155-184 ile
27.12.1993 gün ve 169-354 sayılı kararlarında da konut; "kişilerin,
devamlı veya geçici olarak yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına
elverişli yerlerdir" şeklinde tanımlanmıştır. AİHM kararlarında ise
konutun genel olarak özel yaşamın ve aile yaşamının geliştiği, maddi
olarak belirlenmiş yer anlamına geldiği, ev kavramından daha geniş bir
anlam alanına sahip olduğu, bu anlamda bir Roman karavanının "konut"
kavramı içinde mütalaa edilebileceği, bir mekanın "konut" sıfatına sahip
olabilmesi için bireyin o yer ile yeterli ve devam eden bağlarının
bulunması gerektiği belirtilmiştir. (I./Türkiye, 30.09.2008, No:
12863/02; P./Rusya, 18.11.2004, No:58255/00; G./İtalya, 02.11.2006,
No:59909/00; C./İngiltere, 18.01.2001, No:27238/95; N./Almanya,
16.12.1992, No:13710/88; K. and 180 O./İngiltere, 01.07.1998,
No:38387/97) Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yeni kiralanmış, henüz oturulmaya başlanılmamakla birlikte temizlenmiş,
perdeleri takılmış, ikamete hazır hale getirilip içerisine bazı özel
eşyalar yerleştirilmiş, arada gelinip kontrol edilen bir evin artık
sadece mülkiyet ve zilyetlik kuralları ile korunan boş veya metruk bir
ev olarak görülemeyeceği, mağdurun burayı dışarıdan anlaşılabilecek
biçimde konut olarak kullanımına tahsis ettiği, fiilen de burada bir
yaşam kurmaya başladığı hususları gözönüne alındığında, konut
dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşabilmesi için kişinin ayrıca bu
yerde geceleri kalmaya başlamış olması ve fiilin işlenmesi anında orada
bulunması da şart olmadığından, suça konu yerin “konut” vasfında olduğu
kabul edilmelidir. Bu itibarla, Özel Daire onama kararında bir
isabetsizlik bulunmadığından, haklı nedene dayanmayan Yargıtay C.
Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi "itirazın kabulü gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.05.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla
karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
İŞ KAZASI NEDENİYLE SGK TARAFINDAN AÇILAN RÜCU DAVASI ZAMANAŞIMI
Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımlardan, ilk rücu davasından kalan kusur farkı ile kanun ve katsayı artışları nedeniyle oluşan Kurum zararının, 506 Sayılı Kanun’un 26. maddesi gereğince davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, hüküm
BONO • TEMİNAT SENEDİ • İSPAT YÖNTEMİ
Alacaklının bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takibe karşı borçlu, dayanak senedin 21.06.2012 tarihli araç kiralama sözleşmesi kapsamında alındığını ve teminat senedi olduğunu ileri sürerek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurmuş; mahkemece, bononu
Avukatın takip kesinleştiği halde alacağın tahsili için gereken diğer işlemleri yapmaması görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur
İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Suç tarihinde Ankara Barosuna bağlı avukat olarak çalışan sanığın, 13/10/2008 tarihli vekaletname ile katılanın K.. ve T.. Köyü tüzel kişiliklerinden olan alacağının tahsili amacıyla vekilliğini üstlendiği, Po
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?