Taraflar arasında görülen davada Denizli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26.02.2013 tarih ve 2008/342-2013/72 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, davalının müvekkili şirketin ortağı olduğunu, davalı ortağın davacı ortaklara yönelik ağır itham ve iddialarda bulunduğunu, bu iddialarını davacı şirketin kredi ilişkisi içinde bulunduğu bankalar nezdine taşıdığını, bu nedenle müvekkili şirketin finansman krizine girdiğini, davacıların davalıya fiili kontrol ve yönetimini bıraktıkları diyaliz merkezlerinin keyfi ve sadakate aykırı olarak yönetildiğini, davalının kendi adına diyaliz merkezi kurma çalışmaları içine girdiğini, davalının ayarttığı personel ve hastaları kendi diyaliz merkezine götürmesi sonucu davacı şirketin Denizli'deki diyaliz merkezini kapatmak zorunda kaldığını, davalı ortak A.. A..'un ortaklıktan çıkarılmasına dair karar alındığını, davalının ortağı olduğu davacı şirkete kasıtlı ve kötü niyetli eylem ve davranışları ile zarar verdiğini ileri sürerek, davalı A.. A..'un davacı şirket ortaklığından çıkarılmasını, davalının haksız eylemi nedeniyle 200.000,00 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, ortağı olduğu davacı şirketi borçlandırma işlemlerinden korumak amacıyla ilgili yerlere uyarılar yaptığını, davacı ortakların görevlerini yerine getirmediklerini, kendisinin davacı şirkete ait üç merkezin dışında 8 diyaliz merkezinin de ortağı ve kurucusu olduğunu, Türkiye'nin her hangi bir yerinde diyaliz merkezi açması veya ortak olması için yasal bir engelinin bulunmadığını, çalışanları ve hastaları ayarttığı iddiasının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Karşı davada, şirketin 17 yıldır kayda değer kar payı dağıtımı yapmadığını, hekim olarak çalıştığı dönemde hak ettiği ücretlerin ödenmediğini ya da eksik ödendiğini ileri sürerek, uğradığı zarara karşılık 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalı şirketten tahsilini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davacı A.. A.., davalı şirkette 1/4 hisseye sahip ortağı olduğunu, yapılan toplantı ve alınan kararlardan haberdar edilmediğini, 13.08.2008 tarihli toplantıda kendisinin ortaklıktan çıkarılmasına dair karar alındığını belirterek, 13.08.2008 tarihli ortaklar kurulu toplantısı ile alınan kararların iptalini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının, davacı şirketin diyaliz merkezinde tedavi edilen hastaları kendi diyaliz merkezlerine gelmesi konusunda ikna etmeye çalışması, diyaliz konusunda kendisine güvenilen davalı ortağın, davacı şirketteki bazı personeli alıp yeni açtığı diyaliz merkezine transfer etmesi, davalının şirketin toplantılarına katılmayarak şirketin işleyişini zora sokması gibi davranışlarının haksız ve şirketten ihracı için haklı sebep teşkil ettiği, davalının haksız rekabet teşkil edecek nitelikteki davranışları nedeniyle kusurlu olduğu ve bu nedenle davacı şirketin uğramış olduğu zararı tazminle yükümlü bulunduğu, davalı-karşı davacı A.. A.. tarafından, açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin dava ile bu dosya ile birleşen ortaklıktan çıkarmaya ilişkin ortaklar kurulu kararının iptaline ilişkin davanın işlemden kaldırıldığı ve üç aylık süre içinde yenilemediği gerekçesiyle, davacılar tarafından, davalı A.. A.. aleyhine açılan şirket ortaklığından çıkarma davasının kabulüne, davalı A.. A..'un davacı şirket ortaklığından ihracına, TTK 551/4, 530 maddeleri uyarınca çıkarma kararı henüz kesinleşmeden çıkarılan ortağın payı hakkında bir işlem yapılmasına gerek olmadığından dolayı bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 545.208 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacı şirkete ödenmesine, diğer davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, karşı davanın ve birleşen davanın HUMK 409/5 (HMK 150/5) maddesi uyarınca açılmamış sayılmalarına karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalının davacı şirkete yönelik aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Ancak, dava davalı şirket ortağının haksız rekabeti nedeniyle uğranılan zararın tahsili ve davalı ortağın çıkarılmasına ilişkindir. Davanın davacı şirket tarafından açılması gerekli ve yeterli olup şirketin diğer ortakları olan davacıların böyle bir davada aktif dava ehliyetleri bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı şahısların açmış olduğu davanın reddi ve ret kararı nedeniyle davalı yararına vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.3- Ayrıca mahkemece manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verildiği halde reddedilen kısım üzerinden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru olmayıp, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.