Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 270 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 298 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9.Hukuk Dairesince ;"Davacı tarafından Yargıtay 20.Hukuk Dairesine verilen dava dilekçesi ile dayavalı Hakim Abdullah E.... aleyhine H.U.M.K ' nun 573. maddesine dayanılarak açılan tazminat davasında görevsizlik kararı ile dava dosyası dairemize intikal ettirilmiştir.Karar gereği dava dosyası gönderilmiş anılan dairenin 2006 / 1-1 D.İŞ sayılı kararı ekindeki dava dosyası Dairemizce ilk derece mahkemesi olarak kaydı yapıldıktan sonra taraf vekillerinin yüzlerine karşı yapılan açık yargılama sonunda dosya incelenip gereği düşünüldü:Davacı tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; avukatlık yaptığını Ankara 5.İş Mahkemesinin 2004/315 E. sayılı dosyasında H.U.M.K 29. maddesi gereğince müvekkilinin talimatı doğrultusunda yasal haklarını kullanarak hakimin taraflara yol gösterir şekilde hareket ettiğinden bahisle reddi hakim talebinde bulunması üzerine talebin 10. İş Mahkemesi hakimi dayalı Abdullah E.... tarafından incelenerek hakimin reddedilme talebinin yasada öngörülen hiçbir sebebe dayanmaması, delil ibraz edilmemesi nedeniyle reddine; red talebinde bulunan davacı vekillerinden ayrı ayrı HUMK nun 36/4 maddesi gereğince 23.580.000.000 (yirmiüçmilyarbesyüzseksenmilyon) TL para cezasının alınmasına ",karar verdiğini, oysa HUMK 36/4 maddesi gereğince 27/5/2005 tarihinde verilebilecek para cezasının alt ve üst sınırının 123.877.000 TL olduğunu, davalı hakimin yasal dayanağı olmayan ve fahiş bir şekilde, olması gerekenden 50 kat fazla verilen para cezasının nasıl ve ne şekilde hesaplandığı anlaşılamadığını, kararın gerekçeli olması zorunluluğuna uyulmadığını, davalının hakimlik görevini yerine getirirken, müvekkilin imzası dahi bulunmayan bir dilekçe nedeniyle, kasıtlı olarak ve hakimliğin kendisine tanıdığı yetkiyi ağır kusurlu bir şekilde kötüye kullanarak açık ve kesin kanun hükümlerine aykırı olarak, bir hakimin reddedilmesinden dolayı, bir avukatı cezalandırma kastıyla ve bir avukata para cezası verilemeyeceğini bile bile sınırın 50 kat üstünde bir para cezası vererek mesleki onurunu rencide etmiş olduğunu, uzunca bir süre müvekkil kararın psikolojik etki ve baskısından kurtulamayarak ruhsal bütünlüğünü ve dengesini bozduğunu, incinen mesleki onuru ve duyduğu manevi acıların giderilmesi, hukuka ve adalete olan güvenin bir nebze olsun eski haline getirilebilmesi için 6.000,00- YTL manevi tazminatın hüküm altına alınmasını istemiştir.Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edildiği halde duruşmaya gelmemiş ve cevap vermemiştir.Davacının dava dilekçesinde belirttiği ve yukarıda özetlenen reddi hakim talebiyle ilgili davalı hakim tarafından verilen karar davacı tarafça temyiz edilmiştir. Anılan karar Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 15/11/2005 tarih ve E.2005/12329, K.2005/13658 sayılı kararıyla, hakimin red talebinin reddine dair kararın isabetli olduğu kabul edilerek bu yöne ilişkin temyiz itirazları reddedilmiştir. Kararda müvekkili nam ve hesabına hareket eden avukat aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği ve verilen para cezasının fahiş olduğu belirtilerek, 124 YTL para cezasına hükmedilmesi gerektiği doğrultusunda bozulmuştur.Hakimin yargısal görevini yerine getirirken yaptığı hataların düzeltilmesi için kanun yolları öngörülmüştür. Temyizen bozulan karardaki hata yasanın açık hükmüne aykırılık taşımamaktadır. Gerçekten para cezalarının artan enflasyona göre uyarlanması sırasında hata yapılması olağandır. Zira reddi hakim talebinin reddi için nadiren para cezası uygulayan hukuk hakiminin bu tür hesabı bilmemesi mazur görülebilir. Kaldı ki hatalı bu karar Yargıtay tarafından bozulmuştur.Öte yandan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 36/4.maddesinde para cezasının red talebinde bulunandan alınmasına ilişkin hüküm, Yargıtay içtihatlarıyla müvekkili adına hareket eden avukat yerine taraftan alınacağı kabul edildiğinden; bu durum hakimin açık bir yasa hükmüne aykırı hareket ettiğini göstermez. Hakimi red dilekçesi başlığında kızlık soyadını taşıyan hukuk bürosunun antedi bulunmaktadır. Hakimi red talebini içeren dilekçede adı yazılı davacının bu dilekçede imzasının bulunmamasına rağmen adının yer alması ve "ederiz" şeklinde çoğul ifade kullanıldığı görülmektedir. Davalı hakimin davacı vekillerinden ayrı ayrı para cezası alınmasına karar vermesinin maddi hataya dayandığı bellidir. Gerçekten red talebinde imzası bulunmayan kişiden para cezası alınması sadece vekalet hükümleri nedeniyle mümkün olacağından, yargısal işlevle ilgili bu hatanın düzeltilmesi her zaman mümkündür.Hakimler verdikleri kararlardan dolayı kural olarak sorumlu değildir. Ancak, hakimlerin kasıtlı veya ağır ihmali ile kanuna aykırı karar vermiş oldukları bazı hallerde mali (hukuki) sorumlulukları kabul edilmiştir. Bu sorumluluk halleri de H.U.M.K' nun 573.maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır.Yargılama işlevinin bir parçasını oluşturan taraf vekili avukatın yanlış olsa da bir para cezası ile mesleki onurunun rencide edilmesinden söz edilemez. Profesyonel olarak vekalet görevi yapan bir kişinin yargısal kararlardan etkilenmesi yargılama sürecinin olağan sonuçlarındandır. Bu nedenle davacının uzun bir süre kararın psikolojik etki ve baskısından kurtulamayarak ruhsal bütünlüğünün ve dengesinin bozulduğu kabul edilemez.Bu durumda davacı vekilinin tanık dinletme talebi tanıkların sadece müvekkilinin bu olay nedeniyle uğradığı üzüntüye ilişkin olduğunu açıkladığından dinlendiğinde sonuca etkili olmayacağından, tanık dinletme talebi yerinde görülmemiştir.Davacı, davalı hakimin yaptığı yargılama sırasında H.U.M.K' nun 573.maddesindeki koşulları oluşturacak şekilde taraflardan birini korumak veya zararlandırmak amacıyla kasıtlı olarak, hakimliğin kendisine tanıdığı yetkiyi ağır kusurlu bir şekilde kötüye kullanarak, açık ve kesin kanun hükümlerine aykırı olarak karar verdiğini, somut delillerle kanıtlayabilmiş değildir.Açıklanan bu nedenlerle aşağıdaki kararın verilmesi gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine ulaşılmıştır." Gerekçesiyle;"HÜKÜM 1- HUMK nun 573.maddesinde öngörülen koşulları oluşmadığından davanın reddine,2 - HUMK nun 576/2 maddesi uyarınca takdiren 500 YTL. Tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,3-Anılan Kanunun aynı maddesi uyarınca ayrıca davacının 140 YTL. Para cezası ile cezalandırılmasına,4 - Peşin alınan harç mahsup edildikten sonra bakiye 12.20 YTL. red harcının davacıdan tahsiline,5 -Davalı lehine hükmedilen tazminatla ilgili olarak 27.00 YTL harcın davacıdan alınmasına,6 -Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına"dair oybirliği ile verilen 07.10.2006 gün ve 23181-27483 sayılı kararın Davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:HUKUK GENEL KURULU KARARIYargıtay 9. Hukuk Dairesinin hükmüne yönelik temyiz itirazları incelendi:Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 9 Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 9. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (27.90) YTL.harcın temyiz edenden alınmasına, 16.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.