Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2691 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 210 - Esas Yıl 2015





Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Tarsus İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 01/10/2014NUMARASI : 2014/258-2014/325DAVACI : BORÇLU :Ahmet SerinDAVALI : ALACAKLI :T.C.Ziraat Bankası A.Ş. Makam ŞubesiDAVALI : İHALE ALICISI:Kazım SarıYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Emin Bilseloğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Borçlunun şikayet yoluyla icra mahkemesine yaptığı başvuruda, alacaklının, 1 yıllık satış istemi süresini geçirdikten ve haciz düştükten sonra satış talebinde bulunduğunu ve satış ilanının kendisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ileri sürerek ihalenin feshini istediği, mahkemece şikayetin reddine ve borçlu aleyhine para cezasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” hükmüne yer verildiği, Tebligat Kanunu'nun ''Tebligat Mazbatası'' başlıklı 23. maddesinin 7. bendinde ''21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığının, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılmasının" emredildiği, ''Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi'' başlıklı Tebligat Yönetmeliği'nin 35. maddesinin (f) bendinde ise ''30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılacağının" hüküm altına alındığı görülmüştür. Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliğinin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliğinin 35.maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.Somut olayda; ihalenin feshini isteyen borçlu Ahmet Serin adına çıkartılan satış ilânının, Kavaklı Mahallesi Kasım Ekenler Bulvarı 64/12 Tarsus/Mersin adresinde “Adrese gidildi. Adres geçici olarak kapalı. Adreste bulunan isim vermeyene soruldu. Alıcının geçici olarak işe gittiğini bildirmiş olup; tebliğ evrakı 7201 Sayılı Teb.kan.21.maddesine göre tebligat Kavaklı muhtarı Erol Bal'a teslim edildi. 2 nolu örnek muhatabın kapısına yapıştırılarak imzadan imtina eden isim vermeyen komşusuna haber verildi.” şerhi ile 22.05.2014 tarihinde tebliğ edildiği görülmüş olup, beyanda bulunan ve kendisine haber verilen komşunun adı ve soyadı tespit ve tevsik edilmeksizin Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi usulüne uygun değildir. İİK'nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir. Öte yandan, satış talebi başlıklı İİK'nun 106/1. maddesinde; “(Değişik fıkra :02/07/2012-6352 S.K./21.md.) Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir” ve aynı Yasa'nın 59/1. maddesinde “... Alacaklı, yapılmasını talep ettiği muamelenin masrafını ve ayrıca takip talebinde bulunurken borçlunun 62 nci maddeye göre yapabileceği itirazın kendisine tebliğ masrafını da avans olarak peşinen öder” hükümleri yer almaktadır.Fesih istemine konu ihalede satılan ve borçluya ait olan Mersin ili Tarsus ilçesi Şehit İshak Mahallesi 618 ada 1 parsel 12 bağımsız bölüm nolu taşınmaz üzerine 16.04.2013 tarihinde haciz konulduğu, 05.02.2014 tarihinde satış talebinde bulunulduğu, bu satış talebinden sonra 25.04.2014 tarihinde alacaklının tekrar satış talebinde bulunarak aynı gün satış avansını yatırdığı ve bu talep sonucu taşınmazın ihalesinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtilen ve İİK'nun 59/1. maddesinde yer alan yasal düzenleme karşısında, 05.02.2014 tarihli satış talebine ilişkin olarak satış avansı yatırıldığına dair dosya içerisinde herhangi bir belge bulunmadığından ortada geçerli bir satış talebinden söz edilemez. Alacaklının 25.04.2014 tarihli satış talebinin ise, 16.04.2013 tarihinde haczedilen taşınmaza ilişkin olarak İİK'nun 106/1. maddesinde öngörülen 1 yıllık süreden sonra olduğu ve taşınmaz üzerindeki haczin aynı Yasa'nın 110/1. maddesi uyarınca düştüğü anlaşılmış olup, bu durumda üzerinde geçerli bir haciz bulunmayan taşınmazın satılması mümkün değildir. O halde mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle şikayetin kabul edilerek ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.