Sanık C.. K.. hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda eylemlerin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu oluşturduğu kabul edilerek, 5237 sayılı TCK’nun 165, 31/2, 52, 51 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay hapis ve 800 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine ve 3 yıl denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin, İstanbul Anadolu 3. Çocuk Mahkemesince verilen 27.03.2008 gün ve 63-183 sayılı hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 08.02.2012 gün ve 21346-1498 sayı ile;“Oluş ve dosya kapsamına göre, yakınanın park halindeki aracının kapısının sert bir cisim ile zorlanarak açılıp çalınmasından hemen sonra, polisin kuşku üzerine durdurmak istediği sanığın kullandığı aracın tekerleklerine ateş edilerek durmasının sağlandığı ve aracın düz kontak yapılmış olarak bulunduğunun anlaşılması karşısında, hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından hükümlülüğü yerine, kanıtların değerlendirilmesinde ve takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise 05.03.2013 gün ve 277-107 sayı ile;"...Yukarıda belirtilen bozma ilamında dava konusu aracın çalınmasından hemen sonra; polisin kuşku üzerine sanığı durdurmak istediği belirtilmiş ve bozmaya da bu gerekçe esas alınmışsa da,Olayla ilgili 03/11/2006 tarihli tutanakta aynen; '...03/11/2006 günü saat 01:00 sıralarında Ümraniye Asayiş Müdürlüğü'ne bağlı ekipler olarak K....K...Mahallesinde asayiş görevimizi sürdürdüğümüz esnada K.....Cad. üzerinde karşılaştığımız ve içerisinde 18/20 yaş gruplarından 4 şahsın olduğunu gördüğümüz ..... plaka sayılı yeşil renkli Kartal marka araç tarafımızdan durdurulmak istenmiş ancak oto dur ikazımıza riayet etmeyip kaçmaya başlaması üzerine kovalanmaya başlanan oto...' ifadeleri ile başlayıp devam etmektedir.Şikayetçi ise hazırlıktaki ifadesinde aynen '... ......plaka sayılı 1997 model yeşil renkli Kartal marka aracımı evimin önüne normal olarak park ettim. Evime girdiğimde misafirlerim vardı. İlgilendim. Misafirleri 03/11/2006 günü saat 00-30 sıralarında yolcu ettiğim sırada aracımı park ettiğim yere baktığımda yerinde olmadığını gördüm...' demiş, duruşmada da aynı ifadeyi tekrarlamıştır.Yukarıda belirtilen şikayetçi ifadesinde dava konusu aracın suç tarihinde 00:30 saatinden önce çalındığı...zabıtaca ise saat 01:00 sıralarında görüldüğü açıktır. Bu arada araca başkalarının veya sanığın binmesi mümkün olduğu gibi esasen mahkememize intikal edilen birçok davalarla da bu tespitler yapılmakta ve bu tip suçlardan oldukça sık rastlanmaktadır. Bu durum karşısında aracın çalınmasından hemen sonra polisin kuşku üzerine aracı gördüğü; bu arada başkasının araca binemeyeceğinin kabulü gerçekle uyuşmayıp; dayanaksızdır.Bu nedenlerle önceki kararımız esas yönünden dosya içeriğine uygun olup, bozmaya uyulmayarak kararda direnilmiş.Böylece önceki kararda belirtildiği gibi...Zabıta tutanakları, şikayetçinin ifadesi ve tüm dosya içeriğinden: suç tarihinde; şikayetçinin, yola park ettiği 1997 model Kartal marka otomobilinin gece çalındığı, aynı gece otomobilde şüpheli 4 şahsın zabıtaca görülüp durdurulmak istendiği; ancak kaçmaya başladığı, takip sırasında aracın park halinde bazı araçlara çarparak durup; içindekilerin inerek kaçmaya başladıkları; kovalamaca sonunda evrakı ayrılan 3 kişinin yakalandığı; bu kişilerin tarifine göre de sanığın zabıtaca yakalandığı anlaşılmış.Sanık savunmalarında özetle; aracı çalmadığını, suç tarihinde gece saat 03:00 sıralarında Ü.......Mahallesinde dolaşırken arkadaşları olan E...., E... E.... ve İ....n kendisine rastlayıp gel arabayı sen sür dediklerinden; otomobili kendisinin kullanmaya başladığını ancak otomobilin düz kontakla çalıştırıldığını gördüğünü; bu şekilde dolaşırlarken zabıtaca kendilerinin görülüp kaçmaya başladıklarını sonra kaldırıma çarpıp durarak kaçmaya başladıklarını söylemiştir.Yukarda izah edildiği gibi sanığın otomobilin çalınması olayına katıldığı kesin tespit edilmemişse de; sanığın ifadesi ve zabıta tutanaklarından sanığın, otomobilin çalıntı olduğunu bilerek kullandığı kesin olarak anlaşıldığından; eyleminin 5237 sayılı TCK'nun 165.maddesine aykırılık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmiştir." gerekçesiyle direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi mahkümiyetine karar vermiştir.Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 07.07.2014 gün ve 344843 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin hırsızlık ve mala zarar verme suçlarını mı, yoksa suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu mu, oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak öncelikle belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece aleyhe bozmadan sonra sanığa ve müdafiine bozma kararı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanığın tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine müdafiinin dinlenilmesi ile yetinilip sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- İstanbul Anadolu 3. Çocuk Mahkemesinin 05.03.2013 gün ve 277-107 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.