MAHKEMESİ : İZMİR 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/12/2008NUMARASI : 2006/144-2008/446Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, kayden maliki oldukları 1921 parsel sayılı taşınmaza komşu 6001 parsel maliki davalılar tarafından taşkın inşaat yapmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım veya temliken tescil ile ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, mevcut durumun davalıların iradesi dışında oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil veya temliken tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden çekişmeli 1921 parsel sayılı taşınmazın kayden davacılara ait olduğu, komşu 6001 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalılara ait bina bulunduğu bu binanın 1. katına giriş çıkış merdivenin davacılara ait taşınmaza taşkın şekilde yapıldığı, ayrıca davalılara ait binanın altındaki dükkanların giriş çıkışının da davacı taşınmazından yapıldığı anlaşılmaktadır.Davacılar, mülkiyet hakkına dayanarak elatmanın önlenmesi yıkım ve ecrimisil olmadığı taktirde bedeli karşılığı davalılar adına tescil isteğiyle eldeki davayı açmışlardır. Bilindiği üzere; Hukuk sistemimizde mülkiyet hakkı Türk Medeni Kanununun 683 ve Anayasanın 35.maddesi gereğince korunmaya değer ayni bir hak olarak tanımlanmış ancak, kamu yararının gerekli kıldığı zorunlu durumlarda, yalnızca kanunla sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Bunun dışında mülkiyet hakkına (TMK. 683/2) dokunulmasına izin verilmemiştir. Herkes mülkiyet hakkını bu sınırlar içerisinde dilediğince kullanmakta serbesttir ve hiç kimse bu hakkın kullanılmasına engel olamaz. Bu sınırlar içerisinde kalan taşınmaz mülkiyetinin haksız elatmalara karşı nasıl korunacağı da TMK 683/2. maddesinde "Malik malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" denilerek hükme bağlanmıştır. Ayrıca anayasanın 35. maddesi de paralel bir düzenleme getirmiştir. Somut olaya gelince, kayden davacılara ait 1021 parsel sayılı taşınmaza davalılar tarafından el atıldığı keşfen belirlendiği halde mahkemece davacılara ait parselin yolda kalan kısmının belediye başkanlığınca kamulaştırıldığı geriye kalan 30 metrekarelik kısmın (1921 parsel) kaldırımda kaldığı, belediyece tamamının kamulaştırılması gerekmekte iken buna riayet edilmediği, davalılarca kamulaştırmadan arta kalan kısmın yararlanmaya uygun olmadığından bahisle ilgili idareden bedelini isteyebileceği, davalıların kamulaştırmadan sonra oluşan elatmadan sorumlu tutulamayacakları elatmanın önlenmesi, binanın yıkımı ve ecrimisil davasının yasal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmek suretiyle davacıların mülkiyet haklarına değer verilmediği görülmektedir. Hal böyle olunca, anayasa ve yasalarla korunan mülkiyet hakkına değer vermek suretiyle davacıların isteklerinin değerlendirilmesi, diğer taraftan, davacılar elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteği yanında terditli olarak temliken tescil isteğinde de bulundukları halde mahkemece bu hususun dikkate alınmaması da doğru değildir. Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.