MAHKEMESİ : BULANCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/12/2009NUMARASI : 2008/109-2009/443Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, maliki oldukları 203 ve 205 parsel sayılı taşınmazların arasında yer alan 204 parsel sayılı taşınmaza davalının imar mevzuatı ve projesine aykırı olarak çekme mesafesine riayet etmeden bina yaptığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalı, ruhsat ve projeye aykırılığın idari nitelikte olduğunu, komşuluk hukukuna aykırı bir durum bulunmadığını bildirip, davanın reddini savunmuş, karşı dava ile davacılara ait binalarında proje ve ruhsata aykırı olduğunu, ruhsatların iptali ile elektrik ve suların kesilmesi gerektiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve idareye ihbar isteğinde bulunmuştur.Mahkemece, davalının imar ve projeye aykırı olarak bina yaptığı gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne, karşılık davadaki isteklerin idari nitelikte bulunduğu gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir.Karar, davalı karşı davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava ve karşılık dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşılık davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı karşı davalıların malik oldukları 203 ve 205 parsel sayılı taşınmazların arasında bulunan 204 parsel sayılı taşınmazın davalı karşı davacıya ait olduğu, davacıların, 204 parsel üzerinde yapımına başlanan binanın imar mevzuatı ve projesine aykırı olduğunu çekme mesafesine uyulmadığını, yapılan eylemlerin komşuluk hukukuna aykırılık teşkil ettiğini ileri sürdükleri, davalı karşı davacının ise davacılara ait taşınmazlardaki binaların da proje ve ruhsatına aykırı olduğunu, ruhsatlarının iptali ile elektrik ve sularının kesilmesi gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, Çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hâkim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; tarafların taşınmazlara fiilen elatmalarının olmadığı, kendi mülkiyet alanları içerisinde imar planına aykırı olarak bina yapmalarının idareyi ve idari yaptırımı ( 3194 Sayılı Yasanın 32,42.maddeleri) ilgilendiren bir konu olduğu kuşkusuzdur. Ancak, Komşuluk Hukuku yönünden önlem alınması TMK 737 ve devamı maddelerindeki koşulların oluşmasına bağlı bulunduğu halde, mahkemece değinilen hususları kapsar biçimde duraksamaya yer vermeyecek şekilde soruşturma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, asıl ve karşılık davadaki istekler bakımından, konunun uzmanı olan üç kişilik bilirkişi heyeti ile yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde bir inceleme ve araştırma yapılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalı-karşı davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.