Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 267 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 5695 - Esas Yıl 2009





Kerim mirasçıları; Hanım ve müşterekleri ile Süleyman ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Antalya8. Asliye Hukuk Hakimliği’nden verilen 18.02.2009 gün ve 374/40 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.01.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili geldi. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunan sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacılar vekili, davalılar Süleyman, İdris ile onların ve diğer davalıların miras bırakanları olan Muttalip ve Emine adına tapuda kayıtlı bulunan 673 parselin sınırında yer alan 669 parselle birlikte 1971 yılından dava tarihine kadar 20 yıldan daha fazla süre ile vekil edenlerinin miras bırakanı Kerim ve vekil edenleri tarafından koşullarına uygun şekilde tasarruf edildiğini ileri sürerek 673 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının iptali ile Kerim mirasçıları olan vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili ise; dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı bulunduğunu, tapulu yerlerin zilyetlik yolu ile edinilemeyeceğini, kaldı ki koşullarına uygun bir zilyetliğinde bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece TMK’nın 713/2. maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşmediği görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili ve katılma yolu ile de davalılar vekili tarafından davanın reddine karar verilmesi doğru ise de gerekçesinin isabetsiz olduğu ileri sürülerek temyiz edilmiştir.Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre; uyuşmazlık konusu 673 parselin 31.07.1956 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında Muttalip, Emine, Süleyman ve İdris adlarına paylı mülkiyet hükümleri uyarınca tespit edildiği ve bu tespitin 15.11.1956 tarihinde kesinleşmesi ile de eldeki davaya konu olan sicilin oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacılar vekili tapulu taşınmaz üzerinizde 1971 yılında başlayan ve dava tarihine kadar sürdürülen zilyetliğe dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, Kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede“aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce ölmüş, yada hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilirdenilmiştir.Dava konusu 673 parsel yukarıda da açıklandığı üzere dört kişi adına paylı mülkiyet hükümleri uyarınca tapuda kayıtlı olup, tapu kayıt maliklerinden Süleyman ve İdris halen sağ durumda bulunduğuna göre; bu kişilerin paylarına ilişkin tapu kaydının TMK’nın 713/2 maddesi karşısında hukuki değerini yitirdiğinden söz edilemez. Bu nedenle davalılar Süleyman ve İdris’e ait paylara yönelik olarak açılan davanın reddine karar verilmesi doğru olduğundan davalılar vekilinin tüm, davacılar vekilinin ise bu yöne ilişen temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.Ne var ki; dosya arasında bulunan veraset belgelerine göre kayıt maliklerinden Emine 1951, Muttalip ise 1974 yılında ölmüştür. Dava konusu taşınmazın davacıların miras bırakanı Kerim tarafından 1971 yılından ölüm tarihi olan 1993 yılına kadar Kerim’in ölümünden sonra mirasçıları olan davacılar tarafından dava tarihine kadar davasız, aralıksız malik sıfatıyla en az 30 yıl süre ile ve tarla niteliği ile tasarruf edildiği, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edildiğine, kültür arazisi niteliğinde olduğu ziraatçi uzman bilirkişi tarafından gerekçeli olarak açıklandığına göre Muttalip ve Emine’ye ait paylara yönelik davanın kabulüne karar vermek gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlülükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 750 TL. avukatlık ücretinin Muttalip ve Emine mirasçıları olan davalılar İdris ve arkadaşlarından alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifeti ile temsil olunan davacılara verilmesine ve 15,60 TL. peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 26.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.