Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2645 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1652 - Esas Yıl 2010





Davacılar, miras bırakanları A.G.'nin S.S. Keşan Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifine ait 10 parsel sayılı dükkana ilişkin %50 kooperatif ortaklık payını davalı oğluna devrettiğini, ayrıca bedelini ödediği %50 ortaklık payınında davalı adına yapılmasını sağladığını, ferdileşme sonucu çekişme konusu taşınmazın sicil kaydının davalı adına oluştuğunu, yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece iddianın kanıtlandığı gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.KARARDava, Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdrde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacıların miras bırakanları A.G.'in S.S. Keşan Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifine ait 10 parsel sayılı dükkana ilişkin %50 kooperatif ortaklık payını davalı oğluna devrettiği, ayrıca %50 ortaklık payınında davalı adına yapılmasını ve yazılmasını sağladığı, ferdileşme sonucu çekişme konusu taşınmazın sicil kaydının davalı adına oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakan tarafından yapılan bu işlemlerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda 1.4.1974 tarih V2sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca araştırma, soruşturma yapılması ve davanın sonuca bağlanması zorunludur. İnançları Birleştirme Kararları konuları ile sınırlı, gerekçeleri ile açıklayıcı ve sonuçlarıyla bağlayıcı niteliktedir. Yorum yoluyla genişletilmeleri ya da kısmen uygulanmaları bırakanın mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla tapu sicil memuru önünde adına kayıtlı taşınmazı temlik etmesi durumunda” uygulanır. Görüldüğü üzere kooperatif payının devri ve davalı adına kooperatif hissesi satın alma halinde bu İnançları Birleştirme Kararı'nın uygulanmasına yasal olanak yoktur.O halde, yapılan bu işlemlerin miras bırakan tarafından davalıya yapılan bağış olarak kabulü gerekir. Bir başka ifadeyle kişisel hakkın temliki niteliği taşıyan kooperatif hissenin davalıya devri ile davalı adına kooperatif hissesi satın alma işleminde 1.4.1974 tarihxhsayılı içtihadı Birleştirme kararının uygulama yer bulunmadığından, tapu iptal ve tescil isteği yönünden kabul kararı verilmesi doğru değildir.Öyleyse, anılan bu tasarrufların koşullarının varlığı halinde tenkis hükümlerine tabi olacağı açıktır.Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık iaşe, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanun'un 564.maddesin-de belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanun'un 565. maddesinin 1,2 ve 3. bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanun'un 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı taktirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacakNAKTİNödetilmesine karar verilmelidir.Hal böyle olunca: davada tenis isteğinde bulunulduğuna göre, yukarıda değinilen ilkeler gözetilerek tenkis isteği yönünden tarafların tüm delillerinin toplanması, araştırma ve incelemenin eksiksiz tamamlanması sonucuna göre bu istek bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'un 428. maddesi gereğinceBOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.