Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 26414 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8956 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı (koca) tarafından, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tazminatlar ile kendisi tarafından talep edilen tazminatlar yönünden; davalı (kadın) tarafından ise tamamına yönelik olarak temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 23.12.2014 günü duruşmalı temyiz eden davacı M.. K.. ile vekili Av. H. Ö. geldiler. Karşı taraf temyiz eden davalı S.. A.. ile vekili gelmediler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:1-Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere eşinin güven sarsıcı davranışlarından sonra birlikte yaşamaya devam ederek eşini affeden ve daha sonra eşine şiddet uygulayan davacı koca tamamen kusurludur.Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK md.166/2).Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.2-Davacı koca dilekçesinde boşanma talebi yanında düğün sırasında yapılan masraflar nedeni ile 15.000 TL maddi tazminat talep etmiştir. Davanın açılması sırasında başvuru harcının yatırılması ile dava dilekçesinde yer alan ve boşanmanın eki niteliğinde olmayan bu maddi tazminat talebi hakkında da dava açılmıştır. Bu istek ile ilgili eksik nispi peşin harcın (Harçlar Kanunu madde 30-32) tamamlanması için davacıya önel verilmesi ve görev hususu da düşünülerek sonucu uyarınca işlem yapılması gerekirken, usulüne uygun harcı verilerek açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 1. bentte gösterilen bozma sebebine göre, davalının boşanmanın fer'ilerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, duruşma için taktir olunan 1.100,00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.