Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 257 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 25 - Esas Yıl 2015





6831 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık M.. Ç..'in beraatine ilişkin, İnebolu Sulh Ceza Mahkemesince verilen 07.12.2011 gün ve 321-1025 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 12.11.2013 gün ve 18851-39662 sayı ile;"Orman içerisindeki suyun, ormanlık alandan geçirilerek, kullanımının idarenin iznine tabi olduğu, bu eylemin izinsiz olarak yapılmasının ormanlık alanda işgal ve faydalanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise 31.03.2014 gün ve 544-211 sayı ile;“...Sanık M.. Ç..'in üzerine atılı suç, "6831 Sayılı Yasaya Muhalefet" suçu olup; sanık savunması, orman bilirkişi ve kadastro bilirkişi raporları, tutanak tanıklarının beyanları, adli sicil sabıka kaydı ve tüm dosya kapsamının incelenmesiyle yapılan yargılama neticesinde; mahkememizin iş bu dava dosyasına ait yargılama ile aynı mahiyette bulunan, yine mahkememizin 25.05.2011 tarih, 2010/307 Esas - 2011/740 Karar sayılı ilamı ile sanık M.. G.. hakkında "Orman Alanlarının işgali Ormandan Faydalanma" suçunu işlediğinden bahisle 6831 sayılı yasanın 93/1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeni ile sanığın atılı suçtan CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verildiği, verilen karara katılan kurum vekili Av. A.. K..'nın temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin 16.05.2013 tarih, 2012/19484 Esas - 2013/20253 Karar sayılı ilamı ile mahkememizin kararının onanmasına karar verildiği ve dava dosyasının kesinleştirildiği, bu yönüyle Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin aynı mahiyetteki iki olaya ilişkin olarak, farklı içtihatlarının bulunduğu..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 18.07.2014 gün ve 212179 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı orman alanında işgal ve faydalanma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay iç yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin sanığa tebliğ edildiği, ancak sanığın duruşmada hazır bulundurulması sağlanarak aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan yokluğunda önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK'nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1-İnebolu Sulh Ceza Mahkemesinin 31.03.2014 gün ve 544-211 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.