Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanığın beraatına ve mühür bozma suçundan suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2008 gün ve 245-118 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 07.03.2012 gün ve 17907-5444 sayı ile;"Sanığın elektrik enerjisi ödenmeyen fatura borcundan dolayı sayaçtan kesilerek kablo uçları mühürlendikten sonra, mühürleri bozarak kabloları sayaca bağlamak suretiyle sayaçtan geçirerek elektrik kullanmaya devam ettiğinin tespit edildiği, tutanak tanıklarının mahkemede yeminli anlatımlarıyla tutanak içeriğini doğruladıkları ve iddianamedeki, 'şüphelinin sayacının yapılan kontrolünde sayaç mührünü koparmak suretiyle kaçak elektrik kullandığı' şeklindeki anlatıma göre mühür bozmak suçundan yöntemine uygun olarak açılmış bir kamu davası bulunduğu gözetilerek, sanığa ek savunma hakkı da tanınması suretiyle, mühür bozma suçundan TCK'nun 203. maddesi gereğince cezalandırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi ise 18.07.2012 gün ve 721-1292 sayı ile;"Süregelen uygulamayla; 'metinde suça dair eylemin tarif edilmesi, sevk maddelerinin gösterilmesi, iddianame başlığında suçun belirtilmesi' unsurlarından en az ikisinin bulunması gerektiği kabul edilmiş olup dosyadaki iddianamede sadece 'sayaç mührünü koparmak suretiyle' şeklinde olay tarif edilmiş, mühür bozma suçuna ait sevk maddesi ve suç kısmında mühür bozma suçu gösterilmemiştir" gerekçesiyle direnerek, önceki hükümde olduğu gibi sanığın beraatına ve mühür bozma suçundan hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermiştir.Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.02.2013 gün ve 295971 sayılı onama istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hırsızlık suçunun yanında mühür bozma suçundan da kamu davası açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında düzenlenen iddianamede; "üzerine kayıtlı elektrik sayacının yapılan kontrolünde, mührü koparmak suretiyle kaçak elektrik kullandığı, dosya kapsamındaki delillere göre atılı suçu işlediği anlaşılmış olup, yargılamasının yapılarak sevk maddeleri uyarınca cezalandırılması" anlatımına yer verilerek kamu davası açıldığı, sevk maddesinin TCK'nun 142/1-f maddesi olarak gösterildiği ve suçun hırsızlık olarak adlandırıldığı, yerel mahkemece yapılan yargılama neticesi sanığın hırsızlık suçundan beraatına, mühür bozma suçundan ise suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.Ceza muhakemesi hukukumuzda, mahkemelerce bir yargılama faaliyeti yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu eylemle ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir.Ceza Muhakemesi Kanununun 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturma açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak düzenlenen iddianame ile açılır. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında da; "iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır" düzenlemesine yer verilmiştir.CMK'nun 225. maddesi gereğince; "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir." Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı bir yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırılık oluşturacaktır. Öğretide "davasız yargılama olmaz" ve "yargılamanın sınırlılığı" olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.CMK'nun 226. maddesinde ise; "Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır" hükmü getirilmiştir.Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerle ulaştığı sonuç ve kanaatine göre iddianame hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianameyle kovuşturma aşamasının sınırını da belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan eylem ya da fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK'nun 226. maddesindeki düzenlemeyle, iddianamede anlatılan fiil değişmemiş olduğundan, kanun koyucu fiilin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi durumlarda sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, fiilin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen fiilin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilinin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 1307-151 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Özel Daire bozma ilamında, iddianamede anlatılan ve hırsızlık suçu olarak vasıflandırılarak sanığın cezalandırılması istenilen eylemin mühür bozma suçunu oluşturduğu değerlendirilerek, ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanık hakkında mühür bozma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiği belirtilmiş ise de, hırsızlık suçunu oluşturacağı iddia olunan eyleme ilişkin açıklama ve anlatım içeren iddianamede, mühür bozma suçunu oluşturabilecek bir anlatıma yer verilmediği görülmektedir. Bu durum karşısında yerel mahkemece, sanık hakkında yargılamaya konu edilen eylemin elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçuna ilişkin olduğu kabul edilerek bu suçtan hüküm kurulması ve mühür bozma suçundan usulüne uygun olarak açılan bir kamu davası bulunmadığından gereğinin takdir ve ifası için sanık hakkında suç duyurusunda bulunulmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararındaki gerekçenin isabetli olduğuna, dosyanın hırsızlık suçuna ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "sanık hakkında mühür bozma suçundan açılmış bir kamu davası bulunması nedeniyle, ek savunma hakkı verilmek sureti ile bu suçtan da hüküm kurulması, dolayısıyla direnme hükmünün bozulması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;1- İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.07.2012 gün ve 721-1292 sayılı direnme kararındaki gerekçenin İSABETLİ OLDUĞUNA,2- Dosyanın, elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyizen incelenebilmesi amacıyla Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.05.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.