Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.Somut olayda davacı, davalı Okul Aile Birliği tarafından kaloriferci olarak asgari ücretle 15.10.2006 günü iş sözleşmesi ile çalıştırılmaya başlanmıştır.17.07.2007 tarihli istifa dilekçesinde davacı, kendi isteği ile işten ayrıldığını ve hiçbir alacağının kalmadığını beyan etmiş, 03.09.2007 gününde tekrar işe girişi bildirilmiş; davacı, 01.08.2007 tarihinde yine istifa dilekçesi vermiş, aynı gün tekrar işe girişi bildirilmiş ve 21.10.2008 günlü istifa dilekçesini düzenlemiş; 05.11.2008 tarihinde davacının tekrar işe girişi bildirilmiş, en son 30.06.2009 gününde, belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi sebebiyle işveren tarafından davacının işten ayrılışı yapılmıştır.Davacı, baştan beri aralıksız olarak çalıştığını, yaz aylarında maaş ödememek için iradesi dışında istifa dilekçeleri alındığını iddia ederek, kı-dem-ihbar tazminatının ödetilmesini istemiştir.Mahkemece, davacının aralıklı çalıştığı, iş sözleşmelerinin istifa ile sona erdii gerekçesi ile kıdem-ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.Dosyadaki istifa dilekçelerinin gerçeği yansıtmadığı, okulun tatile girdiği dönemlerde düzenlenip okul açılışında davacının tekrar işe girişinin bildirildiği ve davacının yaptığı işin niteliği dikkate alındığında belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmasını gerektirecek objektif bir neden bulunmaması dikkate alındığında istifa dilekçelerinin geçersiz sayılarak davacının iş sözleşmesinin işverence haksız feshi sebebiyle kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekirken, mahkemece, istifa dilekçelerine değer verilmesi ve akdin belirli süreli kabul edilmesi hatalıdır.Somut olayda, davacı işçinin fazla çalışma ücreti isteklerinin kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, tanık beyanına göre belirlenen fazla çalışma ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarından takdiri indirim yapılmadan hüküm kurulması isabetsizdir.6100 Sayılı HMK'nın 24. Ve 26.maddelerinde düzenlenen tasarruf ilkesine göre, hakim, tarafların talebi olmadan bir uyuşmazlığı kendiliğinden inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya ve icra takibini yapmaya zorlanamaz. Hakim, bir davada tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Ancak duruma göre, talepten daha azına karar verilebilir. Hakimin, tarafların talepleriyle bağlı olmadığına dair kanun hükmü veya kamu düzenini ilgilendiren bir durum varsa bu kural uygulanmaz. Örneğin, sosyal güvenlik hakkı, Anayasa ile güvence altına alınmış vazgeçilemez temel sosyal haklardandır. Bu sebeple, hizmet tespiti davalarında davadan feragat geçersizdir. Yine bütün davalarda yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti konusunda tarafların bir talebi olmasa dahi, mahkeme, kamu düzenini ilgilendiren bu konularda re'sen hüküm kurmak zorundadır.Somut olayda davacı, dava konusu alacaklar için dava dilekçesinde faiz istemiş, ancak ıslah dilekçesinde faiz talep etmemiştir.Mahkemece, talep aşılarak, ıslah ile artırılan alacak miktarlarına faiz yürütülmesi usul ve yasaya aykırıdır.Mahkemece, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/I maddesine göre harçtan muaf olan davalı Bakanlığın harca mahkum edilmesi isabetsizdir.Karar tarihinde yürürlükte olan tarifenin 12.maddesine göre taraflar lehine hükmedilen vekalet ücretinin nispi olması gerekirken, mahkemece, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerden dolayıBOZULMASINApeşin alınan temyiz harcının istek haline ilgiliye iadesine, 08.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.