MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.Davacı, maliki olduğu 40 ada 45 parsel sayılı taşınmazdaki 30 ve 31 nolu bağımsız bölümlerin depremden sonra ağır hasarlı olması sebebiyle yıkıldığını, davalıların ana taşınmazın tamamını kullanmalarına rağmen bedel ödemediklerini ileri sürerek, ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalı ..., ..., ... ve ... ecrimisil isteğinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklandığı, davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi ve davanın süratle sonuçlandırılması, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasanın 27. maddesi (HUMK’nun 73. maddesi) uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu nedenle, öncelikle yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra işin esasına girilmesi esastır.Ne var ki somut olayda, dava dilekçesi başlığında davalı olarak gösterilen ve çekişmeli taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölüm maliki olan davalı ...'e yargılamanın hiçbir aşamasında dava dilekçesi ile duruşma gününün tebliğ edilmediği, yargılamanın bu davalının yokluğunda yapılıp bitirildiği, gerekçeli kararın da anılan davalıya tebliğ edilmediği görülmektedir.Öte yandan; dava dilekçesi içeriğinden, çekişmeli 40 ada 45 parsel sayılı taşınmazdaki 30 ve 31 nolu bağımsız bölümler davacı adına kayıtlıyken 11.01.2012 tarihinde dava dışı 3. kişilere satış suretiyle temlik ettiği, davacının, anılan bağımsız bölümlerin tamamının davalılar tarafından kullanıldığını ileri sürerek, 22.11.2006-22.11.2012 tarihleri arasındaki dönem için ecrimisil isteği ile eldeki davayı açtığı anlaşılmakta olup; anılan isteğin 4721 sayılı TMK hükümlerinden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın çözümünün 6100 sayılı HMK'nın 2. maddesi çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde kaldığı açıktır.Hâl böyle olunca; öncelikle davalı ...'e dava dilekçesi ile duruşma günü tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra işin esasına girilerek davalı tarafın zamanaşımı savunması ve dava tarihi ve davacının taşınmazı 3. kişiye temlik ettiği tarihlerde gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.