Tebliğname :2014/136654Mahkemesi : MERSİN 11. Asliye CezaGünü : 25.02.2014Sayısı : 3-142Ruhsatsız ateşli silah taşıma suçundan sanık A.. O..'ın, 6136 sayılı Kanunun 13/1, TCK'nun 62, 52/2, 51 ve 54. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, müsadereye, ertelemeye, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin, Mersin 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.02.2013 gün ve 431-156 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.12.2013 gün ve 13786-30022 sayı ile;"Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sabıkası bulunmayan sanığın, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurulup, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususu yasal gerekçe ile tartışılıp uygulanmaması yönünde bir kanaate ulaşıldığı takdirde, cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin diğer konularda hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden ve ‘sanığa verilen hapis cezanın, sanığın suçu işlemedeki pişmanlığı ve cezasının ertelenmesi halinde bir daha suç işlemeyeceği hususlarında mahkememizce olumlu kanaatin oluşması nedeniyle’ belirtilerek cezası ertelenen sanık hakkında, hükümde çelişki oluşturacak şekilde 'sanığın tespit edilen kimliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecindeki savunmaları ve davranışlarından hükmün tefhiminin geri bırakılması durumunda cezanın caydırıcı olmayacağı kanaatine varıldığından’ gerekçesiyle CMK’nun 231. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel Mahkeme ise 25.02.2014 gün ve 3-142 sayı ile;"...Çağdaş Ceza Hukuku anlayışında ceza, suça ve suçluya karşı toplumun ve devletin bir ademi tasvibini belirtmesi itibarıyla lüzumlu ve faydalıdır. Ve fakat cezada sadece bir ızdırap verme fonksiyonunu görmek ve yalnızca bunu aramak hatadır. Ceza ödetici maksadı yanında yapıcı amaçlar güttüğü ve suçlunun ilerde fiilini tekrar etmesini önlemek maksadını izlediği takdirdedir ki, gerçek anlamı ile sosyal barış ve sükûnu sürekli sağlayabilecek bir biçim almış olur. (Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku - İstanbul 1976 6. bası; Prof. Dr. Sulhi Dönmezer Cilt l, Sayfa 117) Ceza Muhakemesi Kanununda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için objektif ve sübjektif koşullar aranmaktadır. Objektif koşullar; l. Sonuç cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması, 2. Suç İnkılap Kanunlarında yer alan suçlardan olmaması, 3. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması, 4. Suçun işlenmesi ile meydana gelen mağdur veya kamu zararı giderilmesi, 5. Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi başlıca koşullardır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında mağdurun iradesi aranmamıştır. Subjektif koşul olarak sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları nazara alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat oluşmasıdır. Bu açıklama ışığında cezanın bireyselleştirilmesini hakimin takdirinde olduğunu ortaya koymaktadır. Yasa koyucu CMK’nun 231. sindeki düzenleme ile hakimin takdirini serbestçe kullanmasına olanak sağlamıştır. Diğer taraftan suç karşılığında hapis ve adli para cezasının birlikte öngörüldüğü hallerde CMK’nun 231. maddesinin uygulanması mümkün değildir. (Ceza Muhakemesi Hukuku 2010 baskı, Centel/Zafer Sayfa 713 ve 714) Türk Ceza Kanununda erteleme koşuları ise l. Sonuç ceza 2 yıl veya daha az olması, 2. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması, 3. Sanığın yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat oluşması şartları yer almaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununda bilindiği gibi kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile ilgili düzenleme bulunmaktadır. Burada aranan objektif koşular; l. Suç şikayete bağlı ve cezanın üst sınırı l yıl veya daha az olması, 2. Kasıtlı suçtan hapis cezası ile mahkum olmaması, 3. Suçun işlenmesinde oluşan zararın giderilmesi subjektif koşullar ise; l.Şüphelinin suç işlemekten çekineceği yolunda olumlu kanaat oluşması, 2.Şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olacağı kanaati oluşması aranmaktadır. (Ceza Muhakemesi Hukuku 2010 baskı, Centel/Zafer Sayfa 460 )Yukarıdaki açıklamalar ışığında; mahkememiz TCK’nun 51. maddesinde ve CMK’nun 231. maddesinde belirtilen aynı koşulları değerlendirip sanığın sosyal kişiliğini göz önünde bulundurarak TCK’nun 51. maddesini uygulamış. CMK’nun 231. maddesinin tatbiki talebini red etmiştir. TCK’nun 51. maddesinin gerekçesi ile CMK’nun 231. maddesinin uygulanmama gerekçesi arasında çelişki bulunmamaktadır. Ruhsatsız silah taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 13. maddesinde hapis cezası ile birlikte adli para cezası verilmesi öngörüldüğünden sabıkasız olan ve istinabe suretiyle bildirdiği kimlik tespitinde bekâr, işsiz oluşu ile sosyal kişiliği değerlendirilerek hapis cezası ertelenmiş. Adli para cezasının infaz edilmesi yoluna gidilmiş. Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda cezanın caydırıcı olmayacağı kanaatine varıldığından CMK’nun 231. maddesi tatbik edilmemiştir. Mahkememizin gerekçelerinde bir çelişki olmadığından 15.02.2013 tarihli 2012/431 esas ve 2013/156 karar sayılı hükmün gerekçesi doğrultusunda önceki kararda ısrar edilmesine karar verilmesi gerekmiştir" gerekçesiyle direnerek, sanığın ilk hükümde olduğu gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.Bu hükmünde sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.05.2014 gün ve 136654 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARISanığın ruhsatsız ateşli silah taşıma suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmaması yönünde gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da yeni delillere dayanmak,d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay'ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Özel Dairece ilk hüküm, cezası ertelenen sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmaması yönünde gösterilen gerekçenin dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı isabetsizliğinden bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda yer almayan; "Çağdaş Ceza Hukuku anlayışında ceza, suça ve suçluya karşı toplumun ve devletin bir ademi tasvibini belirtmesi itibarıyla lüzumlu ve faydalıdır. Ve fakat cezada sadece bir ızdırap verme fonksiyonunu görmek ve yalnızca bunu aramak hatadır. Ceza ödetici maksadı yanında yapıcı amaçlar güttüğü ve suçlunun ilerde fiilini tekrar etmesini önlemek maksadını izlediği takdirdedir ki, gerçek anlamı ile sosyal barış ve sükûnu sürekli sağlayabilecek bir biçim almış olur. (Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku-İstanbul 1976 6. bası; Prof. Dr. Sulhi Dönmezer Cilt l, Sayfa 117) Ceza Muhakemesi Kanununda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için objektif ve sübjektif koşullar aranmaktadır. Objektif koşullar; l. Sonuç cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması, 2.Suç İnkılap Kanunlarında yer alan suçlardan olmaması, 3.Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması, 4.Suçun işlenmesi ile meydana gelen mağdur veya kamu zararı giderilmesi, 5.Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi başlıca koşullardır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında mağdurun iradesi aranmamıştır. Subjektif koşul olarak sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları nazara alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat oluşmasıdır. Bu açıklama ışığında cezanın bireyselleştirilmesini hakimin takdirinde olduğunu ortaya koymaktadır. Yasa koyucu CMK’nun 231. maddesindeki düzenleme ile hakimin takdirini serbestçe kullanmasına olanak sağlamıştır. Diğer taraftan suç karşılığında hapis ve adli para cezasının birlikte öngörüldüğü hallerde CMK’nun 231. maddesinin uygulanması mümkün değildir. (Ceza Muhakemesi Hukuku 2010 baskı, Centel/Zafer Sayfa 713 ve 714) Türk Ceza Kanununda erteleme koşulları ise l. Sonuç cezanın 2 yıl veya daha az olması, 2. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması, 3.Sanığın yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat oluşması şartları yer almaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununda bilindiği gibi kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile ilgili düzenleme bulunmaktadır. Burada aranan objektif koşular; l. Suç şikayete bağlı ve cezanın üst sınırı l yıl veya daha az olması, 2.Kasıtlı suçtan hapis cezası ile mahkum olmaması, 3. Suçun işlenmesinde oluşan zararın giderilmesi subjektif koşullar ise; l.Şüphelinin suç işlemekten çekineceği yolunda olumlu kanaat oluşması, 2.Şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olacağı kanaati oluşması aranmaktadır. (Ceza Muhakemesi Hukuku 2010 baskı, Centel/Zafer sayfa 460 )Yukarıdaki açıklamalar ışığında; mahkememiz TCK’nun 51. maddesinde ve CMK’nun 231. maddesinde belirtilen aynı koşulları değerlendirip sanığın sosyal kişiliğini göz önünde bulundurarak TCK’nun 51. maddesini uygulamış. CMK’nun 231. maddesinin tatbiki talebini red etmiştir. TCK’nun 51. maddesinin gerekçesi ile CMK’nun 231. maddesinin uygulanmama gerekçesi arasında çelişki bulunmamaktadır. Ruhsatsız silah taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 13. maddesinde hapis cezası ile birlikte adli para cezası verilmesi öngörüldüğünden sabıkasız olan ve istinabe suretiyle bildirdiği kimlik tespitinde bekâr, işsiz oluşu ile sosyal kişiliği değerlendirilerek hapis cezası ertelenmiş. Adli para cezasının infaz edilmesi yoluna gidilmiş. Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda cezanın caydırıcı olmayacağı" şeklindeki yeni ve değişik gerekçeyle direnilerek sanığın ilk hükümdeki gibi mahkumiyetine karar verilmiştir.Bu nedenle, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle hüküm kurulmuş olması nedeniyle yeni hüküm niteliğindedir. Özel Daire denetiminden geçmeyen bu yeni gerekçenin, ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesi mümkün olmadığından, yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;Mersin 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.02.2014 gün ve 3-142 sayılı karar direnme niteliğinde bulunmayıp yeni bir hüküm olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.