Davacı, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma alacaklarını istemiştir.Davalı, davacının iş sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini ve fazla çalışma yapmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kararı davalı temyiz etmiştir.Gerekçe:1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni ge-rektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.2.Davacının iş sözleşmesinin işverence haklı sebeple feshedilip feshedilmediği ve davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.4857 Sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde, işçinin işverene yahut onun aile üyelerinden birine yahut işverenin başka bir işçisine sataşması veya 84.maddeye aykırı hareket etmesi işverene derhal fesih hakkı veren haklı fesih nedeni olarak düzenlenmiştir. Davalı işverenlikte makastar yardımcısı olarak çalışan davacının iş sözleşmesi; 4857 Sayılı Kanun'un 25/2.-d. g. ve h. Bentleri gereğince haklı nedenle feshedilmiştir. Dosya içeriğine göre 07.12.2009 tarihinde davacının amiri olan F.A.'nın davacıya yapılması gereken işleri söylemesi üzerine “s. tr git” diyerek hakaret ettiği ve üzerine yürüdüğü, olay yerinde bulunan diğer işçilerin müdahalesi ile durdurulduğu, tanık anlatımları ve tutulan tutanakla sabittir. Tutanak tanıklarından İ.G ve sataşmaya maruz kalan F.A. duruşma sırasında da olayı doğrular nitelikte beyanda bulunmuşlardır. Bu olaydan sonra davacının işyerini terk ettiği ve bir daha gelmediği de dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda artık işveren için iş ilişkisinin sürdürülmesinin çekilmez bir hal aldığı ve haklı nedenle derhal fesih hakkının doğduğu kabul edilmelidir. İş sözleşmesi 4857 Sayılı Kanun'un 25/2. maddesi gereğince feshedilen işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamaz. Bu nedenle, davacının kıdem ve ihbar tazminatları taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.3. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı ve hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyor-sa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyor-sa, işçi tarafından gerçekte daa fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla alışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ilere sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu'nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.İşyerinde kural olarak cumartesi günleri çalışma olmadığı durumlarda hafta içi günlerde dokuz saat ve bu suretle haftalık kırkbeş saat çalışıldığı kabul edilir. Somut olayda, tanıklar ittifakla işyerindeki günlük çalışma saatlerinin 08.00-18.30 arasında olduğunu ve birbuçuk saat ara dinlenmesi verildiğini bildirmişlerdir. Buna göre işyerinde haftalık çalışma süresi kırkbeş saati aşmamaktadır. Ancak tanıklarca bazı cumartesi günleri çalışıldığı belirtilmişse de ayda kaç gün çalışıldığı ve hangi saatler arasında çalışıldığı yönünde net açıklamalar bulunmamaktadır. Bu yön açıklığa kavuşturulmadan ve dayanakları gösterilmeden davacının haftada iki saat fazla çalışma yaptığının kabulü doğru değildir. Bu durumda cumartesi gününün çalışmaları açıklığa kavuşturulmalı, gerekirse bu hususta tanık beyanlarına yeniden başvurulmalı, çelişkiler giderilmeli ve sonuca göre bilirkişiden ek rapor da aldırılmak suretiyle deliler yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇTemyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.