Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 243 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 74 - Esas Yıl 2010





Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE /* Style Definitions */ table.MsoNormalxTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin-top:0cm; mso-para-margin-right:0cm; mso-para-margin-bottom:10.0pt; mso-para-margin-left:0cm; line-height:115%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:14px;font-sizex:11.0pt; font-familyx:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-familyx:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-familyx:"Times New Roman"; mso-fareast-theme-font:minor-fareast; mso-hansi-font-familyx:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin;} 2004/m.1086/m.5237/m. DAVA :Taraflar arasındaki takibe itiraz ( sahtelik )davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.İcra Hukuk Mahkemesince "İtirazın reddine, davacının asıl alacağın %40'ı oranında tazminat ile mahkumiyetine" dair verilen 31.10.2007 gün ve 2007/1651 E-1882 K.sayılı kararın incelenmesi davacı/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 28.2.2008 gün ve 2008/848-2008/3691 Sayılı ilamı ile; ( ... Borçlu, alacaklı tarafından takibe konu edilen çekin keşide tarihinin 29.5.2006 ve miktarının 5.000 YTL olduğunu, ancak tahrifat yapılarak 29.5.2006 olan keşide tarihinin 28.2.2007 yazı ve rakamla yazılan 5.000 YTL miktarında 15.000 YTL olarak tahrif edildiğini düzeltmelerdeki imzaların kendisine ait olmadığını öne sürmüştür. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, H.U.M.K.nun 275.madde hükmü gereğince çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren itiraz konusunda bilirkişiden mütalaa alınmak suretiyle sonuca gitmek gerekirken, mahkemece herhangi bir araştırma yaptırılmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde itirazın reddi isabetsizdir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR :Dava, kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takibe itiraza ilişkin olup; sahtelik hukuksal nedenine dayanılmıştır. Davacı/ciranta/borçlu alacaklı tarafından kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe konu edilen ve takipteki şekliyle 28.2.2007 keşide tarihli 15.000 YTL bedelli imiş gibi görünen çekin cirantası olduğunu, cirantalardan Sipahi Çorap Sanayi'nden olan alacağı karşılığında verilen bu çekin gerçekte tarihinin 10.10.2006 olup, bedelinin de 5.000 YTL olduğunu, bu şekliyle çek bedelini tahsil edip, cirosunu iptal etmeden ödemeyi yapan Sipahi Çorap Sanayi temsilcisine düzenlenen yazılı "çek teslim belgesi" ile teslim ettiğini, bu ödeme ve teslimden sonra kendisinin cirosu silinmeden çek üzerindeki rakamın 15.000 YTL tarihin de 28.2.2007 şeklinde tahrif edilerek sonuçta hamil eline geçerek takibe konu edildiğini, bunun sahtecilik ve dolandırıcılık olduğunu ifadeyle takibe itiraz etmiş ve ciro silsilesi kopuk çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takibin iptalini ve alacaklının %40 tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini istemiştir. Davalı taraf yargılamaya katılmamış; vekili cevabında davacının iddialarının çelişkilerle dolu olduğunu, takibe konu senedin kambiyo senedi vasfında olup, ciro silsilesinde bozukluk olmadığını, davanın reddi ile davacının %40 tazminata mahkum edilmesini istemiştir. Mahkemece hiçbir inceleme yapılmadan, getirtilen icra dosyasının ve çekin fotokopisi dosya içine alınarak, itiraz reddedilmiş; davacı/borçlu vekilinin temyizi üzerine özel dairece karar bozulmuş; özetle, davacı iddialarının araştırılması; çek üzerinde rakam, tarih ve imzaların davacıya ait olup olmadığının incelenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bozma sonrası yargılamada davacı/borçlu açtığı sahteliğe dayalımenfitespitdavasıile ilgili bilgileri bildirmiş; dilekçe, bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiğine ilişkin tutanak örneklerini eklemiş; eldeki dava için bu davanın bekletici mesele yapılmasını istemiştir. Mahkemece davacının keşideci olmadığı, ciranta olduğu, cirosunun çizilmediği, çekin yasal unsurları taşıdığı ve kambiyo senedi niteliğinde olmakla takibe itirazın yerinde olmadığı, bozma ilamında işaret edilen çekteki yazı ve imzaların davacıya aidiyetinin araştırılması hususunun da yerinde olmadığı zira davacının ciranta olması sebebiyle çekteki yazıların onun değil keşidecinin eli ürünü olacağı, gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Davacı/borçlu vekili;menfitespitdavasına ait tutanak ve rapor örneklerini ekleyerek, mahkemecemenfitespitdavasının sonucunun beklenmesi yönündeki talepleri konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmeden ve sahtecilik-dolandırıcılık iddiaları hakkında inceleme yapılmadan karar verilmiş olmasının bozmayı gerektirdiğini ifadeyle hükmü temyiz etmiştir. İtiraz eden/borçlu cirantanın eldeki davadaki iddiası; aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe konu edilen çeki, cirantası olarak alacaklı olduğu firmadan alacak bedelini tahsil ettiği için yazılı belge karşılığı bu firmaya iade ettiği, ancak cirosunu iptal etmeyi ihmal ettiği; iadeden sonra çek üzerindeki rakam ve tarihlerde tahrifat yapılarak takibe konulduğu; böylece sahtecilik ve dolandırıcılık yapıldığı yönündedir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iddianın açıklanan niteliğine göre sahtelik iddiasının mahkemece incelenmesinin gerekip gerekmediği; eldeki sahtelik itirazına konu takip dayanağı çekle ilgili olarak; davacı/borçlu tarafından açılan sahtelik hukuksal nedenine dayalımenfitespitdavasının eldeki davaya etkisinin olup olmayacağı; ayrıca sahtecilik konusunda cezadavasıaçılıp açılmadığının araştırılması ve sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki, senede karşı mutlak def'iler senede hamil olan herkese karşı ileri sürülebilir. Senedin hükümsüzlüğünü gerektiren def'iler senet ve eklentilerinden anlaşılsın anlaşılmasın bütün ya da bir kısım sorunları bakımından hükümsüz sayılmasını gerektiren def'ilerdir. Bu def'ilerin bir kısmı mutlak, bir kısmı nisbi ( kişisel ) def'i niteliğindedir. Hangisinin mutlak, hangisinin nisbi def'i sayılacağı, 'görünüşe itimat ( güven )', 'iyiniyet' ilkesiyle, 'kambiyo senetlerine ilişkin işlemlerdeki emniyetin korunması' ilkelerinden hangisine öncelik tanınacağı sorunuyla ilgilidir. Bu iki çıkarın karşılıklı olarak çatıştığı bazı durumları yasa yapıcı özel olarak ele alıp hangi çıkarın korunacağını kendisi -örneğin; T.T.K. madde 571/II, 592, B.K. madde 18/II, 505/II, MK. madde 990'da olduğu gibi- düzenlemiştir. Kanunda öngörülüp açık bir hükümle düzenlenen bu durumların dışında gerek doktrinde ve gerekse de uygulamada "İmzanın sahte olması", "senet metninde sahtekarlık ( tahrifat ) yapılmış olması", "borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması", "senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması", "imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması", "senedin zamanaşımına uğramış bulunması" vb... def'iler her hamile-iyiniyetli olsa dahi- karşı ileri sürülebilen mutlak def'i olarak kabul edilmektedir. Bu nedenledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık ( tahrifat ) iddiası mutlak def'idir ve mahkemece bu iddia incelenmelidir. Yargısal uygulamada icra hakiminin tahrifat ( sahtelik ) iddiasını, bilirkişi incelemesi yaptırmadan kendi görgü ve bilgisi ile çözümleyemeyeceği kabul edilmektedir. Açıklanan nedenle; Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında talebin niteliğine göre mahkemece yapılan incelemenin hükme yeterli olmadığı, sahtelik iddiasının usulünce incelenmesi gerektiği sonucuna varılmış ise de sahtelik konusunda mevcutmenfitespitdavasının beklenmesi ve sahtecilik iddiası ile cezadavasının açılıp açılmadığının araştırılarak, beklenmesi konusunda görüş ayrılığı ortaya çıkmış; her iki konu ayrı ayrı ele alınarak tartışılmıştır. Davacı/borçlu tarafından açılanmenfitespitdavasının sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediğinin irdelenmesinde: İcra mahkemesinde görülen eldeki dava, hukuki nitelikçe takibe itirazdır. Davacı/borçlunun hukuk mahkemesinde açtığı sahtelikdavasıise gerçekte 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ( İ.İ.K.) 'nun 72.maddesine dayalımenfitespitdavasıolup; bu sebeple borçlu, hakkında başlayan icra takibinden sonra açmış olduğu bumenfitesbitdavasıniteliğindeki sahtelikdavasısebebiyle takibin durdurulmasını isteyemez. Zira,İİK. madde 72/III gereğince, icra takibinden sonra açılanmenfitesbitdavasına bakan mahkeme ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulmasına karar veremez. Bu sebeplemenfitespitdavasının sonucunun beklenmesine olanak bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulu'nca 28.4.2010 tarihinde yapılan ilk görüşmede mahkemecemenfitespitdavasının sonucunun beklenmesine gerek bulunmadığına oybirliği ile karar verilmiş; cezadavasıkonusunda ise bu görüşmede çoğunluk sağlanamadığından bu husus, 5.5.2010 tarihli ikinci görüşmeye kalmıştır. Davacı/borçlunun sahtecilik/dolandırıcılık iddiası hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılmasının ve bu davanın sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediğine gelince; 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( H.U.M.K.)'nun 314.maddesi: "... Resmi ve gayrı resmi her nevi senedatın sahteliğini iddia eden kimse asıl davayı rüyet eden mahkemede bu iddiasını gerek davayı asliye ve gerek davayı hadise suretiyle ikame edebilir. Usulüne tevfikan icra kılınan tetkikat neticesinde senedin sahte olmadığına dair mahkemeden sadır olan karar kesbi katiyet ettikten sonra iş bu senet hakkında mahakimi cezaiyede dahi sahtelik iddiası mesmu olmaz." Hükmünü içermektedir. Alacaklının takip konusu yaptığı senedin sahte olduğu iddiasında olan borçlu ayrıca C. Savcılığına başvurarak, sorumlular hakkında "sahtekarlık suçu"ndan dolayı soruşturma açılmasını isteyebilir ve evrakta sahtekarlık yapan kişi aleyhine ceza mahkemesinde sahtecilikdavasıaçılmasını sağlayabilir. Eğer bu şikayet üzerine, alacaklı hakkında "sahtekarlık suçu"ndan dolayı kamudavasıaçılırsa ve ceza mahkemesinde "senet hakkında bilirkişi incelemesi yapılmasına" karar verilirse, davaya konu senet, cezadavasısonuçlanıncaya kadar, hiçbir işleme dayanak yapılamaz. Yani, icra takibi kendiliğinden durur. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Resmi Belge Hükmündeki Belgeler" başlıklı 210.maddesinin birinci fıkrasında yer alan;"... Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır." hükmüyle, kambiyo senetlerine "resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı" kabul edilmiş; aynı Kanunun 204.maddesinde de resmi belgedeki sahteciliğe ilişkin müeyyide düzenlenmiştir. Takip dayanağı senet hakkında borçlunun"sahtelik iddiası ile şikayette" bulunmasından sonra alacaklı hakkında suç duyurusunda bulunması sebebiyle "sahtecilik suçu" ndan dolayı kamudavasıaçılmış olması durumunda, bu davanın icra takibine etkisinin ne olacağına ilişkin açık bir yasal düzenleme 2004 Sayılı İcra ve iflas Kanunu'nda bulunmamaktadır. Bu nedenle, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 317.maddesinin 2. cümlesinden yararlanarak soruna bir çözüm getirmek gerektiği yargısal uygulamada kabul edilmiştir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 22.1.2003 gün ve 2003/12-3 E.2003/28 K. ). Nitekim, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 317.maddesinin; "Sahtelik iddiası 308. madde ile mevaddı mütaakıbesi ahkamına tevfikan tetkik olunur. Sahteliği iddia kılınan senedin ehlihibre marifetiyle tetkik ve tatbikına ve vakayi ve hadisattan haberdar olanların istimaına karar verildiği takdirde bu kabil senedat, neticei hükme kadar bir güna muameleye esas ittihaz kılınmaz. Ancak bu senede müsteniden evvelce ittihaz edilen ihtiyati tedbirlere de halel gelmez ve ledelhace senet sahibi hukukunun muhafazası zımnında sair ihtiyati tedbirlere de tevessül edebilir." Şeklindeki hükmü ile de, ceza mahkemesinde dava açılmış ve o davada mahkemece sahteliği iddia edilen senet hakkında, bilirkişi incelemesi yapılmasına ve senedin yazıldığını görenlerin tanık olarak dinlenmesine karar verilmiş ise; senedin dava sonuçlanıncaya kadar hiçbir işleme dayanak yapılamayacağı, düzenlenmiştir. Bu düzenleme karşısında takibe itiraza ilişkin davanın görülmesi aşamasında cezadavasıda açılmışsa; cezadavasının sonuçlanması, takibe itirazdavasıyönünden bekletici sorun olarak kabul edilmelidir. Zira, icra mahkemeleri şikayet ve itirazları belli bir usule uyarak yargılayan ve objektif hukuk kurallarını şikayet ve itirazlara uygulamak suretiyle bunları takip hukuku bakımından kesin hükme bağlayan mahkemelerdir. Bu mahkemeler, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözme görevini yerine getirirken kural olarak tanık dinleyemeyeceklerinden dar ( sınırlı ) yetkili olup, sahtelik iddiasını inceleme yetkileri de genel mahkemeye göre daha kısıtlıdır. Genel mahkemeler senetteki sahtelik iddiasını yukarda içerikleri açıklanan H.U.M.K.nun 309 ve 317.maddelerinin verdiği yetkiyle daha detaylı bir biçimde inceleme olanağına sahiptir. Tüm bu açıklamaların ışığı altında somut olay ele alındığında, mahkemece yapılacak iş; davacı/borçlu senette tahrifat olduğunu iddia ettiğine göre bu sahtecilik iddiası sebebiyle açılmış ceza davasının bulunup bulunmadığı araştırılarak, ceza dosyasında bilirkişi incelemesi yapılmasına ve tanık dinlenmesine karar verilmiş ise, H.U.M.K.nun 317.maddesine göre artık bu senede göre işlem yapamayacağından, durumu ön ( bekletici ) mesele yapıp sonucunu beklemek ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek; eğer cezadavasıaçılmamış ise de icra hakiminin tahrifat ( sahtelik ) iddiasını, bilirkişi incelemesi yaptırmadan kendi görgü ve bilgisi ile çözümleyemeyeceği belirgin olmasına göre bu konuda uzman kişi veya kişilerden bilirkişi raporu alınarak sahtelik ( tahrifat ) yapılıp yapılmadığını usulünce incelemek olmalıdır. Açıklanan tüm bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı tüm bu sebeplerle bozulmalıdır. SONUÇ :Davacı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen tüm nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5.5.2010 gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliğiyle karar verildi.