Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
/* Style Definitions */
table.MsoNormalxTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:14px;font-sizex:11.0pt;
font-familyx:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-familyx:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-familyx:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-familyx:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
2004/m.1086/m.5237/m.
DAVA :Taraflar arasındaki takibe itiraz (
sahtelik )davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.İcra
Hukuk Mahkemesince "İtirazın reddine, davacının asıl alacağın %40'ı
oranında tazminat ile mahkumiyetine" dair verilen 31.10.2007 gün ve
2007/1651 E-1882 K.sayılı kararın incelenmesi davacı/borçlu vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 28.2.2008 gün ve
2008/848-2008/3691 Sayılı ilamı ile;
( ... Borçlu, alacaklı tarafından takibe konu edilen çekin
keşide tarihinin 29.5.2006 ve miktarının 5.000 YTL olduğunu, ancak tahrifat
yapılarak 29.5.2006 olan keşide tarihinin 28.2.2007 yazı ve rakamla yazılan
5.000 YTL miktarında 15.000 YTL olarak tahrif edildiğini düzeltmelerdeki
imzaların kendisine ait olmadığını öne sürmüştür. Bu durumda, mahkemece
yapılacak iş, H.U.M.K.nun 275.madde hükmü gereğince çözümü özel ve teknik bir
bilgiyi gerektiren itiraz konusunda bilirkişiden mütalaa alınmak suretiyle
sonuca gitmek gerekirken, mahkemece herhangi bir araştırma yaptırılmadan eksik
incelemeyle yazılı şekilde itirazın reddi isabetsizdir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden
yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra
gereği görüşüldü:
KARAR :Dava, kambiyo senetlerine mahsus yolla
yapılan takibe itiraza ilişkin olup; sahtelik hukuksal nedenine dayanılmıştır.
Davacı/ciranta/borçlu alacaklı tarafından kambiyo
senetlerine mahsus yolla takibe konu edilen ve takipteki şekliyle 28.2.2007
keşide tarihli 15.000 YTL bedelli imiş gibi görünen çekin cirantası olduğunu,
cirantalardan Sipahi Çorap Sanayi'nden olan alacağı karşılığında verilen bu
çekin gerçekte tarihinin 10.10.2006 olup, bedelinin de 5.000 YTL olduğunu, bu
şekliyle çek bedelini tahsil edip, cirosunu iptal etmeden ödemeyi yapan Sipahi
Çorap Sanayi temsilcisine düzenlenen yazılı "çek teslim belgesi" ile
teslim ettiğini, bu ödeme ve teslimden sonra kendisinin cirosu silinmeden çek
üzerindeki rakamın 15.000 YTL tarihin de 28.2.2007 şeklinde tahrif edilerek
sonuçta hamil eline geçerek takibe konu edildiğini, bunun sahtecilik ve
dolandırıcılık olduğunu ifadeyle takibe itiraz etmiş ve ciro silsilesi kopuk
çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takibin iptalini ve
alacaklının %40 tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
Davalı taraf yargılamaya katılmamış; vekili cevabında
davacının iddialarının çelişkilerle dolu olduğunu, takibe konu senedin kambiyo
senedi vasfında olup, ciro silsilesinde bozukluk olmadığını, davanın reddi ile
davacının %40 tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
Mahkemece hiçbir inceleme yapılmadan, getirtilen icra
dosyasının ve çekin fotokopisi dosya içine alınarak, itiraz reddedilmiş;
davacı/borçlu vekilinin temyizi üzerine özel dairece karar bozulmuş; özetle,
davacı iddialarının araştırılması; çek üzerinde rakam, tarih ve imzaların
davacıya ait olup olmadığının incelenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar
verildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozma sonrası yargılamada davacı/borçlu açtığı sahteliğe
dayalımenfitespitdavasıile ilgili bilgileri bildirmiş;
dilekçe, bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiğine ilişkin tutanak
örneklerini eklemiş; eldeki dava için bu davanın bekletici mesele yapılmasını
istemiştir.
Mahkemece davacının keşideci olmadığı, ciranta olduğu,
cirosunun çizilmediği, çekin yasal unsurları taşıdığı ve kambiyo senedi
niteliğinde olmakla takibe itirazın yerinde olmadığı, bozma ilamında işaret
edilen çekteki yazı ve imzaların davacıya aidiyetinin araştırılması hususunun
da yerinde olmadığı zira davacının ciranta olması sebebiyle çekteki yazıların
onun değil keşidecinin eli ürünü olacağı, gerekçesiyle önceki kararda
direnilmiştir.
Davacı/borçlu vekili;menfitespitdavasına
ait tutanak ve rapor örneklerini ekleyerek,
mahkemecemenfitespitdavasının sonucunun beklenmesi yönündeki
talepleri konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmeden ve
sahtecilik-dolandırıcılık iddiaları hakkında inceleme yapılmadan karar verilmiş
olmasının bozmayı gerektirdiğini ifadeyle hükmü temyiz etmiştir.
İtiraz eden/borçlu cirantanın eldeki davadaki iddiası;
aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe konu edilen çeki, cirantası
olarak alacaklı olduğu firmadan alacak bedelini tahsil ettiği için yazılı belge
karşılığı bu firmaya iade ettiği, ancak cirosunu iptal etmeyi ihmal ettiği;
iadeden sonra çek üzerindeki rakam ve tarihlerde tahrifat yapılarak takibe
konulduğu; böylece sahtecilik ve dolandırıcılık yapıldığı yönündedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
iddianın açıklanan niteliğine göre sahtelik iddiasının mahkemece incelenmesinin
gerekip gerekmediği; eldeki sahtelik itirazına konu takip dayanağı çekle ilgili
olarak; davacı/borçlu tarafından açılan sahtelik hukuksal nedenine
dayalımenfitespitdavasının eldeki davaya etkisinin olup
olmayacağı; ayrıca sahtecilik konusunda cezadavasıaçılıp açılmadığının
araştırılması ve sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktalarında
toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, senede karşı mutlak def'iler
senede hamil olan herkese karşı ileri sürülebilir. Senedin hükümsüzlüğünü
gerektiren def'iler senet ve eklentilerinden anlaşılsın anlaşılmasın bütün ya
da bir kısım sorunları bakımından hükümsüz sayılmasını gerektiren def'ilerdir.
Bu def'ilerin bir kısmı mutlak, bir kısmı nisbi ( kişisel ) def'i
niteliğindedir.
Hangisinin mutlak, hangisinin nisbi def'i sayılacağı,
'görünüşe itimat ( güven )', 'iyiniyet' ilkesiyle, 'kambiyo senetlerine ilişkin
işlemlerdeki emniyetin korunması' ilkelerinden hangisine öncelik tanınacağı
sorunuyla ilgilidir. Bu iki çıkarın karşılıklı olarak çatıştığı bazı durumları
yasa yapıcı özel olarak ele alıp hangi çıkarın korunacağını kendisi -örneğin;
T.T.K. madde 571/II, 592, B.K. madde 18/II, 505/II, MK. madde 990'da olduğu
gibi- düzenlemiştir.
Kanunda öngörülüp açık bir hükümle düzenlenen bu durumların
dışında gerek doktrinde ve gerekse de uygulamada "İmzanın sahte
olması", "senet metninde sahtekarlık ( tahrifat ) yapılmış
olması", "borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması",
"senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması", "imza
sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması", "senedin zamanaşımına
uğramış bulunması" vb... def'iler her hamile-iyiniyetli olsa dahi- karşı
ileri sürülebilen mutlak def'i olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet
metninde sahtekarlık ( tahrifat ) iddiası mutlak def'idir ve mahkemece bu iddia
incelenmelidir.
Yargısal uygulamada icra hakiminin tahrifat ( sahtelik )
iddiasını, bilirkişi incelemesi yaptırmadan kendi görgü ve bilgisi ile
çözümleyemeyeceği kabul edilmektedir.
Açıklanan nedenle; Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler
sırasında talebin niteliğine göre mahkemece yapılan incelemenin hükme yeterli
olmadığı, sahtelik iddiasının usulünce incelenmesi gerektiği sonucuna varılmış
ise de sahtelik konusunda mevcutmenfitespitdavasının beklenmesi
ve sahtecilik iddiası ile cezadavasının açılıp açılmadığının
araştırılarak, beklenmesi konusunda görüş ayrılığı ortaya çıkmış; her iki konu
ayrı ayrı ele alınarak tartışılmıştır.
Davacı/borçlu tarafından
açılanmenfitespitdavasının sonucunun beklenmesinin gerekip
gerekmediğinin irdelenmesinde:
İcra mahkemesinde görülen eldeki dava, hukuki nitelikçe
takibe itirazdır. Davacı/borçlunun hukuk mahkemesinde açtığı
sahtelikdavasıise gerçekte 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu (
İ.İ.K.) 'nun 72.maddesine dayalımenfitespitdavasıolup;
bu sebeple borçlu, hakkında başlayan icra takibinden sonra açmış olduğu
bumenfitesbitdavasıniteliğindeki
sahtelikdavasısebebiyle takibin durdurulmasını isteyemez. Zira,İİK.
madde 72/III gereğince, icra takibinden sonra açılanmenfitesbitdavasına
bakan mahkeme ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulmasına karar
veremez. Bu sebeplemenfitespitdavasının sonucunun
beklenmesine olanak bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulu'nca 28.4.2010 tarihinde yapılan ilk
görüşmede mahkemecemenfitespitdavasının sonucunun
beklenmesine gerek bulunmadığına oybirliği ile karar verilmiş;
cezadavasıkonusunda ise bu görüşmede çoğunluk sağlanamadığından bu husus,
5.5.2010 tarihli ikinci görüşmeye kalmıştır.
Davacı/borçlunun sahtecilik/dolandırıcılık iddiası hakkında
dava açılıp açılmadığının araştırılmasının ve bu davanın sonucunun
beklenmesinin gerekip gerekmediğine gelince;
1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( H.U.M.K.)'nun
314.maddesi:
"... Resmi ve gayrı resmi her nevi senedatın sahteliğini
iddia eden kimse asıl davayı rüyet eden mahkemede bu iddiasını gerek davayı
asliye ve gerek davayı hadise suretiyle ikame edebilir. Usulüne tevfikan icra
kılınan tetkikat neticesinde senedin sahte olmadığına dair mahkemeden sadır
olan karar kesbi katiyet ettikten sonra iş bu senet hakkında mahakimi cezaiyede
dahi sahtelik iddiası mesmu olmaz."
Hükmünü içermektedir.
Alacaklının takip konusu yaptığı senedin sahte olduğu
iddiasında olan borçlu ayrıca C. Savcılığına başvurarak, sorumlular hakkında
"sahtekarlık suçu"ndan dolayı soruşturma açılmasını isteyebilir ve
evrakta sahtekarlık yapan kişi aleyhine ceza mahkemesinde
sahtecilikdavasıaçılmasını sağlayabilir. Eğer bu şikayet üzerine,
alacaklı hakkında "sahtekarlık suçu"ndan dolayı
kamudavasıaçılırsa ve ceza mahkemesinde "senet hakkında
bilirkişi incelemesi yapılmasına" karar verilirse, davaya konu senet,
cezadavasısonuçlanıncaya kadar, hiçbir işleme dayanak yapılamaz.
Yani, icra takibi kendiliğinden durur.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Resmi Belge
Hükmündeki Belgeler" başlıklı 210.maddesinin birinci fıkrasında yer
alan;"... Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile
yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya
vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler
uygulanır." hükmüyle, kambiyo senetlerine "resmi belgede sahtecilik
suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı" kabul edilmiş; aynı Kanunun
204.maddesinde de resmi belgedeki sahteciliğe ilişkin müeyyide düzenlenmiştir.
Takip dayanağı senet hakkında borçlunun"sahtelik
iddiası ile şikayette" bulunmasından sonra alacaklı hakkında suç
duyurusunda bulunması sebebiyle "sahtecilik suçu" ndan dolayı
kamudavasıaçılmış olması durumunda, bu davanın icra takibine etkisinin ne
olacağına ilişkin açık bir yasal düzenleme 2004 Sayılı İcra ve iflas Kanunu'nda
bulunmamaktadır.
Bu nedenle, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun
317.maddesinin 2. cümlesinden yararlanarak soruna bir çözüm getirmek gerektiği
yargısal uygulamada kabul edilmiştir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 22.1.2003 gün ve
2003/12-3 E.2003/28 K. ).
Nitekim, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun
317.maddesinin;
"Sahtelik iddiası 308. madde ile mevaddı mütaakıbesi
ahkamına tevfikan tetkik olunur. Sahteliği iddia kılınan senedin ehlihibre
marifetiyle tetkik ve tatbikına ve vakayi ve hadisattan haberdar olanların
istimaına karar verildiği takdirde bu kabil senedat, neticei hükme kadar bir
güna muameleye esas ittihaz kılınmaz. Ancak bu senede müsteniden evvelce
ittihaz edilen ihtiyati tedbirlere de halel gelmez ve ledelhace senet sahibi
hukukunun muhafazası zımnında sair ihtiyati tedbirlere de tevessül
edebilir."
Şeklindeki hükmü ile de, ceza mahkemesinde dava açılmış ve o
davada mahkemece sahteliği iddia edilen senet hakkında, bilirkişi incelemesi
yapılmasına ve senedin yazıldığını görenlerin tanık olarak dinlenmesine karar
verilmiş ise; senedin dava sonuçlanıncaya kadar hiçbir işleme dayanak
yapılamayacağı, düzenlenmiştir.
Bu düzenleme karşısında takibe itiraza ilişkin davanın
görülmesi aşamasında cezadavasıda açılmışsa; cezadavasının
sonuçlanması, takibe itirazdavasıyönünden bekletici sorun olarak
kabul edilmelidir.
Zira, icra mahkemeleri şikayet ve itirazları belli bir usule
uyarak yargılayan ve objektif hukuk kurallarını şikayet ve itirazlara uygulamak
suretiyle bunları takip hukuku bakımından kesin hükme bağlayan mahkemelerdir.
Bu mahkemeler, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözme görevini yerine
getirirken kural olarak tanık dinleyemeyeceklerinden dar ( sınırlı ) yetkili
olup, sahtelik iddiasını inceleme yetkileri de genel mahkemeye göre daha
kısıtlıdır. Genel mahkemeler senetteki sahtelik iddiasını yukarda içerikleri
açıklanan H.U.M.K.nun 309 ve 317.maddelerinin verdiği yetkiyle daha detaylı bir
biçimde inceleme olanağına sahiptir.
Tüm bu açıklamaların ışığı altında somut olay ele
alındığında, mahkemece yapılacak iş; davacı/borçlu senette tahrifat olduğunu
iddia ettiğine göre bu sahtecilik iddiası sebebiyle açılmış ceza davasının
bulunup bulunmadığı araştırılarak, ceza dosyasında bilirkişi incelemesi
yapılmasına ve tanık dinlenmesine karar verilmiş ise, H.U.M.K.nun 317.maddesine
göre artık bu senede göre işlem yapamayacağından, durumu ön ( bekletici )
mesele yapıp sonucunu beklemek ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar
vermek; eğer cezadavasıaçılmamış ise de icra hakiminin tahrifat (
sahtelik ) iddiasını, bilirkişi incelemesi yaptırmadan kendi görgü ve bilgisi
ile çözümleyemeyeceği belirgin olmasına göre bu konuda uzman kişi veya
kişilerden bilirkişi raporu alınarak sahtelik ( tahrifat ) yapılıp
yapılmadığını usulünce incelemek olmalıdır.
Açıklanan tüm bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme
ile davanın reddine karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykırıdır.
Direnme kararı tüm bu sebeplerle bozulmalıdır.
SONUÇ :Davacı/borçlu vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda ve Özel Daire bozma
kararında gösterilen tüm nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince
BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5.5.2010
gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliğiyle karar verildi.