Gereği görüşülüp düşünüldü:5237 sayılı TCK.nun 96/1. maddesinde " Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi..." ibaresi yer almakta; yasada eziyet kabul edi- len eylemler tanımlanmamaktadır. Madde gerekçesinde ise "Eziyet olarak, bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanma- sına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. Aslında bu fiiller de kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyabilirler. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arz- eder bir tarzda işlenen eziyetin özelliği, işkence gibi, kişinin psikolojisi ve ruh sağlığı üze- rindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, eziyetin bu kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altı- na alınmasını gerektirmiştir." denilmektedir.5237 sayılı TCK.nun 232/1. maddesinde ise, "aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı, kötü muamelede bulunan kimse cezalandırılır. Kötü muamele, merhamet, acıma ve şefkatle bağdaşmayacak davranışlardır. Ancak, bu muamele biçimi kişide basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçünün ötesinde bir etki meydana getirmiş ise, artık kasten yaralama suçundan dolayı cezaya hükmedilmelidir", denilmektedir.Yarı aç veya susuz bırakma, uyutmamak, zor koşullarda çalışmaya mec- bur etmek gibi hareketleri kötü muameleye örnek olarak vermek olanaklıdır.Disiplin yetkisinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen davranıışın kişide, basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçünün ötesinde bir etki meydana getirmemiş olması gerekir. Aksi takdirde, kasten yaralama suçundan dolayı cezaya hük- medilmelidir. Keza hakaret oluşturan fiiller, bu disiplin yetkisi kapsamına girmedikleri gi- bi, kötü muamele suçu olarak değil, hakaret suçundan dolayı cezalandırılmayı gerektirir.Bu suçlarda temel özellik, kötü davranmadır. Bu kötü davranma, mağdu- run dövülmesi, onur ve şerefiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulması, ona acı veren ve insan olarak hak etmediği bir işlem uygulanması olabilir. Bu eylemler çoğunlukla, ya- ralama, tehdit, sövme gibi yasanın başka maddelerinde açıkça düzenlenmiş suçlar dışında kalan eylemleri kapsar. Bu eylemler, çıplak gezdirme, aç bırakma, sürekli alay etme, kor- kutma gibi olabilirler. Bu eylemler aynı zamanda bu bölümde incelenen eziyet suçunu da oluşturan eylemlerdir. Eziyet suçu ile bu suçları ayırt etmek açısından, eziyet suçu bakı- mından sistematik olma ve süreklilik unsurunun aranacağı ve kastın bu unsurları da kap- saması gerektiğidir. Öte yandan eziyet genel bir suç tipi iken, diğer suçlar için faille mağ- dur arasında özel bir ilişki olması gerekir.Somut olaya geldiğimizde; sanıkların 17 yaşında bulunan şikayetçi Gülay ve özürlü olan Baki S. yönelik olarak ev işlerinde aşırı derece de çalıştırma, pazar- da dilendirme, aç bırakma, yumrukla ve tekme ile vurma şeklindeki eylemlerinin bir bü- tün halinde eziyet suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, tebliğnamedeki bozma düşüncesine katılınmamış ve eziyet suçunun mağdur sayısınca oluşacağı gözetilmeden yazılı şekilde noksan ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanıkların, suçun sabit olmadığına yö- nelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükümlerin (ONANMASINA), 06.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.