Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23875 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 12183 - Esas Yıl 2012





Davacı, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi, davalılardan K.L. Hizmetleri Ve Lojistik San. Ve Tic. A.Ş.vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi S.Ö. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 435/2. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.KARAR1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere davalıların aşağıdaki bendin kapsamı duşundaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, iş kazasına uğrayan davacı A. U.'nun maddi ve manevi, yakınlarının ise manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiştir.Davacının iş kazası sonucu %100 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının %20, davalı işverenlerin ise %80 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinme-miştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşımına da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23.06.2004, 13/291-370)Bu ilkeler gözetildiğinde davacı A.U. yararına hükmedilen 100.000.00 TL.manevi tazminatın ve eşi davacı Sıdıka Uçar yararına hükmedilen 50.000.00 TL.manevi tazminatın fazla olduğu ortadadır.O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve daha uygun bir miktara hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır.3- İlke olarak hak sahibinin maddi zararı hesaplanırken öncelikle tazminat hesabını doğrudan etkileyecek olan sigortalının gerçek ücretinin açıkça saptanması gerekmektedir. İş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan işçinin veya ölümü halinde hak sahiplerinin kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan işçinin veya ölümü halinde hak sahiplerinin maddi zararı işçinin gerçek net ücreti üzerinden hesaplanır. Gerçek ücret, işçinin kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrettir. Gerçek ücretin saptanmasında işyeri kayıtları, ücret bordroları araştırılmalı, bordrolardan ücretin saptanamaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu, emsal işçilerin aldığı ücret göz önünde tutulmalı, gerekirse meslek kuruluşu ve odalardan durum sorularak gerçek ücret saptanmalıdır.Somut olayda, Ambarlı Limanında gemi tahliye görevlisi (hamal) olarak çalışan davacının günlük 25.00 TL. yevmiye aldığını iddia ettiği, iş sözleşmesinde ücret kararlaştırılmadığı, kazanın olduğu 2004 yılı Temmuz ayı bordrosunun asgari ücret üzerinden düzenlendiği ve imzalı olduğu, davacı vekilinin 25.06.2007 tarihli cevapa cevap dilekçesinde ücret tediye bordrolarındaki imzayı inkar ettiği, tanıkların davacının ayda 750.00-800.00 TL. ücret aldığını söyledikleri, mahkemece emsal ücret araştırması ve imza incelemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır.Yapılacak iş, 2004 yılı Temmuz ayı bordrosundaki imzanın davacıya ait olup olmadığını ve davacının kaza tarihindeki emsal ücretini araştırmak suretiyle davacının gerçek ücretini belirledikten sonra maddi zarar hesabını yaptırmaktan ibarettir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇHükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 18.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.