MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/03/2014 tarih ve 2011/506-2014/107 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin kardeşi olan davalının bankadan kredi kullandığını, müvekkilinin kullanılan krediye müteselsil kefil olduğunu, kredinin davalı tarafından ödenmemesi üzerine müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, kredi bedelini ödeyebilmek için başka bir kredi temin ettiğini, bu sırada 6.759,85 TL faiz yükü altına girdiğini, davalı tarafın alınan kredi kadar zenginleştiğini ileri sürerek, ödenen kredi miktarı ile çekilen kredi için ödenen faiz bedeli toplamı 83.654,54 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında adi ortaklık bulunduğunu, müvekkilinin kullandığı kredinin adi ortaklığın işlerinin yürütülebilmesi için alındığını, adi ortaklığın yürümeyeceğinin anlaşılması üzerine tarafların 23/02/2011 tarihli ibraname ile birbirlerini ibra ettiklerini, krediye ait tüm ödemelerin bu tarihten önce yapıldığını, davalının krediyi kendi adına kullanmamış olması ve daha sonra adi ortaklığın tasfiyesi sırasında yanların birbirlerini ibra etmiş olmaları nedeniyle davacının herhangi bir alacak hakkının doğmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, kredinin adi ortaklık adına alındığına dair, ortaklık kayıtlarında herhangi bir bilgi bulunmadığı, adi ortaklığa konu işletmenin ürün temin ettiği ..... tarafından ÖTV'siz yakıt satışı nedeniyle taraflardan ticari kredi açılmasının istenmediği, bilakis teminat mektubuyla çalışıldığı, söz konusu kredinin davalı adına alındığı ve davacının da kefil sıfatının bulunduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmede krediye ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı, tasfiye sözleşmesinde, her türlü ortaklık alacak ve borçlarının ayrıntılı olarak tasfiyeye tabi tutulmuş olmasına rağmen, çok da önemsenmeyecek miktarda olmayan kredi borcuna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, sözleşmedeki ibra hükmünün kredi alacağının tasfiyesine yönelik olmadığı davacının, davalı borcunu kapamak için kullandığı kredi için ödediğini iddia ettiği faiz miktarının da davalıdan istenilebileceği gerekçesiyle davanın kabulü ile 83.654,54 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2. Dava, kefil tarafından ödenen kredi tutarının ve bu ödemenin yapılabilmesi için kullanılan diğer kredi için katlanılan faiz tutarının asıl borçlu davalıdan tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece kullanılan diğer kredi için katlanılan faiz tutarının munzam zarar istemi olarak değerlendirilip, 6098 sayılı TBK'nın 122. maddesi gereğince( 818 sayılı BK 105) bu tutarın temerrüt faizini aşan kısmına hükmedilmesi gerekirken, kullanılan diğer kredi için katlanılan faiz tutarının tümünün davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.