Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2369 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1351 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl ve birleştirilen davalar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.Asıl davada davacı ..., mirasbırakan babası ...'un kayden maliki olduğu 4 parsel sayılı taşınmazını torunu davalı ...'a satış suretiyle davalı ...'in de bu taşınmaz hakkında dava açılacağı endişesiyle davalı ...'a yine satış suretiyle temlik ettiğini, öte yandan mirasbırakanın kayden maliki ve paydaşı olduğu 58, 61 ve 157 parsel sayılı taşınmazları ile 2 parsel sayılı taşınmazdaki payını satış suretiyle torunu ...'a temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, saklı payının tenkisi ile adına tesciline veya bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.Birleştirilen davada davacı ..., asıl davadaki temlikler nedeniyle, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptaline ve taşınmazların kök muris ... adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde tapu iptali ile payı oranında tesciline, bu da mümkün olmadığı takdirde saklı payına düşen kısmın tenkisi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, temliklerin muvazaalı olmadığını, taşınmazların bedeli karşılığında satın alındığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece; davalı ... bakımından husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, diğer davalılar bakımından temliklerin muvazaalı olduğu ve davalı ...'ın iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’un kayden maliki olduğu 58, 61 ve 157 parsel sayılı taşınmazları ile 2 parsel sayılı taşınmazdaki payını 06.04.2012 tarihli satış akti ile davalı torunu ...a; 4 parsel sayılı taşınmazını ise 14.09.2011 tarihli satış akit ile davalı torunu ...’a, onun da 24.07.2013 tarihli satış akti ile davalı ...’a temlik ettiği, mirasbırakanın 17.12.2012 tarihide ölümüyle geriye; asıl ve birleşen davacılar ve müdahiller ile dava dışı çocukları ..., ..., ... ve ...’ı mirasçı olarak bıraktığı kayden sabittir.Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 701 ilâ 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.TMK'nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.Somut olaya gelince; birleşen davanın mirasbırakan ... adına tescil istekli olarak açıldığı, ne var ki mirasbırakanın dava dışı mirasçılarının bulunduğu anlaşılmaktadır.Hâl böyle olunca, davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK'nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.