Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2368 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4548 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki ziynet ve çeyiz eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde duruşmalı olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin pul yokluğu nedeniyle reddine karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, davalının evlilik sorumluluklarını yerine getirmediğini, müvekkili olan davacının müşterek evden kovulduğunu, çeyiz ve ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını beyan ederek, davacının çeyizinde bulunan eşyaların aynen, olmadığı takdirde 100 TL'nin ödenmesine, ziynet eşyalarının aynen, mümkün olmaması durumunda ise 700 TL'nin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, ziynet eşyalarının miktarlarının abartıldığını, 1 adet altın yüzük, 1 adet altın kaplama saat, 2 adet yarım altın, 1 adet altın zincirin ise evlerinde meydana gelen hırsızlık olayı sırasında hırsız tarafından götürüldüğünü, bunların dışında takıların bir kısmının geçimlerini sağlamak amacı ile aile birliği içinde bozdurulduğunu, bir kısmının gidilen düğünlerde hediye olarak takıldığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; ziynet eşyaları yönünden davanın reddine, çeyiz eşyaları yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş, verilen bu hüküm davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, davacı kadının ispatlaması gerekir.Eldeki davada davalı taraf, cevap dilekçesinde; niteliklerini bildirdiği bir kısım takıların hırsız tarafından çalındığını ifade etmiştir. Bu husus davacı tarafın da kabulündedir.Ancak davalı vekili, bu takılar dışında kalan bir kısım takıların evlilik birliği içinde bozdurulduğunu, bir kısmının ise hediye olarak götürüldüğünü beyan etmektedir.Medeni Kanun madde 6 gereğince; "Kural olarak herkes, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür." Davalı taraf, bir kısım takıların elden çıktığını iddia ettiğine göre, bu takıların davacının rızası ile elden çıktığını ispat etmekle yükümlü olacaktır.Öyle ise mahkemece, bu ilkeler gözetilerek davalı tarafa öncelikle bu iddiasını ispat etmek üzere imkan tanınıp, yapılacak yargılama sonucunda hasıl olacak sonuca göre bir karar verillmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu ziynetler yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.