Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 233 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 78 - Esas Yıl 2014





Tebliğname:2012/67475Mahkemesi : İzmir 1. Asliye CezaGünü : 15.12.2011Sayısı : 704-890Kaçakçılık suçundan sanıkların beraatına ilişkin İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.06.2006 gün ve 943-353 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 25.05.2011 gün ve 9062-7346 sayı ile;"Golden Dragon firması adına işlem gören 05.09.2005 tarihli serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın 264.000 set olarak beyan edilmesine karşın, muayenesinde 396.000 set olduğu, 132.000 set eşyanın beyan edilmediği anlaşılmış, suç tarihinde yürürlükte bulunan Gümrük Kanununun 41, Gümrük Yönetmeliğinin 66. maddesinde gümrük tarafından onaylanmış işlem veya kullanıma tâbi tutulmasından önce gümrüğe sunulan eşyanın sahipleri ya da yasal temsilcileri tarafından incelenmesine izin verileceğinin öngörüldüğü, incelemenin yapılması halinde eşya fazlalığının beyan sahibi tarafından tespitinin mümkün bulunduğu, diğer yandan beyan edilen ve tespiti yapılan koli adedinin aynı miktar olduğu, yanlış yükleme halinde koli sayısının da fazla çıkması gerektiği, bu nedenle savunmanın yerinde olmadığı ve suç unsurlarının oluştuğu gözetilmeden, oluş ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.İzmir 1. Asliye Mahkemesi ise 15.12.2011 gün ve 704-890 sayı ile;"İthal edilen tüm malların zorunlu muayeneye tâbi olup kontrol edileceğinin gümrük idaresi ile ithalat yapan firma ve yetkililerince bilindiği, konteynırla gelen malların fazlalığı konusunda ithalatçı firmanın bilgi sahibi olmadığı, beyanname düzeltme imkanı verilmesinin zorunlu olduğu, gerçeğe aykırı beyanname ibraz edilmediği, ithali, ihracı lisansa, şarta, izne, kısıntıya, standardizasyon kontrolü ya da belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tâbi eşya olmadığı ve gümrüğü yanıltmaya çalışılmadığı, dolayısıyla kaçakçılıktan sözedilemeyeceği" şeklindeki gerekçelerle direnerek, önceki hükümde olduğu gibi sanıkların beraatına karar vermiştir.Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.01.2014 tarih, 67475 sayı ve "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların kaçakçılık suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66. maddesinde; kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı hüküm altına alınmış, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş seneden fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz sene olacağı düzenlenmiştir. Aynı kanunun 67/4. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması durumunda zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi halinde, mahkeme ya da Yargıtay, zamanaşımı kuralını uygulayarak resen kamu davasının düşmesine karar verecektir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Sanıklara yüklenen kaçakçılık suçunun 4926 sayılı Kanunun 3, 4 ve 5. maddelerinde öngörülen yaptırımı adli para cezası olup, aynı kanunun 31. Maddesi yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e maddesi uyarınca bu suçların asli dava zamanaşımı sekiz yıl, 67/4. maddesi nazara alındığında kesintili dava zamanaşımı oniki yıldır.Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan fiille ilgili olarak, sanıklar hakkında dava zamanaşımını kesen en son işlem 17.04.2006 tarihli sorgu olup, anılan tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran hiçbir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e maddesindeki sekiz yıllık asli dava zamanaşımı 17.04.2014 günü gerçekleşmiş bulunmaktadır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeni ile bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının, 4926 sayılı Kanunun 31. maddesi yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e ve 5271 sayılı CMK'nun 223/1-8. maddesi uyarınca düşmesine, müsadere talebine ilişkin olarak davaya devam edilerek, yerel mahkeme hükmünün, soruşturma aşamasında elkonulan ve müsaderesi istenilen eşyaya ilişkin karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.12.2011 gün ve 704-890 sayılı hükmünün, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,Yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e ve 5271 sayılı CMK'nun 223/1-8. maddesi uyarınca dava zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,2- Müsadere talebine ilişkin olarak davaya devam edilmesine ve İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.12.2011 gün ve 704-890 sayılı direnme hükmünün, soruşturma aşamasında elkonulan ve zoralımı istenilen eşyaya ilişkin bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.