Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 302 - Esas Yıl 2011





DAVA: 556 sayılı K.H.Kararname'ye aykırılık suçundan sanıklar M. A. ve H.'in yapılan yargılamaları sonucunda, 5237 sayılı TCK'nın 2. maddesi gereğince idarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza uygulanamaz hükmü gereğince sanıklar hakkında 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin, Birecik Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 28.12.2006 gün ve 283-350 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi'nce 13.06.2011 gün ve 15932-7967 sayı ile katılan vekilinin sanıklar hakkında 556 sayılı KHK'ya muhalefet suçundan verilen hükme yönelik temyizine göre yapılan incelemede,zamanaşımını kesen en son işlem olan sanıkların savunmalarının alındığı 01.11.2005 ve 03.06.2006 tarihleri itibariyle temyiz inceleme gününde 765 sayılı TCK'nın 102/4. maddesinde öngörülen dava zamanaşımı gerçekleşmiş bulunduğundan hükmün 5320 sayılı Yasa'nın 8 maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, anılan madde uyarınca sanıklar hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 06.09.2011 gün ve 94724 sayı ile itirazlarımız Özel Daire'nin 556 sayılı KHK'ya ilişkin vermiş olduğu (1) nolu hükmünün bozulmasına yöneliktir. Yasal mevzuatımız incelendiğinde suç tarihinde yürürlükte bulanan 1412 sayılı CMUK'nın 253/son maddesi şöyledir.Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesi şöyledir Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.Suç tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK'nın 61-A/C maddesi ise şöyledir 61. maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına ve altıyüz milyon liradan bir milyar liraya kadar para cezasına, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine, hükmolunur. Öte yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulu duraksamasız uygulamasına göre, zamanaşımının gerçekleşmesi halinde, derhal beraat kararı verilmesini gerektiren haller hariç, öncelikle beraat değil, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmelidir. Derhal beraat kararı ise eylemin ilk bakışta açıkça suç oluşturmadığının anlaşılması haliyle sınırlı bir düzenleme olduğu cihetle, bu halde uygulanmalıdır, denilmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde,sanıklar hakkında savunmalarının alındığı tarih ile inceleme tarihi olan 13.06.2011 tarihleri arasında zamanaşımı süresinin dolduğu belirtilerek ortadan kaldırma kararı verilmiştir. Oysa Anayasa Mahkemesi'nin 05.07.2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 03.01.2008 gün ve 2005/15 esas ve 2008/2 karar sayılı hükmü ile 556 sayılı KHK'nın 9. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının (b) bendi ile ve 61. maddesinin incelenen (a) bendiyle (c) bendinin düzenleyici işlemle suç ve ceza konulamayacağı belirtilerek Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olup, iptalin doğuracağı hukuksal boşluk dikkate alınarak iptal hükmünün Resmi Gazete'de yayımından itibaren 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Kanun koyucu tarafından yasal düzenlemenin ise iptal hükmünün Resmi Gazete'de yayımından itibaren altı ay geçtikten sonra 21.01.2009 kabul tarihli, 28.01.2009 tarih ve 27124 sayılı Resmi G.'de yayımlanan 5833 sayılı kanun ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Özel Daire'nin istikrar kazanmış uygulamasında da belirtildiği üzere, sanıklar hakkında 556 sayılı KHK'nın 61/A-C maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış olup, bu maddenin atıf yaptığı 61. maddede ise kararname hükmüyle suç tanımları düzenlenmiştir. 5252 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesinde Diğer kanunların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun birinci kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır. 5237 sayılı TCK'nın 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5/1. maddesinde Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır ve aynı kanunun genel hükümleri arasında bulunan 2. maddesinin birinci fıkrasında ise 'Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanmaz... hükümleri yer almaktadır. 5252 sayılı Kanun'un geçici birinci maddesi ile TCK'nın 2. maddesi ve 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5. maddesi birlikte değerlendirildiğinde 556 sayılı KHK'nın suç tanımlayan hükümlerinin tümüyle örtülü olarak yürürlükten kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler dikkate alındığında sanıklar hakkında iddianame kapsamı gözetildiğinde 01.01.2009 tarihinden itibaren bu tarihten önce işlenmiş olan fililer açısından 556 sayılı KHK kapsamında suç oluşturan bir eylemin bulunmadığı ve derhal beraat kararı verilmesini gerektiren bir durumun olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda sanıklar hakkında ortadan kaldırma yerine, beraat kararı verilmelidir görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire'nin zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ve sanıkların beraatına kararı verilmesi isteminde bulunmuştur. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. İtirazın kapsamına göre inceleme 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye aykırılık suçuyla sınırlı olarak yapılmıştır. Yerel mahkemenin sanıklar hakkındaki, 5237 sayılı TCY'nin 2/2. maddesi gereğince idarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza uygulanamaz hükmü uyarınca verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hükmünün Özel Daire tarafından zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle bozulmasına ve kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verildiği olayda Yargıtay C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan Ceza Genel Kurulu'nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık derhal beraat kararı verilmesi gereken bir hal bulunup bulunmadığı ile buna bağlı olarak derhal beraat kararı verilmesi gereken bir halde zamanaşımının dolması nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden Birecik C.Başsavcılığı'nın 11.07.2005 günlü iddianamesiyle, sanıklar hakkında 11.06.2004 tarihinde ilçe merkezindeki turistik tesislere satmak amacıyla temin ettikleri toplam 210 adet 70 cc.lik sahte rakıyı nakletmek isterken kolluk tarafından yakalandıkları, T... Y... Rakı markasını veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildikleri veya bilmeleri gerektiği halde tecavüz yolu ile kullanılan markayı taşıyan ürünleri satarak, dağıtarak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkartarak 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aykırılık suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, sanıkların yargılama sırasında savunmalarının 01.11.2005 ve 03.06.2006 tarihlerinde alındığı, bu tarihten sonra zamanaşımını kesen başkaca bir işlem olmadığı, yerel mahkemece 28.12.2006 tarihinde sanıklar hakkında bu suçtan ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği, Özel Daire'ce de incelemenin yapıldığı 13.06.2011 tarihi itibarıyla 765 sayılı TCY'nin 102/4. maddesi uyarınca zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle sanıklar hakkındaki kamu davasının ortadan kaldırılmasına hükmolunduğu anlaşılmaktadır. 5237 sayılı TCY'nin Suçta ve cezada kanunilik ilkesi başlıklı 2. maddesinde; 1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. 2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz, Özel kanunlarla ilişki başlıklı 5. maddesinde (1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır şeklinde düzenlemeler yer almaktadır. 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa'nın geçici 1. maddesinde Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır hükmü uyarınca, 01 Ocak 2009 tarihinden itibaren 5237 sayılı TCY'nin 5. maddesi hükmü tüm özel yasalar açısından da geçerli olup, idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamayacaktır. Bunun sonucu olarak da unsurlarının bir kısmı bile olsa kanun hükmünde kararname ile belirlenen eylemler anılan tarihten itibaren suç olmaktan çıkarılmıştır. Öte yandan, 556 sayılı KHK'nın sanıklara atılı 61/A-c maddesinde cezai yaptırıma bağlanan eylemlerin düzenlendiği hükümler Anayasa Mahkemesi'nin 03.01.2008 gün ve 2005/15-2008/2 sayılı kararıyla 556 sayılı KHK'nın itiraz konusu 9. ve 61. maddelerinde belirtilen eylemlere, 5194 sayılı Yasa ile değiştirilen 61/A maddesinde ceza yaptırımı öngörülmektedir. Suç ve cezalara ilişkin esasları düzenleyen 38. madde Anayasa'nın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer aldığından bu konudaki düzenlemelerin kanun hükmünde kararname ile yapılması olanaklı olmadığı gibi, bu eylemlere ceza öngören maddenin yasayla düzenlemesi de bu sonucu değiştirmez. Bu neden/e, itiraz konusu 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 9. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının (b) bentleriyle 61. maddesinin anılan bentler yönünden incelenen (a) bendiyle (c) bendi Anayasa'nın 38. ve 91. maddesine aykırıdır. İptali gerekir gerekçesiyle iptal edilmiş, gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüş olup, bu karar 05.07.2008 gün ve 26927 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 05.01.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı üzerine doğan yasal boşluk ise, 28.01.2009 gün ve 27124 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5833 sayılı Yasa'yla giderilmiştir. Tüm bu hususlar birlikte gözönüne alındığında sanıklara atılı eylemin suç olmaktan çıkarıldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi'nin kararları da bu yöndedir. 5271 sayılı CYY'nin 223/2-a maddesi uyarınca yüklenen fiilin yasada suç olarak düzenlenmemiş olması halinde beraat kararı verilmesi gerektiği, 9. fıkrasında ise, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceği hüküm altına alınmış, maddenin hükümet gerekçesinde de fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen hallerde derhal beraat kararı verilmesi gerekir denilmiştir. Ceza Genel Kurulu'nun 23.11.2010 gün ve 136-229 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da zamanaşımının gerçekleşmesi halinde, derhal beraat kararı verilmesini gerektiren haller hariç, öncelikle beraat değil, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi, aksi halde yani derhal beraat kararı gerektiren hallerde zamanaşımından düşme kararı verilmemesi gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde sanıklar hakkında yargılamanın devam ettiği süreçte, 01 Ocak 2009 tarihinden sonra 5237 sayılı TCY'nin 2 ve 5. maddelerinin de yer aldığı genel hükümlerin, özel yasalar açısından da uygulanmasının zorunlu olması ve Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararı gözönüne alındığında sanıklara atılı eylemin suç olmaktan çıkarılmasından dolayı CYY'nin 223/9. maddesi uyarınca derhal beraat kararı verilmesi koşullarının oluştuğu, derhal beraat kararı verilmesi gereken bir halde de yasanın açık düzenlemesi ve Ceza Genel Kurulu'nun duraksamasız uygulamaları dikkate alınarak zamanaşımından düşme kararı verilemeyeceği kabul edilmelidir. Diğer taraftan sanıklar hakkında CYY'nin 223. maddesinin 2-a ve 9. fıkraları uyarınca beraat kararı verilmesi gerekirken, yerel mahkemece 5237 sayılı TCY'nin 2/2. maddesi gereğince idarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza uygulanamaz hükmü uyarınca verilen ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır. Bu itibarla itirazın kabulüne, Özel Daire'nin zamanaşımından ortadan kaldırma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün derhal beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5271 sayılı CYY'nin 223. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ve aynı maddenin 9. fıkrası uyarınca sanıkların beraatlerine karar verilmelidir. İtirazın kabulü yönünde oy kullanan Genel Kurul Üyesi V. Dirim Somut olayda, dava zamanaşımı süresinin dolduğu açıktır. Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle açılan davada beraat kararı verilmesi gerektiği konusunda da, Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, 5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesinin uygulanma koşullarının ne olduğu ve somut olayda, beraat ya da düşme kararlarından hangisinin verilmesi gerektiği konusundadır. Birinci görüşe göre yargılamanın geldiği aşama itibariyle beraat kararı verilebiliyorsa verilmeli ya da verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun ise, Dairesince onanmalıdır. Eğer yapılan değerlendirmeye göre beraat kararı hukuka ve yasaya uygun olarak kabul edilemiyorsa, diğer bir anlatımla örneğin, eksik soruşturma söz konusuysa ya da sanığın mahkumiyetine karar vermek gerekiyorsa, zamanaşımı süresi dolduğu için davanın düşürülmesi gerekir. Karşı görüşe göre ise 5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesinde yer alan derhal kavramını, ...delil takdirine girmeden beraat kararı verilebilecek, işin esasına girmeden fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması ya da kanun değişikliği ile fiilin sonradan suç olmaktan çıkartılması halleriyle sınırlı kabul etmek ve maddeyi de bu kabul ışığında uygulamak gerektiğinden zamanaşımı süresi dolduğu için dosyanın esasına girmeden, davayı düşürmek gerekir. Bu görüş kanunun lafzına da, ruhuna da uygun değildir. Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK'nın yazılı bir gerekçesi yoktur. Derhal kelimesi çabucak (bkz. tdk.gov.tr internet sayfası) anlamına gelmekte olup, madde metninde davanın esasına girmede, delil takdiri gerektirmeyen durumlar ya da fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması ve benzeri sınırlayıcı kavramlar mevcut değildir. Bu nedenle, belirtilen hususları 5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesinin uygulama koşulları olarak kabul etmek mümkün değildir. Değil mahkeme ve hakim, gerektiğinde Cumhuriyet savcısı ve kolluk amiri ...aramada... 5271 sayılı CMK m. 119, kolluk ve hatta üçüncü kişiler ...suçüstü halinde yakalamada 5271 sayılı CMK m. 90... bile, delil takdiri yapabilirken, 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamında mahkemenin delil takdirine giremeyeceği görüşü kabul edilemez. Mahkeme ve hakimin bu madde ve fıkra bağlamında da delilleri takdir edip, değerlendirmesi son derece doğaldır. Esasen fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediği durumlarda iddianame düzenlenemez. Düzenlenirse bu iddianame, iadeye mahkumdur. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş ise, o takdirde öncelikle beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum söz konusudur. Kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması durumunda da, hiç kuşkusuz derhal beraat kararı verilmesi gerekir. Kanaatimizce, derhal kavramı dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine İHAS 6 ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddelerinde vurgulanan Masumiyet Karinesi ve Adil Yargılanma Hakkı ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan Lekelenmeme Hakkı dikkate alınmak suretiyle yargılamanın geldiği aşama itibariyle diğer bir ifadeyle ilave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan... olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır. 5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yani, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan 5 nedenden 1-Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması, 5-Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması herhangi birisine dayanılarak verilebilir. Önemli olan beraat kararının derhal verilebilecek olmasıdır. Derhal, yani yargılamanın geldiği aşama itibariyle, beraat kararı verilebiliyorsa artık koşulları olsa bile, durma düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez. Açıklanan nedenlerle, somut olayda derhal, yani yargılamanın geldiği aşama itibariyle, ilave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerektiğinden, itirazın kabulüne karar verilmelidir düşüncesiyle değişik gerekçe ifade etmiştir. Çoğunluk görüşüne katılmayan 4 Genel Kurul Üyesi olayda sanıklar hakkında derhal beraat kararı verilmesi gereken bir hal bulunmadığı düşüncesiyle itirazın reddi yönünde karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının Kabulüne,Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi'nin 13.06.2011 gün ve 15932-7967 sayılı kararının 556 sayılı KHK'ya aykırılık suçuna ilişkin olarak Kaldırılmasına,Birecik Asliye Ceza Mahkemesi'nin 28.12.2006 gün ve 283-350 sayılı kararının 556 sayılı KHK'ya aykırılık suçu yönünden derhal beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden Bozulmasına.Ancak, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CYUY'nin 5320 sayılı Yasa'nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 5271 sayılı CYY'nin 223. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ve aynı maddenin 9. fıkrası uyarınca sanıkların 556 sayılı KHK'ya aykırılık suçundan Beraatlerine,dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığı'na Tevdiine, 07.02.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.