Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile Ekim 2008 sonrası dönem için fiili hizmet zammından yararlanma ve yoksun kalınan mali hakların yasal faiziyle tahsili istemine ilişkindir.Mahkeme; yazılı biçimde davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermiştir.Hükmün, davalı Kurum avukatı ile davalı Bakanlık avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.Mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır. (HMK 1. madde)Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının, 03.02.2003-24.06.2005 arası dönemde Tokat Doktor C.. A.. Devlet Hastanesinde, 11.07.2005-16.10.2005 arası dönemde Sakarya Pamukova Devlet Hastanesinde röntgen sağlık memuru olarak, 02.10.2009-Devam biçiminde ise E.. A.. Ve Diş Sağlığı Merkezinde röntgen sağlık memuru olarak çalıştığı, 15.02.2003-14.01.2009 arası dönem yönünden toplam 1 yıl 5 ay 14 gün fiili hizmet süresi zammından yararlandırıldığı, 30.10.2009 sonrası dönem için ise 3153 Sayılı Radyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun uyarınca çıkarılan Radyoloji, Radyom Ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamnamenin 19. maddesiyle, Diş Hekimliğinde Kullanılan Röntgen Cihazları Lisanslama Yönetmeliğinin 11. maddesi uyarınca; film çekimi sırasında filmin hasta yada yakınları tarafından tutulması gerekeceği ve sorumlu kişinin radyasyona maruz kalmayacağı gerekçesiyle fiili hizmet süresi zammından davacının yararlandırılmadığı, eldeki dava ile de Ekim 2008 sonrası dönem için fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmanın ve yoksun kalınan mali hakların yasal faiziyle tahsilinin talep edildiği, mahkemenin ise yazılı biçimde davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verdiği anlaşılmaktadır.İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanunun 134’üncü maddesinde, bu Kanunun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hükümbulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesinde ise; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir... Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” hükmü öngörülmüştür.Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeye göre; dava konusu uyuşmazlık 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğundan, uyuşmazlığın çözümünde ne 506 sayılı Kanun ne de 5510 sayılı Kanun’un uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda sözü edilen 101’inci madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemesi görevli değildir.Söz konusu uyuşmazlığın, idari yargının görev alanına girdiği gözetilip, yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esasına girilip yazılı biçimde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.O halde, davalı Kurum avukatı ile davalı Bakanlık avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.