MAHKEMESİTaraflar arasındaki asıl ve birleşen sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilleri, davalı alacaklı ...'ın borçlu hakkında takip başlattığını, diğer davalının ise alacağı temlik aldığını, borçlu Ali Kozak'ın babasından kalan taşınmazlardaki hisselerine haciz konulduğunu, satış için alacaklıların yetki aldıklarını, 2006 yılında ortaklığın giderilmesi davası açılmasına rağmen davanın 2009 yılında sonuçlanmasından sonra da satış için müracaatta bulunmadıklarını, davalıların icra dosyasından borca yeter menkul mal hacizi yapılmasına rağmen bu mallar üzerinde muhafaza ve satış yapılmadığını, temlik alacaklısı ...'ın borçlunun arkadaşı ve komşusu olduğunu, bu alacaklının da 2006 yılında ekonomik durumunun iyi olmadığını, bu takip dosyasının diğer alacaklılara karşı muvazaalı olarak ayakta tutulduğunu, temlik alacaklısının borçludan böyle bir alacağının olmadığını, ...'ın borçludan alacaklı olduğu takip dosyalarından ise sadece sıra cetveline 1. sıra olan 1321 nolu dosyanın ayakta tutulduğunu, diğer dosyaların takipsiz bırakılması nedeniyle düştüğünü, bu dosyalardan da yine menkul hacizleri olmasına rağmen herhangi bir satış işlemi yapılmadığını, 68.363,37 TL'nin paylaştırılması için sıra cetveli düzenlendiğini, muvazaalı takibi bulunan alacaklılara ödeme yapılmasının doğru olmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinde davalılara verilen 1. ve 2. sıradaki alacak sıralarının iptali ile paranın davacılara verilmesini talep ve dava etmişlerdir.Asıl ve birleşen davada davalılar vekilleri, davacıların iddialarının asılsız olduğunu, asıl davacı alacaklarının muvazaalı olduğunu, davacılara ait icra dosyasında takip tarihinde borçlunun gelip borcu kabul ettiğini, muhafaza işlemlerinin davacılarca da yapılmadığını, ortaklığın giderilmesi davası sona erdikten sonra 2011 yılına kadar davalı ... .a tebligat yapılamadığını, işlemlerin bu nedenle uzadığını, aynı borçluya ise davacı tarafça tebligatın yapılabildiğini savunarak, davaların reddini istemişlerdir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davalılardan ...'ın alacağına konu.... İcra Müdürlüğü'nün 2005/1321, 1322, 1323 esas sayılı dosyalarından borçlu ... aleyhine kambiyo senetlerine dayalı takip yapıldığı ve takiplerin kesinleştiği, davalılardan ...'ın alacağına konu... İcra Müdürlüğü'nün 2005/2991 esas sayılı dosyasından kambiyo senedine dayalı takibin de kesinleştiğini, asıl davada davacı ...'ın alacağına konu ... İcra Müdürlüğü'nün 2005/3902 esas sayılı dosyası, birleşen davada davacı ....'nın alacağına konu... Müdürlüğü'nün 2005/1139 esas sayılı dosyalarındaki haciz tarihleri itibariyle davalıların alacaklarının 1. ve 2. sırada yer aldığı, davacıların davalıların alacağına konu takip, takip .../...S.2konusu borç ve hacizlerin muvazaalı olduğuna ilişkin iddialarının ispat edilemediği, sıra cetvelinin usulüne uygun olduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.Karar, asıl ve birleşen davalarda davacı vekillerince temyiz edilmiştir.Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz istemine ilişkindir.Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Diğer anlatımla, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, yani muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler, faturalar ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Ayrıca, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakatı bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamaz.Somut olayda ise; mahkemece eksik inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verilmiştir. Özellikle, sıra cetvelinin 1. sırasında bulunan icra dosyası kapsamında borçluya usulüne uygun olarak yapılmış bir ödeme emri tebliğine rastlanmamıştır. Şu durumda icra takibinin kesinleştiğinden ve haciz isteme yetkisinin geldiğinden bahsedilemez.Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler kapsamında davalıların alacaklarının gerçek alacak olduğu yolunda gösterilecek deliller toplanıp; sıra cetvelinde yer alan takip dosyalarının kesinleşip kesinleşmediğinin, haciz tarihlerinin de tespiti ile paylaşımın usulüne uygun olup olmadığı da araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davalarda davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.