Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21855 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 17090 - Esas Yıl 2009





Temyiz incelemesine konu dava, nüfus sicilinde sağ gözüken kişinin gerçekte ölü olduğunun tespiti yanında, sicilde “sağ” olarak belirtilen kadın “ölü” olarak düzeltilmesini de amaçlayan; bu kişinin ölmüş olduğunun tespiti durumunda mirasçısı olacak kişi tarafından açılmış “ölüm tespiti davası” niteliğindedir. Dava bu hukuksal niteliğiyle; mirasçılık haklarını etkileyeceğinden Türk Medeni Kanunu'nu, nüfus sicilindeki eksik veya hatalı kaydın düzeltilmesini de amaçladığından 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nu ilgilendirmektedir. Dava; mirasçılık hakkı ilgisi nedeniyle ölümün tespiti istenilen kişinin diğer mirasçısına, nüfus kaydının düzeltilmesi yönünden Nüfus Müdürlüğüne yöneltilerek açılmıştır. Davada husumet yönünden bir eksiklik veya yanlışlık bulunmamaktadır.Ölü olduğu halde aile kütüklerinde (nüfus sicilinde) sağ gözükenler hakkında ne gibi işlem yapılabileceği, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 33 ve bu Kanunun Uygulamasına İlişkin Yönetmeliğin 69. Maddesinde gösterilmiştir. Buna göre; bu gibi kişilerin ölü olduğu idarece tesit edilebildiği takdirde idari yoldan ölüm kaydı düşülebileceği gibi; yönetmeliğin belirtilen 69. Maddesinde düzeltmeye esas alınabilecek belgeler arasında “mahkeme kararları” da gösterilmiş olduğundan, mahkeme kararlarına dayanılarak da ölüm kaydı düşülebilecektir. Yürürlüktün kaldırılan 1587 sayılı Nüfus Kanunu'nda tespit davalarına yer verilmemişken; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36/1-c maddesinde, nüfus kayıt düzeltim davalarının bir türü olarak “tespit davaları” na da yer verilmiştir. O halde, nüfus idaresi hasım gönderilmek suretiyle açılan ölümün tespiti davasının dinlenmesine artık yasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak, bu şekilde ölümün tespiti davaları açıldığında sadece ölümün tespitine karar vermek yeterli olmamakta; ölüm tarihi mirasçılık haklarını etkileyeceği ve sicilde de ölüm tarihinin belirtilmesi gerektiğinden, ölüm tarihinin de mümkünse gün/ay/yıl en azından yıl olarak da tespiti gerekmektedir. Diğer yandan; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36/1-a maddesi; nüfus kayıt düzeltim davalarının Cumhuriyet Savcısı ve nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru katılımıyla görüleceği ve karara bağlanacağını hükme bağlamıştır. Bunun sonucu olarak; nüfus kaydında düzeltme sağlamayı da amaçlayan ölümün tespiti davaları açıklandığı gibi, nüfus kayıt düzeltim davalarının bir türü olarak, Cumhuriyet Savcısı ve nüfus memuru katılımıyla görülüp sonuçlandırmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki; nüfus sicilinde kaydı bulunmayan kişilere yönelik olarak, mirasçılık hakları vb. diğer bazı haklar yönünden de ölümün tespiti davası açılabileceğinden; o kişinin nüfus sicilinde kaydı bulunmadığı; ölü kişinin sicile yazımının da olanaklı olmaması nedeniyle; bu gibi ölümün tespiti davalarında Cumhuriyet Savcısı katılımı ve davayı nüfus idaresine yöneltme gerekmemektedir.Davaya konu olayda; ölümünün tespiti istenilen kişi 1922 doğumlu R oğlu A olup; bu kişi 1923 yılında Dikili nüfus kütüğüne tescil edilmiştir. Davacı bu kişinin 1934 yılında ölmüş olduğunu belirterek ölümün tespitiyle ilgili nüfus kaydında buna ilişkin kayıtların düzeltilmesini istemektedir. Mahkemece dava, Cumhuriyet Savcısı katılımı sağlanmadan görülüp, sonuçlandırılmış; Cumhuriyet Savcısı hükmü katılımı sağlanmadan görülüp karara bağlandığı ve bu durumun usule aykırı olduğu gerekçesiyle temyiz etmiştir. Yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı gibi; temyiz incelemesine konu bu davanın, mevcut niteliğine göre Cumhuriyet Savcısı katılımıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken, bu gerekliliğin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup; hükmün bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma sebebine göre, hükmün esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.