Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2153 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1135 - Esas Yıl 2012





Davacı S.A. vekili tarafından, davalı T.Ç. aleyhine18.01.2011 gününde verilen dilekçeyle kişilik hakkına saldırı sebebiyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 4.10.2011 tarihli kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Karar: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;Dava, kişilik hakkına saldırı sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, kararı taraflar temyiz etmişlerdir.Davacı iktidar partisi milletvekili olduğunu, üyesi bulunduğu partinin Anayasa değişikliği önerisini meclise sunduğunu, teklifin yasalaşma sürecinde ve sonraki “halk oylaması” aşamasında halkı “evet” oyu kullanmaya davet eden çalışmalar yaptığını halk oylamasında “evet”oyunun daha fazla çıkması sebebiyle bu halk oylamasından sonra, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı olan davalının 18.9.2010 tarihinde Hatay'da düzenlenen “Türkiye Nereye Gidiyor” konulu panelde ve buradaki konuşmaların tartışıldığı 20.09.2010 tarihli H. adlı televizyonda yayınlanan “Söz Sende” adlı programdaki konuşmalarıyla kendisi gibi “evet” oyu kullanan kesimi gaflet, dalalet, hıyanet ve cahillikle itham ettiğini ve kişilik hakkına saldırıldığını belirterek manevi tazminat istemiştir.Davalı taraf, sözlerin davacıya yönelik olmadığını, davacının “evet” oyu kullanıp kullanmadığını bilmesinin gerekmediğini, bu sebeple sözlerin davacıya yönelik olmadığını, tahkir amaçlı olmayan sözlerin, bilinçli olarak oy verenler dışında kalan kimselere yönelik olmadığını, tahkir amaclı olmayan sözlerin, bilinçli olarak oy verenler dışında kalan kimselere yönelik olarak kullandığını, oyunu bilinçsiz olarak kullananların hatasının vurgulandığını, kaldı ki, siyasi kişilerin eleştiri sınırının geniş olduğunu, sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını sözlerin hakaretle ilgisi olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.Yerel mahkemece, davacının mensubu olduğu siyasi partinin Anayasa değişikliği teklifini meclise sunması, yasalaşma sürecinde halkı “evet” oyu kullanmaya davet eden kampanyalar yürütmesi, açık hava toplantıları, radio ve televizyon konuşmaları yapmaları bu itibarla davacının da “evet” oyu kullanacağının aşikar olması sebebiyle matufiyet unsurunun bulunduğunu kabul ederek, davalı tarafından söylenen “Gaflet, delalet, hıyanet içinde olmak ve cehalet” sözlerinin eleştiri sınırlarını aşıp davacıyı aşağılayan, kişilik hakkını zedeleyen, halkın gözönünde küçük düşmesini sağlayan sözler şeklinde olduğundan davayı kısmen kabul etmiştir.Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmelidir. Kişide oluşan manevi zararın giderilmesi bakımından hakimin olayın özelliklerine, fail ve mağdurun durumlarına, kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin niteliğine göre manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesine veya BK 49/3. maddesi gereğince tazminat yerine diğer bir tazmin yoluna başvurması mümkündür. Bahsedilen madde gereği diğer tazmin yöntemleri konusunda örnekseme yapılarak haksız saldırının kınanması ve kınama kararıyla birlikte bu kararın basın yoluyla ilan edilmesi yöntemlerine değinilmişse de bu yöntemler sınırlı olmayıp hakimin takdirine bırakılmıştır. Bu bağlamda özer beyanı, isnadın geri alınması vb.Bir tazmin şeklinin benimsenmesi de düşünülebilir. (4. HD. 14.11.1996, 8472/11191) Somut olayda, tarafların sıfatı, sarfedilen sözlerin niteliği, sözlerin söylendiği ortam, hedef alınan kitle ve potansiyel etkisiyle sözlerde davacı tarafın tek olarak hedef alınmayıp bir topluluğun içinde yer aldığı hususları dikkate alındığında tazminat yaptırımı yerine BK 49/3. Maddesinde bahsedilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerekirken tazminat yaptırımı yerine BK 49/3. Maddesinde bahsedilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerekirken tazminat yaptırımına başvurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇTemyiz olunan kararın yukarda (2) numaralı bentte gösterilen sebeplerle davalı yararına BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının yukarda (1) numaralı bentte gösterilen sebeplerle reddine, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 12.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.