Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21294 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12580 - Esas Yıl 2009





Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :4389 Sayılı Kanuna, 5020 S.K.nun 27.maddesi ile eklenen Ek. 5.maddede "Kamu bankalarında (tasfiye halindeki Emlak Bankası A.Ş. dahil) ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan yada hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar yada yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında, diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.5020 Sayılı Bankalar Kanununun ek 3. Maddesi “Bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır. Fon alacakları ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı fon tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin fiillerini gerçekleştirdiği tarihten itibaren başlar.” hükmünü içermektedir.5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bunu değiştiren tüm kanunlar, bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere yürürlükten kaldırılmış; 5411 sayılı kanun, 5472 sayılı kanunla değişikliğe uğrayarak, bu değişiklik 14.03.2006 tarih ve 26108 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.5411 sayılı Bankacılık Kanununun; 141. maddesinde; “Bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.”168. maddesinde ;“Bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.06.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile ek ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmıştır.”Geçici madde 11’de; “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri, ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18 inci maddeleri, ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edilir…..”Geçici Madde 13’te; “Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Hâlinde T. Emlak Bankası A.Ş. dâhil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı aynî hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan hakların da, diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan arî hakları aleyhine olmamak üzere Fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123, 134, 136, 137, 138, 140, 142 ve 165 inci madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması, tüzel kişilerin kanunî temsilcileri ile borçlu ve borçla diğer ilgililerin yurt dışına çıkmasını yasaklama dahil bankalarınca uygulanır.”Geçici madde 16’da; “Bu kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir.”Hükümleri yer almaktadır.Görüldüğü üzere; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.06.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile ek ve değişikliklerini yürürlükten kaldırmış, 4389 sayılı Kanunun ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği ifade edilmiştir.Uygulanmaya devam edilecek hükümlerden 4389 sayılı Kanun ek 5. madde kapsamına alacaklı Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş. de girmektedir. Bunun sonucu olarak, yine aynı Kanunun 5020 sayılı yasa ile eklenen Ek 3. maddesinde yer alan; bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu ifade eden hükmün de alacaklı yönünden uygulanacağının kabulü gerekir. Zira, açıklanan bu hükümleri ayakta tutarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, yukarıya aynen alınan Geçici Madde 16’da, açıkça bu alacaklar yönünden getirilen fon lehine hükümlerin fon alacakları yönünden geçmişe etkili olacağını düzenlemiştir. Bu hükümden hazine alacaklarını ayrı düşünmek, ayakta tutulan eski yasa hükümleri de birlikte değerlendirildiğinde olanaklı değildir. Bu bakımdan 5411 sayılı Kanunun geçici madde 16’nın hazine alacakları yönünden de geçerli olduğu belirgindir.Uyuşmazlığın çözümünde ayakta bırakılan eski yasa hükümleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerinin birlikte ele alınıp, sonuca varılması gerekmektedir. Zira, yasa koyucunun geriye etkililik unsurunu açıkça getirmiş olması, bu alacakların tahsilinin sağlanması amacını ortaya koymaktadır. Şu durumda, geriye etkililiği (makable şamil olmayı) kabul eden 5411 sayılı yasanın bu açık hükmü karşısında yürürlük tarihi bu hükümler yönünden yayım tarihi olmakla birlikte, etkisini yayım tarihinden önceki alacaklar yönündende doğuracağının kabulü gerekir.Eş söyleyişle; ayakta tutulan 4389 sayılı Kanun ve bu kanunu değiştiren 5020 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, alacaklı bankanın alacağı hazine alacağı sayılmaktadır ve bunlar tıpkı fon alacakları hükmünde kabul edilerek, fon alacaklarına ilişkin dava ve takipler için 5020 sayılı Kanunun ek 3. maddesi hükmünde yer alıp, 5411 sayılı Kanunun 141. maddesinde de aynen kabul edilen 20 yıllık zamanaşımı süresi, bunlar için de uygulanacaktır. Bu süre, yine 5411 sayılı Kanunun geçici 16. maddesinde yer alan açık hüküm gereği, geçmişe etkisi kabul edilerek fiilin gerçekleştiği tarihten başlayacaktır.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;Alacaklı Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş., 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile kaldırılmayarak yürürlükte bırakılan 4389 sayılı Kanuna 5020 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen Ek 5. maddesi kapsamında olup, hazine ve fon alacaklarına uygulanan hükümlerin, bu banka alacaklarına da uygulanacağı kabul edilmiştir. Yine aynı kanunun ek 3. maddesinde getirilen 5411 sayılı Kanunun 141. maddesi ile de kabul edilen 20 yıllık zamanaşımı süresi, bu bankanın alacağı yönünden de uygulanacaktır. (Hukuk Genel Kurulu' nun 05.04.2006 tarih ve 2006/12-110 esas, 2006/122 karar sayılı kararı)Geçmişe etkili olacağı 5411 sayılı Kanunda açıkça kabul edilen bu lehe hükümler gereğince, fiilin gerçekleştiği tarih takip konusu bononun vade tarihi olan 18.09.1997 olup, bu tarihten itibaren de yasada belirtilen 20 yıllık süre henüz dolmamış ve zamanaşımı da gerçekleşmemiştir. Zira, yasa zamanaşımını, hazine alacakları için geriye çekmiş bulunmaktadır.O halde, mahkemece, istemin reddi yerine kabulüne karar verilmesi yukarıda açıklanan yasal düzenleme karşısında isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 03.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.