Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı G.. K.., davalı A.. Ö.. vekili ile davalı Ş.. Ö.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dava dilekçesinde; davalıların, müvekkillerinin murisi H... O...'ya, 18.06.1982 tarihli harici sözleşme ile davaya konu taşınmazın, 2.500 m2'sini 1.000,000 TL'ye, 13.06.1988 tarihli sözleşme ile aynı taşınmazın diğer 2.500 m2'sini 25.0000,000 TL'ye sattıklarını, müvekkillerinin davaya konu taşınmaz üzerine ev ve sera inşa ettiğini, malik sıfatıyla 25 yıl boyunca taşınmazı kullandıklarını ancak taşınmazın tapu devrinin yapılmadığını belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup, öncelikle taşınmazın müvekkilleri adına tescilini talep etmiş, bu istemin kabul edilmemesi halinde bilirkişi raporu doğrultusunda güncellenen bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı G.. K.. ve Ş.. Ö..; harici sözleşmedeki imzaların kendilerine ait olmadığını ileri sürmüş, taşınmazı satmadıklarını, satış bedeli almadıklarını, tapulu taşınmazın haricen satışının geçersiz olduğunu, 18.madde uygulaması yapılırken DOP ve KOP kesildiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.Mahkemece; davacıların tapu iptal tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kısmen kabulü ile 61.420,00 TL tazminatın davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacılara veraset ilamındaki payları oranında ödenmesine karar verilmiş, hüküm, davalı G.. K.., davalı A.. Ö.. vekili ile davalı Ş.. Ö.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, temyiz eden davalıların aşağıda sıralan temyiz itirazları dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.Dava, adi yazılı şekilde akdedilen gayrimenkul satış sözleşmesiyle satın alınan taşınmazın, tapu devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle terditli olarak açılmış, tapu iptal ve tesciliyle bunun mümkün olmaması halinde güncellenen bedelin tahsili istemine ilişkindir.1-Dosya kapsamından; davalı K.. Ö..'nün, 1994 tarihinde dava açılmadan önce öldüğü, geride mirasçı olarak davalı çocuklarının kaldığı, davalılar dışında başkaca mirasçısının bulunmadığı anlaşılmaktadır.Her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir. Gerçek kişilerin kişiliği ve bununla hak ehliyeti ölümle sona erer. (TMK m.28) Bu nedenle ölmüş kişinin taraf ehliyeti yoktur. Dava tarihinden önce ölmüş kişiye karşı dava açılamaz. Dava tarihinden önce ölmüş olan bir kişiye karşı dava açılmış olması halinde mahkemenin davalının taraf ehliyeti bulunmadığını öğrenmesi üzerine davayı o davalı yönünden dava şartı bulunmadığından kendiliğinden reddetmesi gerekir.O halde mahkemece, ölü K.. Ö.. yönünden, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ölü kişi hakkında esasa yönelik hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.2-Diğer taraftan, davacılar eldeki davayı terditli olarak açmışlar, harici sözleşmeyle murislerine satışı yapılan ancak tapu devri gerçekleştirilmeyen taşınmazın öncelikle davalılar adına olan tapusunun iptali ile adlarına tescilini bunun mümkün olmaması halinde ödenen bedellerin güncellenen karşılığını talep ederek, harca esas değeri 150.000,00 TL olarak göstermişlerdir. Mahkemece; 61.420,00 TL tazminatın davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmiş, kendisini vekille temsil ettiren davacılar yararına nisbi, kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmiştir.Oysa ki; konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda vekalet ücretinin nisbi tarifeye göre hesaplanması gerekir.Buna göre mahkemece, dava kısmen kabul edildiği göre, reddedilen kısım üzerinden kendilerini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken; maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozma sebebi yapılmıştır.3-Davacıların murisi Hüseyin Oduncu ile davalılar arasında akdedilen 18.06.1982 ve 13.06.1988 tarihli gayrimenkul satış sözleşmeleri, resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (TMK m.706, BK m.213, TBK. md 237, T.Kanunu m.26 Noterlik Kanunu m.60). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda alıcı; geçersiz sözleşme nedeniyle, satıcıya verdiği bedeli sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması olup, sebepsiz zenginleşme gereğince verilenlerin iadesi sağlanırken, ödenen paranın ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması, başka bir deyişle denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması gerekir.Denkleştirici adaleti ilkesi, haklı bir sebebe dayanmadan, başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin, elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.Bu bağlamda, davacıların murisi H... O....'nun, davalılara 18.06.1982 tarihinde ödediği, eski parayla 1.000.000 TL'nin ve 13.06.1988 tarihinde ödediği eski parayla 25.000.000 TL'nin ulaşacağı alım gücünün, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE-TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi gerekir.Somut olayda mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yapılırken sadece; İsviçre Frangı, külçe altın, Cumhuriyet altını, reşat altını, TÜFE endeksi, 16 yaşından büyükler için asgari ücret değeri esas alınmıştır. Raporda dikkate alınan etkenler, denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplama yapılması için yeterli olmayıp, rapor, hüküm kurmaya elverişli değildir.Hal böyle olunca, mahkemece; denkleştirici adalet ilkesi gereğince harici taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeni ile azalan alım gücünün; enflasyon, tüketici ve üretici fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve faiz oranındaki artışların ortalamaları alınarak, ödendiği tarihten, ifanın imkansız hale geldiği 03.10.2005 tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün değerinin ne olabileceği konusunda uzman bilirkişiden yerleşik Yargıtay İçtihatlarına uygun ve denetime elverişli rapor alınmak suretiyle hesaplatılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yetersiz rapor doğrultusunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.