Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 859 - Esas Yıl 2015





Kararı verenYargıtay Dairesi : 3. Ceza DairesiMahkemesi : Asliye CezaKasten yaralama suçundan sanıkların beraatine ilişkin, Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.04.2013 gün ve 809-225 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.04.2015 gün ve 36875-12410 sayı ile;"Sanıkların mağdura karşı kasten yaralama suçunu işledikleri mağdur ve arkadaşlarının beyanı, teşhis tutanağı, adli rapor ve dosya kapsamına göre sabit olduğu halde mahkûmiyeti yerine beraatlerine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 08.07.2015 gün ve 452-538 sayı ile;“...Aynı olayda yer alan mağdur ... açık ifadesinde olayın mağdur ... ile sanık ... arasında meydana geldiğini ifade etmiş, diğer mağdurlar ise isim zikretmeden toplu saldırıya uğradıklarını beyan etmişlerdir.Ceza yargılamasında bir kişinin cezalandırılması için hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde cezalandırılmasına yetecek maddi delil bulunması yasal koşuldur. Mahkememiz gerekçesi doğrultusunda mağdur beyanları değerlendirildiğinde, beraaat kararı verilen sanıkların cezalandırılmalarına yetecek delil kesinlikle söz konusu olmadığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.10.2015 gün ve 316337 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerine atılı kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin sanıklara tebliğ edildiği, ancak sanıklardan ..., ... ve ...’ın duruşmada hazır bulundurulması sağlanarak aleyhlerine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan yokluklarında önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK'nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Özel Dairece hükmün aleyhlerine bozulmasından sonra yerel mahkemece sanıkların bozmaya karşı beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluklarında direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, bu usuli nedenden dolayı direnmeye konu tüm sanıklar yönünden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1-Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.07.2015 gün ve 452-538 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıklar ..., ... ve ...'ın beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin direnmeye konu tüm sanıklar yönünden BOZULMASINA,2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.