Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi N. D. G.tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte borçlu şirket vekilinin yetkiye ve takip konusu senetlerin kambiyo vasfı ile senetlerdeki imzalara itiraz ettiği, mahkemece 26.03.2013 tarihli celsede yetki itirazının reddine karar verildikten sonra devam eden yargılamanın ardından 18.11.2014 tarihli celsede, davanın takip edilmemesi sebebiyle açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmektedir.Borçlunun yetkiye itirazı ya da kambiyo vasfına ilişkin şikayetinde, geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olması, HMK'nun 150/1. maddesine göre dosyanın işlemden kaldırılmasını ve sonuçta aynı Kanun'un 320/4. maddesi uyarınca da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini gerektirmez; taraflar gelmese bile davaya devam edilerek karar verilmesi gerekir. Mahkemece öncelikle borçlunun yetki itirazının incelenmesi ve bu itiraz hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir. Şayet yetki itirazının kabul edilecek ise borçlu tarafın sair itirazlarına bakılmayacaktır.Hukuk Genel Kurulu'nun 15.01.2014 tarih ve 2013/12-476 esas 2014/5 karar sayılı kararında, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinde takip yapılabileceğine ilişkin İİK'nun 50. maddesi yollaması ile kıyasen uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'nun 12. maddesinin, 6100 sayılı HMK'da karşılığı olan bir düzenleme bulunmadığı ve bu nedenle, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin, salt o yer mahkemesince ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyeceğinin kabul edilmesi üzerine, Dairemizce, anılan karar doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin, icra takibi için yetkili olamayacağı sonucuna varılmıştır.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.6102 Sayılı TTK.nun 136. maddesi ve aynı kanunun ikinci kitap dördüncü kısmının 329 vd. maddelerinde düzenlenen Anonim Şirketler ile 6. kısım 573. vd. maddelerinde düzenlenen Limited Şirketler ticari şirketler olup tacir sıfatını haizdir. Bu durumda, bir ticari şirket türü olan Anonim ve limited şirketler de tacirdir ve yetki sözleşmesi yapabilir.Somut olayda, alacaklı ve borçlunun 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre tacir sayılan anonim ve limited şirketler olduğu ve takibe konu bonolarda Antakya İcra Dairelerinin yetkisinin kabul edildiği görülmektedir. Sözkonusu bonodaki yetki şartı geçerlidir ve tarafları bağlar. Yukarıda açıklandığı gibi, taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa takibin yetki sözleşmesinde belirlenen yerde başlatılması gerekir. Dayanak bonoda yetkili yer olarak Antakya (Hatay) İcra Müdürlüğü belirlendiğine (ve kanunen yetkili kılınan genel veya özel yetkili icra dairelerinin de yetkisini devam ettirmek istedikleri yönünde bir ibare de bulunmadığına göre) alacaklının Hatay İcra Müdürlüğü’nde takip başlatmasında yasal zorunluluk vardır. Öte yandan takibin diğer borçlusuna da Hatay adresinde ödeme emri tebliğ edilmiş olup, muteriz borçlu yönünden kesinleşmiş bir yetki de bulunmamaktadır.O halde mahkemece, borçlu şirketin yetki itirazının kabulüne karar verilerek muteriz borçlu yönünden dosyanın tefrik edilerek yetkili Hatay İcra Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin yetkili olduğu gerekçesi ile istemin reddine karar vermesi ve yargılamaya devam edilerek taraflar gelmeseler dahi karar verilebilecek şikayet sebebi bulunduğu halde davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.