Z.. B.. ile E.. B.. aralarındaki katkı payı davasının kabulüne dair İstanbul Anadolu 11. Aile Mahkemesi'nden verilen 10.04.2014 gün ve 17/292 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.11.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı E.. B.. bizzat ve vekili Av. N.. Ç.. ve karşı taraftan davacı vekili Av. M.. G.. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Zerrin vekili, boşanma ile birlikte açılan ve tefrik edilen dava dosyasında, evlenme öncesi malvarlığı olmayan tarafların evlilik süresince çeşitli bankalarda çalışarak halen ikamet edilen evi ve davalı adına kayıtlı aracı satın aldıklarını, ayrıca davalının banka mevduat hesaplarında tarafların birikimleri ve davalının aldığı emekli ikramiyesi ile birlikte 120.000 TL bulunduğunu, tüm bu kalemlerin ortak çalışma sonucu elde edildiklerinden edinilmiş mal olduklarını açıklayarak mal rejiminin tasfiyesi ile davacının katılma alacağı değer artış payının hesaplanarak fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 30.01.2014 tarihli harcını da yatırdığı ıslah dilekçesi ile talebini 101.357,25 TL'ye yükseltmiştir.Davalı E.. T.. vekili, davalının evlendiği zaman 12 senelik banka çalışanı olup birikimi bulunduğunu, ancak bankadaki paranın erkeğin babasından miras yolu ile intikal ettiğini, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olması nedeniyle davacının ancak, katkı payı isteyebileceğini ancak katkı oranını ispat etmesi gerektiğini, kadının da aracı olduğunu ve tüketici kredisi ile alınıp, kredi ödemelerinin yarısını erkeğin karşıladığını, kadının aracının yaptığı lüzumsuz harcamalar nedeni ile satılarak borçlarının bir kısmının kapatılabildiğini, erkeğin bankadaki parasının kendisine babasından intikal eden ev ve bankadaki paranın anne ve tek kardeşi ile paylaşımı sonunda oluştuğunu, babasının 05.03.2007 tarihi öncesi erkeğin herhangi bir birikimi olmadığını, açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne, davacı Z. B.'ın boşanma nedeni ile toplam 101.357,25 TL katkı payı ve katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı E.. B..'dan tahsiline karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar, 10.10.1994 tarihinde evlenmişler, 23.10.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 17.05.2011 tarihinde kesinleşmesi üzerine boşanmışlardır. Sözleşmeyle başka bir mal rejimi seçilmediğinden eşler arasında yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir (TMK'm. 202, 4722 SK. M.10)). Söz konusu mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir (TMK'nun 225/son).3Dava dilekçesindeki açıklamalar ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, talep; 18.05.1999 tarihinde davalı adına satın alınan mesken bakımından katkı payı, 2005 yılında satın alınan araç ile 2002 yılı öncesi davalı adına açılan banka mevduat hesaplarındaki paralar ve bu hesaba 2007 yılında yatırılan davalının emekli ikramiyesi yönünden katılma alacağı isteğine ilişkindir.Kural olarak, 743 sayılı TKM'nin yürürlükte olduğu; 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir. Katkı payı alacağı hesabında, her iki tarafın evliliğin başından mal varlığının edinildiği tarihe kadarki gelirlerinin ayrı ayrı hesaplanması tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü sonucu yapması gereken harcamalar toplam gelirlerinden ayrı ayrı çıktıktan sonra her birinin ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarlarının belirlenmesi, toplam tasarruf miktarı karşısında davacının tasarrufu ile yapmış olduğu katkı oranının tespit edilmesi, bu oran ile dava konusu mal varlığının dava tarihi itibariyle tespit edilen sürüm bedeli ile çarpılarak davacının bu biçimde katkı payı alacağının saptanması ve hüküm altına alınması gerekir.Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen mal varlığı üzerinde ise diğer eşin yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır (TMK’nun 231, 236/1.m.). TMK'nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir.Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, Mahkemece deliller değerlendirilerek karar verildiğine, davalının 2007 yılında emekli ikramiyesinin de yatırıldığı dava konusu banka mevduat hesaplarında mal rejimi sona erdiği tarihte tasfiyeye konu bir miktar olmadığından banka mevduat hesaplarından dolayı davacı lehine bir alacak hakkı doğmayacağına, esasen reddedilen banka hesaplarına yönelik taleple ilgili temyize gelen davalı vekilinin sıfatı gözetildiğinde bir inceleme ve bozma da yapılamayacağına, edinilmiş mal niteliğindeki dava konusu 34 TZ 4621 plakalı aracın ise hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar tarihine en yakın 20.000 TL piyasa sürüm değerinin artık değer kabul edilerek bu miktarın yarısı oranında davacı lehine 10.000 TL katılma alacağına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığına göre aşağıda yazılı hususlar dışındaki davalının diğer tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Dava konusu 4011 ada 262 parseldeki 7 numaralı mesken 18.05.1999 tarihinde davalı adına satın alınarak tapuya tescil edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda meskenin alım değeri 160.000 TL, dava tarihindeki piyasa sürüm değeri 170.000 TL, davacının ziynet eşyaları ile katkısı 11.585 TL, davalının ailesi tarafından yapılan katkı 4.000 TL olarak dikkate alınmış, davacının çalışarak elde ettiği gelirle yaptığı % 47,60 katkı oranı da birlikte değerlendirilerek yapılan hesaplama sonunda 91.357,25 TL katkı payı alacağı hesaplanmıştır. Alım tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli olup, az yukarıda açıklanan kural doğrultusunda her iki tarafın evlilik tarihinden alım tarihine kadar elde ettikleri gelirler, tarafların kişisel harcamaları ile davalı kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü gözetilerek bulunan davacının % 47,60 katkı oranında bir isabetsizlik yoktur.Ancak dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, dinlenen taraf tanıklarının beyanları yanında davacı vekilinin 29.11.2012 tarihli dilekçesinde meskenin 40.000 dolar karşılığı 16.000 TL'ye satın alındığını, bu miktarın 4.000 TL'sinin davalının ailesi tarafından, 10.000 TL'nin ise tarafların katkıları ile karşılandığını, ayrıca ziynet eşyalarının satılarak alımda kullanıldığını bildirmesi karşısında dava konusu meskenin alım tarihindeki değerinin 160.000 TL, ziynetlerin alım tarihindeki değerinin ise 11.585 TL olarak dikkate alınması doğru olmamıştır. Kaldı ki gerek meskenin gerek ziynetlerin alım tarihi itibarıyla bu değerde olmaları da mümkün görülmemiştir. Hükme esas alınan 12.11.2012 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplama şeklinin de katkı payı alacağı hesabına ilişkin yöntemle bir ilgisi bulunmamaktadır. Ayrıca dava dosyasının boşanma dosyasından tefrik edildiği, dolayısı ile dava tarihinin 23.10.2008 olduğu dikkate alınmadan tefrik sonrası dosyanın yeni esasa kaydedildiği 06.01.2010 tarihinin dava tarihi kabul edilmesi ve bu tarih itibarıyla belirlenen piyasa sürüm değerinin davalı aleyhine olacak şekilde dikkate alınması da doğru değildir.Mahkemece davacının lehine mesken bakımından katkı payı alacağının hesaplanması için yapılması gereken iş; tanık beyanları ve davacı vekilinin açıklaması karşısında dava konusu meskenin alım bedelini 16.000 TL, ziynetlerin adet ve nitelikleri itibarıyla kuyumcu bilirkişi raporu doğrultusunda davacının ziynetlerini bozdurmak suretiyle alımdaki katkısını 1.158,50 TL, ispatlanamamakla birlikte davalının ailesinin katkısını ise davacı tarafın kabulü doğrultusunda 4.000 TL, bakiye 10.415 TL alım bedelini ise tarafların çalışarak elde ettikleri gelirlerle karşıladıklarını kabul etmek, davacının ziynetlerle % 7,24 oranında, davalının ise ailesi dolayısıyla % 25 oranda, bakiye % 67,76 oranın % 47,60’ının ise yine davacının çalışarak elde ettiği gelirle katkı olduğunu gözetmek, gerçek dava tarihi 23.10.2008 itibarıyla konusunda uzman bilirkişi vasıtası ile belirlenecek piyasa sürüm değeri ile bu oranların ayrı ayrı çarpılması neticesinde davacı lehine hükmedilmesi gereken gerek ziynetlerle gerek çalışarak elde ettiği gelirle katkı payı alacağını bulmak ((% 7,24 + (% 67,76 x % 47,60) x 23.10.2008 dava tarihindeki piyasa sürüm değeri) olmalıdır. Neticede bulunacak bu toplam katkı payı alacağı yönünden dava dilekçesinde faiz istenmediği, ıslah dilekçesinde faiz isteğinde bulunulduğundan ıslah tarihinden geçerli, yine usulüne uygun şekilde belirlenen araçla ilgili 10.000 TL katılma alacağı açısından ise bozma sonrası yeni karar tarihinden geçerli olacak şekilde yasal faize hükmedilmesi gerekir. Talebin niteliğine uygun düşmeyen bilirkişi raporundaki hesaplamalar doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, Yerel Mahkeme hükmünün dava konusu meskenle ilgili katkı payı alacağı ile gerek araç gerek meskenle ilgili oluşan alacaklara yürütülmesi gereken faizler bakımından 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, 1.301,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 11.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.