Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 204 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16511 - Esas Yıl 2014





Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tescil.. ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 12.06.2012 gün ve 45/212 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı Hazine vekili ve davalı Belediye Başkanlığı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, miras yolu ile intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle dilekçede sınırları açıklanan iki parça yerin adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, davacı yararına kazanma koşullarının oluşmadığını, zilyetlik yoluyla iktisaba uygun yerlerden bulunmadığını bildirmiş, reddini talep etmiştir.Davalı ... temsilcisi dava konusu taşınmazın mera olduğunu açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 26.9.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 10.854,261 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tesciline, aynı raporda B harfi ile gösterilen bölüm yönünden ise davanın reddine karar verilmesi üzerine; hükmün redde ilişkin bölümü bakımından davacı vekili, kabule ilişkin bölümü yönünden ise davalılar Hazine ve ... vekilleri tarafından ayrı ayrı, temyiz edilmiştir.Dava konusu A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü 1975 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tescil harici bırakılmış, B harfi ile gösterilen taşınmaz ise 500 parsel olarak 15.10.1975 tarihinde kesinleşen kadastro sırasında senetsizden ... kadim merası olarak sınırlandırılmıştır.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, teknik bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün 1975 yılında kesinleşen kadastroda 500 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kadim mera olarak sınırlandırıldığı, dava tarihi itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu, kadastro sonrası bakımından ise mera kütüğünde kayıtlı taşınmaz olduğundan zilyetlikle iktisabının mümkün bulunmadığı, şu haliyle taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluşmadığı toplanan deliller ve tüm dosya kapsamıyla anlaşıldığına göre dava konusu 500 parselde kalan ve B harfi ile gösterilen taşınmaz yönünden davacı vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün B harfi ile ilgili bölümünün ONANMASINA,Davalılar Hazine ve Belediye vekillerinin temyiz itirazlarına gelince; dava konusu A harfi ile gösterilen taşınmaz 1975 yılında yapılan kadastro sırasında dere yatağı olarak tescil harici bırakılmıştır. Kural olarak, dere yatakları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yer koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabilir. Dava konusu A harfi ile gösterilen taşınmazın doğu sınırında davacı adına hükmen oluşan 1138 parsel sayılı taşınmaz bulunmaktadır. Hüküm dosyası olan Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2006/696 Esas ve 2006/836 Karar sayılı dava dosyasında davacı .., şimdiki dava konusu taşınmaz hakkında zilyetlik iddiasında bulunmadığı gibi, anılan dosyada yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları da, şimdiki dava konusu taşınmaz yönünü dere yatağı olarak belirtmişler, davacının zilyetliğinden söz etmemişlerdir. Kaldı ki 13.09.2007 tarihinde yasal aşamalardan geçmek suretiyle onanıp kesinleşen kararın hüküm bölümünde, eldeki dava konusu taşınmaz tescil harici dere yatağı olarak kullanılan yer şeklinde gösterilmiştir. Şu halde, davacının dava konusu A harfi ile gösterilen taşınmaz üzerinde az yukarıda esas ve karar numarası belirtilen davanın açıldığı 3.3.2004 tarihinden önce bir tasarrufunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. En erken zilyetliği bu tarihte başladığı kabul edildiğinde ise, eldeki dava tarihi olan 25.1.2010 tarihine kadar da kazanmayı sağlayan 20 yıllık zilyetlik süresinin bulunmadığı anlaşılmakla, bu taşınmaz bakımından da davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamı ile uymayan gerekçelerle A harfi ile gösterilen taşınmaz yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar Hazine ve Belediye vekillerinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, A harfi ile gösterilen ve kabulüne karar verilen bölümü bakımından 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, aşağıda dökülü yazılı 27,70 TL onama harcın peşin harçtan mahsubu ile artan 294,55 TL'nin istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve 322,25 TL peşin harcın istek halinde de davalı Belediye Başkanlığı'na iadesine, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.