Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 203 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 44 - Esas Yıl 2011





(“...Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden.; çekişme konusu 9 ve 44 parsel sayılı taşınmazlar ile 25 parselde bulunan 15 no’lu bağımsız bölüm miras bırakılan YİS adına kayıtlı iken 16.09.2005 tarihinde muris adına dava dışı kızı Nilvana tarafından vekil sıfatı ile 9 parselin davalı E.S.’ye 44 parselin diğer davalı F.A.’ya satış suretiyle, 15 no’lu bağımsız bölümün ise çıplak mülkiyetinin eşit pay olarak davalılara satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacılar, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazzalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Davalılar, satışın gerçek olduğunu ve satış bedelini miras bırakanın hesabına yatırmak suretiyle ödediklerini savunmuşlardır. Mahkemece de satışın gerçek olduğu benimsenerek dava reddedilmiş ise de gerek eldeki dava dosyası içeriğinden ve gerekse Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/216 Esas sayılı dava dosya.sı içeriğinden mira.s bırakanın diğer mirasçılara da bazı temliklerd.e bulunduğu gözetildiğinde olayda denkleştirme amacının olup olmadığı yönünde araştırma ve inceleme yapılması gerekeceğinde kuşku yoktur.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “ muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf/vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esa.s amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini Satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih % sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesinde Medeni Kanun’un 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. Maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olma.sın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabiLmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyşle mira.s bırakanın a.sıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir ç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri toplumsal eğitimleri, olayların olağan akşı, mira.s bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilşki gibi olgulardan yararlanılmasındm zorunluluk vardır.Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilemeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih % sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Hal böyle olunca.; davanın, Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/216Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilerek, miras bırakandan tüm mirasçûanna intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalı, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir..”)Gerekçesiyle dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar asıl ve birleşen davada miras bırakanları olan babaları YİS’in, maliki olduğu 25 parsel sayılı taşınmazın 15 nolu bağımsız bölümü, 44 nolu parselin ile 9 nolu parselini mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.Mahkemece, taşınmazların satışının muvazaalı olmadığı gerekçesi ile davaların reddine karar verilmiştir.Davacıların temyizi üzerine Özel Dairece hüküm yukarda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü asıl ve birleşen dava davacıları vekili temyiz etmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; miras bırakanın gerçekleştirdiği tüm temliklerdeki iradesinin denkleştirme amacı güdüp gütmediğinin araştırılmasının gerekip gerekmediği noktasındadır.Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide “Muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada, miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını,tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih xh sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun’un 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. Maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih xh sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olayda, çekişme konusu 9 ve 44 parsel sayılı taşınmazlar ile 25 parselde bulunan 15 nolu bağımsız bölüm miras bırakan YİS adına kayıtlı iken16.09.2005 tarihinde muris adına dava dışı kızı N. tarafından vekil sıfatıyla 9 nolu parselin davalı E.S.’ye, 44 nolu parselin diğer davalı F.A.’ya satış suretiyle, 15 nolu bağımsız bölümün ise çıplak mülkiyetinin eşit pay olarak davalılara satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Ayrıca mirasçılar tarafından Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde de 2006/216 esasla birleşen, muris muvazaasına dayalı olarak karşılıklı başkaca davaların açıldığı da anlaşılmaktadır. Yani 2006/216 esaslı dosyada, miras bırakan tarafından dava konusu taşınmazlar dışında başkaca taşınmazların da eldeki davanın tarafları olan mirasçılarla, diğer bir mirasçıya temlik edildiği görülmektedir.Her ne kadar Özel Daire bozma ilamında, açıkça dile getirmemişse de, Yerel Mahkemeyi denkleştirme araştırmasına sevk ettiğinden ve ancak muvazaalı işlemlerde denkleştirme kastı varsa muvazaa davası reddedileceğinden, eldeki davada gerçekte miras bırakan tarafından gerçekleştirilen temliki işlemlerin muvazaalı yapıldığı olgusunu zımmen kabul ettiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, Mahkemece miras bırakan tarafından yapılan diğer temlikler irdelenmemiştir. Öyleyse 2006/216 esaslı davaya konu temliklerin de dikkate alınarak, miras bırakanın gerçekleştirdiği tüm temliklerdeki iradesinin denkleştirme amacı güdüp gütmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.O halde Mahkemece, davanın çözümünde, Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/216 Esas sayılı dava dosyasının sonucu da önem taşıyacağından, anılan dava kesinleştiyse sonucunun değerlendirilmesi, henüz kesinleşmediyse beklenmesi, eldeki davada ve 2006/216 Esaslı dosyada yapılan, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden mallar ve haklar göz önünde bulundurularak, miras bırakanın bu temliklerde yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının tereddüde yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gereklidir.Direnme kararı açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olup; kararın bu değişik nedenlerle bozulması gerekir.SONUÇ: Asıl ve birleşen dava davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle HUMK’un 429. Maddesi gereğince <KARAR>BOZULMASINA<KARAR>, istek halinde temyiz pişin harcının temyiz edene iadesine, 20.04.2011 gününde, oybirliğiyle karar verildi.