Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20147 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 15684 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 13.05.2010 tarih ve 2006/463-2010/90 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 04.12.2012 günü hazır bulunan davacı vekili ile davalı vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin “Halil İnalcık Kitabı”, “Oktay Sinanoğlu Kitabı” ve “Muhibbe Darga Kitabı” isimli eserlerin sahibi olup, bu eserlerin yayınlanması için davalı yayınevi ile sözleşmeler yaptığını ve bu eserlerin davalıca yayınlandığını, ancak davalının üzerlerindeki bandrol numaralarının ise başka kitaplar için alınmış olduğunun anlaşıldığını, bazı baskılar için ise hiç bandrol alınmadığını, davalının anılan eserleri bandrolsüz ve farklı bandrollerle piyasaya sunması sonucu yaptığı sözleşme ve izin dışı baskılar nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek, FSEK 68, 70/2-3 maddeleri uyarınca şimdilik 1.000.00 TL.maddi tazminatın faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında yapılan ıslah ile haksız fiil tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi uygulanmak üzere 57.211.26 TL.nin davalıdan tahsili istenmiştir.Davalı vekili, davacının sözkonusu eserlerin “eser sahibi” değil, sadece hazırlayanı olduğunu, davacının kitaplar üzerinde ileri sürebileceği mali bir hakkının bulunmadığını, bandrollerdeki yanlışlıkların matbaa çalışanlarının sehven yaptıkları hatalar sonucu olduğunu, davacının iddialarının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, korsan yayın yapıldığının kanıtlandığı, korsan yayınların defterlerde tam olarak gösterilmemesi ve tazminatın kesin olarak tespitinin mümkün olmaması nedeniyle bilirkişilerin bulduğu miktarın Borçlar Kanunu'n 42 ve 43. maddeleri gereğince uygun olduğu sonucuna varılarak, 57.211.26 TL.nin davalıdan alınmasına, eserlerin farklı tarihlerde yayınlanması ve davacının tek tek yayın tarihlerini bildirmemesi nedeniyle 07.08.2006 ihtar tarihinden itibaren 1.000 TL.lik dışındaki miktara avans faizi yürütülmesine, 1.000 TL.ye de yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dava, sözleşme dışı ve izinsiz yapılan baskılar nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Yürürlükten kaldırılan HUMK'un 382 ve devamı maddeleri ile yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK'nın 294 ve devamı maddelerinde hüküm verilmesi, tefhimi ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı hususları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiş olup, HMK'nın 298/2.maddesinde de gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.Somut olayda, mahkemece verilen kısa kararda hükmedilen alacağın tahsiline yönelik bir hüküm kurulmadığı gibi faiz başlangıç tarihi de gösterilmemiş “ekli kararda belirtilecek tarihten itibaren” denilmiş, gerekçeli kararda ise kısa kararda gösterilen miktarların tahsiline ilişkin hüküm kurulmuş ve faiz başlangıcı gösterilmiştir. Kısa kararda “alacağın tahsiline” şeklinde hüküm kurulmaması gerekçeli kararda mahkemece maddi hata olarak kabul edilmiş ise de kısa karar tahsil hükmünü içermediğinden yasaya uygun olarak verilmiş bir hüküm bulunmadığı gibi kısa kararda faiz başlangıcının gösterilmeyip, bu hususun belirsiz bırakılarak gerekçeli kararda belirtilmesi suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılması da yerinde olmayıp, gerek anılan yasal düzenlemeler gerekse içtihadı birleştirme kararı uyarınca hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇYukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararınBOZULMASINA,(2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek olmadığına, takdir olunan 900.00 TL.duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.