Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 20126 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12554 - Esas Yıl 2014
Taraflar
arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce
verilen 19/11/2012 tarih ve 2012/233-2012/710 sayılı kararın Yargıtayca
incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin
süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik
Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya
içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler
okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı
vekili, müvekkilinin ticaretle uğraştığını, bu ticareti nedeniyle
müşterilerden çekler aldığını, kasasında muhafaza ettiği bu çeklerin
09/08/2011 tarihinde iş yerinde meydana gelen hırsızlık neticesinde
çalındığını, diğer 146 adet çekle beraber dava konusu 28/02/2012 keşide
tarihli 6.000 TL bedelli keşidecisi İ.. P.. olan 4481234 nolu Türkiye
Finans Bank Güneşli İstanbul Şubesi'ne ait çek ile; 29/02/2012 keşide
tarihli 5.000 TL bedelli keşidecisi O.. D.. olan 3001123 nolu İş Bankası
Sirkeci Şubes'ine ait 2 çekin de çalındığını, 1 nolu çek ile ilgili
olarak Bakırköy 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/601 Esas sayılı dava
dosyasında çek iptali kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini,
ancak davalı tarafından İstanbul 22. İcra Müdürlüğü'nün 2012/8444 Esas
sayılı dosyasıyla borçlular aleyhine icra takibi yapıldığını; 2 nolu
çek ile ilgili olarak da İstanbul 49. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin
2011/7 Esas sayılı dava dosyasında çek iptali davası açıldığını, bu
kararın kesinleştiğini, bu çekle ilgili olarak davalı tarafından
İstanbul 22. İcra Müdürlüğü'nün 2012/8440 Esas sayılı dosyası ile icra
takibi yapıldığını, hakkında iptal kararı verilen çek ile ilgili olarak
icra takibi yapılamayacağını, çalıntı çeklerle ilgili olarak Cumhuriyet
Başsavcılığı nezdinde şikayette bulunulduğunu, davaya konu çeklerin
hırsızlık suçu nedeniyle müvekkilinin elinden çıktığını ileri sürerek,
davaya konu müvekkiline iadesini, tahsil edilmiş olması halinde
bedelinin istirdadını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili,
müvekkilinin çekin haklı hamili olduğunu, verilen iptal kararlarının
hasımsız davada verildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece,
iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, davacı tarafın haklı hamil
sıfatıyla elinden çıkan dava konusu çeklerle ilgili olarak zayi
nedeniyle çek iptali davası açtığı ve bu dava dosyalarıyla verilen
kesinleşmiş mahkeme ilamlarıyla dava konusu çeklerin yetkili hamili
olduğunun tespit olunduğu, bu ilamlara istinaden davacının dava dışı
keşidecilere müracaatla alacağını talep etmesinin gerektiği,
keşidecinin kendisine zayi belgesi alan hamilin müracaatı üzerine ödeme
yapmasıyla kambiyo ilişkisinden kaynaklanan borçtan kurtulmasının söz
konusu olacağı, böyle bir belge alındıktan sonra çekin hamili olduğunu
belirten davalının keşideciye müracaat halinde keşidecinin ödeme
yapmamasının gerektiği, bu durumda dava açması gereken çeki yetki
hamil sıfatıyla elinde bulunduranın. davalı olduğu Yargıtay Hukuk
Genel Kurulunun 05/06/2002 tarih 2002/19-443 Esas 2002/474 Karar sayılı
ilamının da bu yönde olduğu gerekçesiyle, davacının dava açmakta hukuki
yararı bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, çek istirdadı istemine ilişkindir. Dosya
kapsamı itibari ile davacının işyerinde bulunan çeklerin çalınması
sebebiyle zayi nedeniyle çek iptal davası açıldığı, yapılan yargılama
sonunda çeklerin iptaline karar verildiği ancak davaya konu çeklerin
davalının elinde bulunduğundan bahisle eldeki davanın açıldığı
anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacının yetkili hamili olduğunu öne
sürdüğü çeklerin iptaline ilişkin olarak kesinleşmiş mahkeme kararı
mevcut olsa da; davaya konu çeklerin davalının elinde bulunduğu, bu
suretle davacının sırf çeklerin iptal edildiği yönündeki mahkeme
kararına dayalı olarak hamilden talepte bulunamayacağı, ancak davalı
hamilin çekin iktisabında ağır kusurlu ya da kötüniyetli olması halinde
çeklerin istirdadına karar verilmek gerektiği, nitekim yerleşik Dairemiz
ve Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğu göz önüne alınmaksızın,
eldeki davaya yanlış anlam verilerek, davacının dava açmakta hukuki
yararının bulunmadığından hareketle eksik inceleme sonucu ret kararı
verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının
kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin
harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19/12/2014 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.