Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2002 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 506 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu 26 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tescil edildiğini, 8/8/2002 tarihinde ihale yoluyla müvekkiline satıldığını, davacının ifraz yoluyla taşınmazı 8 parsele ayırdığını, bir parselin kendisinde kaldığını, bir parseli dava dışı ...'a, bir parseli dava dışı ...'e ve 5 parseli ise dava dışı ...'e sattığını, ardından taşınmaz hakkında açılan tapu iptali ve tescili davası sonucunda tapu kayıtlarının iptaline dava dışı Sabri mirasçıları adına tesciline karar verildiğini, müvekkilinin mülkiyetinden çıkan parseller yönünden ödeme yapmak zorunda kaldığını, davalının bu nedenle zenginleştiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla ödenen 20.100,00 TL'nin 08/08/2002 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili duruşmadaki beyanında; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davaya konu taşınmazın daha sonradan ifraz edilerek dava dışı kişilere satıldığı, davacının herhangibir kaybının olmadığı, davalının zenginleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, Türk Borçlar Kanununun 214. ve devamı maddelerinde düzenlenen zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır.Satım sözleşmesinde satıcının zapta karşı sorumluluğunu düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 214. maddesinde,Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.Madde metninden de açıkça anlaşılacağı gibi mevcut ayıp ister subjektif bir haktan, isterse objektif bir hukuk kuralından doğmuş olsun satıcı, devrini taahhüt edip gerçekleştirdiği hakkın kendi malvarlığında mevcut olduğu yönününden sorumluluk taşımaktadır. Devredilen hak, herhangi bir nedenle devri taahhüt edilen hakka uygunluk göstermiyorsa satıcı bundan sorumludur. Bu sorumlulukta alıcının zapt nedeniyle uğradığı gerçek zarar kadardır.Somut olayda; davalı ... Başkanlığına ait 26 parsel sayılı sayılı taşınmazın açık artırma usulü ile davacı adına Encümen Kararıyla tapuya tesciline karar verildiği, 22/04/2003 tarihinde taşınmazın 8 parsele ifraz edildiği, dosya içerisindeki tapu kayıtlarından 178 ada 29 parselin davacının uhdesinde kaldığı, diğer parsellerin davacı tarafından satışının yapıldığı, daha sonra dava konusu parsellere ilişkin dava dışı kişiler tarafından Göle Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/18 esas 2008/130 karar sayılı dosyasıyla açılan tapu iptali ve tescili davasının kabulüne karar verilerek mevcut parsellerin tapu kayıtlarının iptal edildiği görülmektedir.O halde mahkemece, davalı belediyenin; davacının uhdesinde olup işbu davadan önce tapusu iptal edilen parsel yönünden geçerli bulunan satım sözleşmesi uyarınca zapta karşı tekeffül hükümlerine göre sorumlu bulunduğu kabul edilerek gerçek ve güncel müspet zararına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın tamamen reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Ayrıca; dava konusu parsellerden satışı yapılan 3. kişilerin davacı aleyhine açtıkları zapta karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanan alacak davaları nedeniyle davacının kesin olarak ödemiş olduğu satış bedeli ispatlanmadığı ve söz konusu alacakların dava tarihi itibariyle muaccel olmadıkları belirlendiğine göre; bu gerekçeyle diğer parsellere ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken; farklı gerekçelerle hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.SONUÇ: yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.