Kararı VerenYargıtay Dairesi : 15. Ceza DairesiMahkemesi : Ağır CezaKamu kurumu zararına dolandırıcılık suçuna teşebbüsten sanıklar ... ve ...'ın 5237 sayılı TCK'nun 158/1-e, 35, 62, 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 7.500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna, sanıklar ..., ..., ... ve ...'nın ise aynı kanunun 158/1-e, 35, 62, 52/2 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 5.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nın 5237 sayılı TCK'nun 220/1, 62, 53 ve 58/7-9. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve hükmolunan hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine...’ne ait olup suçun işlenmesi sırasında kullanılan ve yediemine teslim edilen damlama sulama sistemi malzemeleri ile suç esnasında kullanıldığı anlaşılan şirkete ait ... ıtay 15. Ceza Dairesince 14.11.2012 gün ve 22114-43985 sayı ile;"a- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanık ..., ..., ..., ... ve ...'nın atılı suçu birlikte sürekli bir örgütlenme, işbirliği ve dayanışma anlayışı içinde gerçekleştirdiklerine ve dolandırıcılık yapmak suretiyle haksız menfaat elde etmek amacıyla oluşturulan teşekkülde yer aldıklarına ilişkin mahkumiyetlerine yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunmayıp sanıkların iştirak ilişkisi içerisinde kamulaştırma bedelini yükseltmek için biraraya gelmelerinin suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu oluşturmayacağı gözetilmeksizin anılan suçtan beraatleri yerine yazılı biçimde mahkumiyetlerine karar verilmesi;b- Nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet ve müsadere hükümlerine gelince;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Somut olayda; katılan kurumun hazırlık soruşturması sırasında ... Cumhuriyet Başsavcılığına istem üzerine göndermiş olduğu 24.06.2008 ve 30.06.2008 tarihli yargılama aşamasında mahkemeye yine istem üzerine göndermiş olduğu 16.12.2008 tarihli yazı içerik ve ekleri ile tüm dosya kapsamından davaya konu yerlerin kamulaştırılmasında Takdir Komisyonunun 08.06.2007 tarihli değer belirlemesi üzerinden yapılan pazarlık görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine katılan kurum tarafından kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili ile ilgili olarak bir dava açılmadığı, keza katılan kurumca susuz arazi olarak nitelendirilen ve de buna göre değeri belirlenen yerlerde sanıklar tarafından süreç içerisinde değer arttırmak amacıyla göstermelik damlama sistemi çalışmalarının yapıldığının haber alındığı, ancak DSİ Kıymet Takdir Komisyonunca göstermelik damlama sulama sebebiyle bir arazinin değeri yüksek olarak değerlendirmediği gibi 07.05.2008 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanıklar hakkında soruşturma başlatılmasından önce katılan kurumun hukuk işleri şefliğine durumu bildirdiği ve vekilleri aracılığıyla 05.11.2007 tarihinde Ermenek Asliye Hukuk Mahkemesine göstermelik damlama sistemlerinin tespiti amacıyla delil tespiti davaları açıldığının anlaşılması karşısında eylemlerin fark edilmesi üzerine katılan kurumun vekili aracılığıyla hukuk mahkemesine gerekli müracaatlarda da bulunduğu, bu nedenlerle olayda belirli ağırlık ve yoğunluğa ulaşmış, mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte hileli davranışların varlığından söz edilemeyeceği gözetilmeksizin, atılı suçtan beraatlerine ve müsaderesine karar verilen araçların ise iadesi yerine yazılı biçimde mahkumiyetlerine ve müsadereye karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiş, Daire Üyeleri ... ise; nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunun unsurları oluştuğundan bu suçtan kurulan hükmün onanması gerektiği görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ile sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçu yönünden bozma ilamına uyan ... Ağır Ceza Mahkemesi ise 26.04.2013 gün ve 5-18 sayı ile;"Bozma kararına karşı, mahkememizce, direnme kararı verilecek olması halinde, mevcut dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre, direnme kararı verilmesi gerektiğinden direnme kararı akabinde artık soruşturma yapılamayacağından uyma halinde ise artık Yüksek Yargıtay tarafından suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığına ilişkin, kesin nitelikli bir bozma yapıldığından, yine ilave bir soruşturma yapılamayıp, beraat kararı verilmesi gerekeceğinden dolayısıyla, uymadan sonra da bu tür bir soruşturma işlemi yapılamayacağından ve fakat Yargıtay bozma gerekçesinde belirtilen, bu yerlere ilişkin kamulaştırma davası dahi açılmadığı hususunun da, karşılanması gerektiği düşünüldüğünden ilk etapta, tensip zaptı ile kamulaştırma davalarının açılıp açılmadığı doğrultusunda işlem yapılmıştır.Her ne kadar, dolandırıcılık suçundan verilen, yukarıda içeriği belirtilen bozma kararı, eksik soruşturmaya ilişkin olarak değil, suçun oluşması için varlığı aranan boyutta hile oluşmadığından bahisle, beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi şeklinde verilmiş bir bozma kararı olsa da ve bozma ardından yapılan yargılama safhasında, bu durum, mahkememizin de malumu olmuşsa da diğer yandan, aynı bozma kararının gerekçesinin başlangıç kısmında, 'somut olayda... takdir komisyonunun 08.06.2007 tarihli değer belirlemesi üzerinden yapılan pazarlık görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine, katılan kurum tarafından kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili ile ilgili olarak bir dava açılmadığı...' şeklinde gerekçe gösterildiğinden, ancak dosya kapsamına göre yapılan bu kiralama ve moto-pomp sistemi kurma işlemlerinin, tamamen kamulaştırma yapılacak alanlarda ve dolayısıyla, kamulaştırma bedelini arttırmak için yapıldığı anlaşıldığından; bu durumda, belirtilen mevkilerde kamulaştırma davası açılmamış olması esasen mümkün görülmediğinden, önceki yargılamaya ilaveten, sırf bu durumunun tespiti için, yukarıdaki paragrafta açıklanan gerekçelerle,-bozma niteliğine göre bağlayıcı ve başka bir işlem yapılmasını engelleyici sonuç doğuracak- uyma veya direnme kararı vermeden evvel, tensip zaptı gereği, DSİ'ye müzekkere yazılmış ve gelen yazı cevabı doğrultusunda belirtilen mevkilere dair açılan kamulaştırma dava dosyaları celp edilip buna dair inceleme tutanakları düzenlenmesine karar verilmiş, ancak, savunma tarafı Yargıtay bozma ilamına uyma ya da direnme konusunda bir karar verilmeden önce soruşturma işlemlerine girişilemeyeceğini bildirmiş ve buna dair öğretim üyesi bilirkişilerden almış oldukları mütalaayı dosyaya ibraz etmişlerdir.Öncelikle bozmaya karşı uyma veya direnme kararı verilmesi gerektiği yönündeki savunma itirazı ve bu konudaki bilirkişi görüşü yerinde görüldüğünden, ayrıca, bozulan karar gerekçesi dahi, başlı başına, direnme kararı verilebilmesi için yeterli görüldüğünden, yapılan bu usuli işlemden dönülmüş ve söz konusu kamulaştırma dosyası inceleme tutanaklarının hükümsüzlüğüne ve işbu dosyadan çıkarılmasına karar verilmiş, yine direnme kararında, söz konusu inceleme tutanakları hükme esas alınmamış, tamamen bozma öncesindeki karar gerekçesine iştirak edilerek, dolandırıcılık suçundan işbu direnme kararı verilmiştir.Her ne kadar savunma tarafı bu tür bir işlem yapılmasının artık eylemli bir uyma olduğunu, dolayısıyla, artık ancak beraat kararı verilebileceğini iddia etse de, sonuçta, eylemli uymanın hangi hallerde olduğunun bilindiği, örneğin eksik soruşturmadan dolayı bir bozma halinde, bozma ilamında gösterilen eksik soruşturma konusu yerel mahkemece araştırılır ise ve yine, bozmadan önceki eski karar doğrultusunda karar verilir ise, artık bunun, teknik anlamda direnme kararı olamayacağı, zira Yargıtayca eksik görülen hususun araştırıldığı ve dolayısıyla Yüksek Yargıtay bozma sebebinin kabul edilerek, buna göre gereğinin yapıldığı, bu durumda eski karar gibi karar verilse de, ortada eylemli bir uymanın olduğunun kabulü gerektiği; burada ise, yukarıda açıklandığı üzere, eksik soruşturma nedeniyle yapılmış bir bozma olmadığı, söz konusu araştırmaya girişilme sebebinin, esasen bozma gerekçesinde gösterilen bu hususun yerinde olmadığını ispatlamak amaçlı olduğu, zira, her ne kadar Yüksek Yargıtay bozma gerekçesinde, bu şekilde bir açıklama olsa da, kamulaştırma alanında, kamulaştırma sürecinde kiralanıp, motopomp sistemi kurulup, göstermelik tarım yapılan bu mevkiilerde kamulaştırma davaları açılmamasının mahkememizce mümkün görülmediği, yani, bozulan hüküm gerekçesi başlı başına direnme kararı verilmesi için yeterli olmakla birlikte, Yüksek Yargıtay bozma gerekçesinde gösterdiği bu hususun yerinde olmadığını belirtmek amacıyla söz konusu işlemlere girişildiği, bu durumda, savunma tarafının iddia ettiği ve öğretim üyesi bilirkişilerin verdikleri ek mütalaa ile destekledikleri görüşün, hiç bir şekilde yerinde görülmediği, zira öğretim üyesi bilirkişilerin, 01.04.2013 tarihli ilk mütalaalarında, mahkememizin uyma veya direnme kararı vermeden önce herhangi bir işleme girişemeyeceğini, aksi bir işlemin hükümsüz olduğunu, yapılması gerekenin, mahkememizin, hukuka aykırı, hükümsüz işlemini geri alarak, usulüne uygun olarak bozmaya karşı direnme veya uyma kararı vermesi olduğunu belirttikleri; mahkememizce de, bu doğrultuda işlem yapıldığı, celp edilen dosyalara ilişkin inceleme tutanaklarının hükümsüzlüğüne ve dosyadan çıkarılmasına karar verildiği; direnme kararında da hükme esas alınmadığı, ancak aynı öğretim üyesi bilirkişiler, iki gün sonra, 03.04.2013 tarihinde verdikleri ek mütalaa da, daha önce verdikleri mütalaada teorik açıklamada bulunduklarını, somut olayda mahkememizin, bozma gerekçesi de göz önünde bulundurulduğunda, yapması gerekenin, uyma kararı verme olduğunu, mahkememizin uyma kararı verme dışında bir seçeneği bulunmadığını bildirdikleri görülmüştür. Ancak, mahkememizce bir uyma kararı verilmemiştir, eylemli uyma kabul edilebilecek bir işlem de yapılmamıştır, zira, ortada eksik soruşturmadan yapılmış bir bozma da yoktur. Suçun unsurları itibarıyle oluşmadığı yönünde bozma kararı vermiş olan Yüksek Mahkemenin, bozma gerekçesinde, belirtilen yerlere ilişkin kamulaştırma davalarının dahi açılmadığını belirtmesi karşısında, bu gerekçe, mahkememizce yerinde görülmediğinden, söz konusu gerekçenin karşılanması amacıyla, bu işlemlere girişilmiş, akabinde bozma öncesi yapılan yargılama dosyası kapsamına göre de direnme kararı verilebileceği anlaşılmakla, bu işlemlerden dönülmüş, yapılan işlemlerin hükümsüz sayılmasına karar verilmiş ve bozma öncesi yapılan yargılamaya ilişkin dosya kapsamına göre direnme kararı verilmiştir. Dolayısıyla, eksik soruşturmadan dolayı yapılmış bir bozma da olmaması karşısında, mahkememizin, sırf (sonradan döndüğü) bu tür bir işleme girişmesi nedeniyle, artık, dosya kapsamına göre oluşan mahkeme kanaatine de aykırı bir şekilde bozmaya uyma ve dolayısıyla beraat kararı vermesinden başka çaresi yoktur şeklindeki savunmanın yerinde görülmediği, ortada eksik soruşturmadan yapılmış bir bozma, dolayısıyla eksik soruşturmadan bozma doğrultusunda yapılan ve bu nedenle, eylemli uyma kabul edilebilecek bir işlem olmadığı gibi, yine Yargıtay Yüksek Ceza Daire bozmalarına uyulması da zorunlu olmamasına göre, maddi gerçeğe ulaşmak için ceza yargılaması yapan mahkememizi, somut olay ve somut bozma ilamına göre, artık ancak şu şekilde hareket edebilirsin şeklindeki, bağlayıcı savunma ve görüşlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Her ne kadar mahkememizce sanık ... hakkında dolandırıcılık suçundan verilen bozma kararına uyulmuş ise de, uyma kararında da açıkça belirtildiği üzere, uyma gerekçesinin, Yargıtay bozma ilamında gösterilen, suçun (hile boyutuna göre) yasal unsurları itibarıyle oluşmadığına ilişkin gerekçe değil, sanığın suç kastı olmaması olduğu; zira, sanık ...' ın stajını Av. sanık ...'ın yanında yapmış, suç tarihinde birkaç yıllık bir avukat olup, o tarihte, piyasada, özellikle kamulaştırma davalarında, kendisine önemli bir yer bulmuş sanık ...'ın yanında, mesleğinin ilk yıllarında, para kazanabilmek için, ücretli olarak çalışan, bu amaçla dava ve keşifleri takip eden bir avukat olduğu, sanık ...'ın arazi kiralama ve motopomp sistemi kurma konusundaki girişimlerinin, onun dışında gerçekleştiği, yine köy halkı ile toplantılarda da, motopomp sistemi kurulması halinde kamulaştırma bedelinin artacağı ve artan bedelden iki tarafında kazanç sağlayacağı hususunda açıklamaların da sanık Avukat ... tarafından yapıldığı, bu nedenle mahkememizce, ücret karşılığı, sırf dava ve keşifleri takip eden sanık ...'ın suç kastı olmadığından, bu sanık hakkında, bozma öncesinde verilen ve yukarıda izah edilen mahkumiyet gerekçesi yerinde görülmediğinden, bu kez müsnet suçtan beraatine karar verildiği, bunun için sonuçta dosya kapsamına göre, yukarıda açıklanan gerekçelerle, bu sanık hakkında beraat kararı verilmesi düşünüldüğünden, Yargıtay bozma ilamına, sırf beraat gerekçesi nedeniyle direnilmesi yoluna gidilmediği, sonuçta beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bir bozma yapıldığından, mahkememizce de, suç kastı yokluğundan beraat kararı verilmesi düşünüldüğünden, bu sanık açısından, önce beraat gerekçesi yönünden direnme kararı verilip, akabinde, kasıt yokluğundan beraat kararı verilmesi yerine; daha pratik olarak sonuca ulaşılması açısından, bozmaya uyma ile değişik gerekçe ile ve nihayetinde yine bozma doğrultusunda beraat kararı verilmesi yoluna gidildiği anlaşılmıştır.Yine, sanıkların üzerlerine atılı örgüt kurma ve üye olma suçlarını, birlikte sürekli bir örgütlenme, işbirliği ve dayanışma anlayışı içerisinde gerçekleştirdiklerine ve dolandırıcılık yapmak suretiyle haksız menfaat elde etmek amacıyla oluşturulan teşekkülde yer aldıklarına ilişkin, mahkumiyetlerine yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, sanıkların iştirak ilişkisi içerisinde kamulaştırma bedelini yükseltmek için biraraya gelmelerinin suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu oluşturmayacağından, bozma öncesinde verilen hüküm ile her ne kadar yukarıda izah edilen bozma öncesi verilen hüküm gerekçesinde belirtildiği üzere, bu suç sabit görülmüş ise de, bozma akabinde yapılan yargılama sonucunda, usul ve yasaya uygun olan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda, sanıkların, müsnet suçtan, delil yetersizliğinden beraatlerine karar verilmesi yoluna gidilmiştir.Buna karşılık; sanıklar ..., Mehmet Tuldari, ..., ... ve ...'ın, kamu kurumunu dolandırmaya teşebbüs suçları, yukarıda izah edilen, bozma öncesi verilen karar gerekçesinde de belirtildiği üzere, sabit görülmüş ve direnme kararı verilerek, sanıkların, yine bozulan hüküm dosya kapsamına göre, bozulan hüküm gerekçesinde belirtildiği şekilde ve aynı gerekçelerle, müsnet suçtan yeniden cezalandırılmalarına karar verilmiş, zira bozma sonrası sanıklar ve müdafiilerince yapılan yazılı ve sözlü savunmalar da yerinde görülmemiştir.Her ne kadar, bozma ilamında sanıklar tarafından süreç içerisinde değer arttırmak amacıyla göstermelik damla sistemi çalışmalarının yapıldığının haber alınması, suçta hile unsurunun oluşmasını engelleyici bir durum olarak gösterilmişse de, bu gerekçenin mahkememizce yerinde görülmediği, zira burada tüm icrai hareketlerin yapıldığı, artık yapılması gereken bir işlem kalmadığı, zaten kamulaştırma işlemlerinde değer tespitlerinin yapıldığı, bazı yerlere ilişkin pazarlıkların yapıldığı ve olumsuz sonuçlandığı, bazı yerlere ilişkin pazarlık aşamasına gelindiği, idarenin bu yere el atacağının bilindiği, gerekli icrai hareketlerin yapıldığı ve idarenin el atmasının beklendiği, bu aşamada artık suç failleri tarafından yapılması gerekenin, sadece mahallinde yapılacak keşfi beklemek olduğu, dolayısıyla, ihbar ile bu durumun ortaya çıkmasının suçun oluşumunu önlemeyeceği, kamulaştırma davalarında uzman olan sanık avukat ...'ın motopomp sistemi kurulduğunda arazinin değerinin artacağını bildiği, ancak dolandırıcılık eylemini, kamulaştırma kanuna göre nasıl olsa tescile kadar mülk sahibinin arazi üzerinde tasarruf hakkı var, bundan dolayı cezai sorumluluğa gidilemez şeklinde hukuk düzeni kapsamına oturtmaya çalıştığı, buna ilişkin göstermelik kiralama, göstermelik tarım işlerine giriştiği; kamulaştırma bilirkişilerinin, rantabl olsun olmasın, araziye baktıklarında motopomp sistemi görürseler, buna göre değer biçtikleri, neden bu araziye motopomp sistemi kurulmuş, hiç rantabl değil şeklinde yorum yapma hakları olmadığı, görüneni raporlarına yazdıkları, dolayısıyla her ne kadar bu eylem kimseden gizli saklı yapılmamış ise de, muhatabın nezdinde iğfal kabiliyeti olduğu ve girişilen dolandırıcılığın bir ihbar ile öğrenilmesinin suçun oluşmasının önlemeyeceği, zira artık icrai hareketlerinin tamamlandığı, hazırlık hareketlerinin söz konusu olmadığı, her türlü eylemin yapılıp, mahkeme keşiflerinin beklendiği, suçun teşebbüs aşamasına geldiği, yine ihbar üzerine soruşturma başlatılmasının, idarenin bazı parsellere yönelik tespit istemesinin, bu şekilde ihbar ile olayın farkına varılmasının suçun oluşmasını önlemeyeceği, ihbar olmasaydı bu durumun ortaya çıkmasının mümkün olmadığı, DSİ Takdiri Kıymet Komisyonunun, bu işlemlere girişilmesinden önceki bir kısım raporlarında, sulama durumunu boş bırakması/kodlamaması, yani kuru arazi olarak göstermesinin de bir önemi olmadığı, sonradan motopomp sistemi kurulduğunda ve akabinde, kamulaştırma davasında mahallinde yapılacak keşifle buna göre değer biçileceği, sonuç olarak, DSİ Takdiri Kıymet Raporu davanın tarafı olan idare tarafından pazarlığa esas olarak düzenlenen tek taraflı rapor olup, daha sonra motopomp sistemi kurulursa, değerin mahkemece yapılacak keşif sırasında görülen mevcut duruma göre tespit edileceği, ayrıca motopomp sitemi ile kuru arazinin sulu arazi haline getirildiği, bu durumda arazinin değerinin kat kat arttığı gibi, motopomp sistem masraflarına ilişkin Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin içtihatlarına göre (örneğin; 11.09.2012 tarih; 6866-9285 esas-karar), bu durumda doğal sulama imkanına sahip arazilere nazaran, sadece motopomp ile sulamadan dolayı yapılan cüzi maliyetin, doğal sulanabilir arazi değerinden düşürüldüğü, bu halde dahi motopomp ile sulanan arazide, kuru araziye göre kat ve kat değer artışı olduğu, dolayısıyla olayda belirli ağırlık ve yoğunluğa ulaşmış, motopomp sistemi açık bir şekilde kurulmuşsa da, somut olayın özelliğine göre, mağdurun inceleme olayını ortadan kaldıracak nitelikte hileli davranışların bulunduğu, bu nedenle bu suça ilişkin Yüksek Mahkemenin bozma ilamının, mahkememizce yerinde görülmediği, zira sanık avukat ...'ın, devletten hileli yollarla olması gerekenden kat ve kat daha fazla kamulaştırma parası almak için her türlü girişimde bulunduğu, toplantılar yaptığı, akıllarında böyle bir davranışta bulunma düşüncesi olmayan mülk sahiplerini buraya motopomp sistemi kuracağız, daha fazla para kazanacaksınız, farkını yarı yarıya bölüşeceğiz diye ikna ettiği, bir kısım mülk sahiplerinin devleti dolandırmak olur diye bu teklifi kabul etmedikleri, tesadüfen de bu kişilerin arazilerinin tarım için kiralanmadığı, yine sanık avukatın, bizzat kendi ortağı olduğu şirketi ve İstanbul'daki komisyoncu sanığı, bir kısım göstermelik kiralama sözleşmeleri ile devreye sokarak bu işlemleri gerçekleştirdiği, dolandırıcılık isnadı ihtimalini düşünerek, hukuki bilgisini de kullanarak, olayın özel hukuk çerçevesinde hakkın kullanılması kapsamında değerlendirilebilmesi için, bu şekilde her türlü girişimi yaptığı, bu arada, sanık avukat ...'ın, böyle bir düşüncesi bulunmayan kişileri ikna ettiği, daha fazla para alacaksınız dediği, yine kendi tarım şirketi vasıtasıyla İstanbul'daki komisyoncu sanığa göstermelik kira sözleşmeleri yaptırdığı, yukarıda belirtildiği üzere damlama sistemi kurulduğunda değer artacağını mesleği gereği çok iyi bildiği, fakat toplu ve hileli girişim ile bu yola başvurduğu, bu durumun artık özel hukuk çerçevesinde, sırf hakkın kullanılması veya hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği, baştan sona planlı bir şekilde toplantılar, kurak toprakları göstermelik kiralamalar, tarıma elverişsiz/çok az elverişli yerlere motopomp sistemi kurmalar, tarım şirketi ve komisyoncu araya sokmalar ile tamamen dolandırma kastı ile hareket edildiği anlaşıldığından, birlikte hareket eden bu sanıklar hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararında direnilmesi yönünde karar vermek gerekmiş; yine, bozma öncesi verilen ve yukarıda izah edilen aynı gerekçelerle, Eylül Tarım Ürünleri Tekstil İnş. Tur. Akaryakıt San. ve Tic. Ltd. Şti. ye ait olan ve suçun işlenmesi sırasında kullanılan, yediemine teslim edilmiş damlama sulama sistemi malzemeleri ile suçta kullanıldığı anlaşılan, bu şirkete ait 33 AE 064, 33 R 4805 ve 33 R 4806 plaka sayılı traktörlerin TCK'nun 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmiş, yukarıda usuli açıklamalar kısmında belirtildiği üzere, mahkememizce tensip zaptı gereği celp edilen kamulaştırma dosyalarına ilişkin inceleme tutanaklarının dosyadan çıkarılmasına ve hükümsüz sayılmasına karar verildiğinden ve bu inceleme tutanakları, direnme kararı gerekçesine dayanak da teşkil etmediğinden, dolayısıyla, karar teknik anlamda da bir direnme kararı olduğundan, dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyetlere ve müsadereye ilişkin verilmiş karara dair temyizen inceleme merci olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gösterilmesi gerektiği anlaşılmıştır.Her ne kadar, dolandırıcılık suçundan verilen bozma kararına karşıoy koyan muhalif üyeler karşı oy gerekçesinde işbu sanıkların eylemleri ile bağlantısı bulunmayan bir kısım örnekler vererek '... hatta bilirkişilerin değer tespitinde bulunmasına kadar yeşillikleri solmasın diye saksı ile toprağa gömdükleri,... arazi üzerine göstermelik kulübeler koydukları, bu şekilde hileli hareketler yaptıklarını...' belirtmişseler de haklarında direnme kararı verilen sanıkların bu tür eylemleri olmamakla birlikte, muhalefet gerekçesinde de belirtildiği üzere, mesleği avukatlık olan sanık ... ile onunla birlikte hareket eden sanıklar ..., ..., ... ve ...'nın kamulaştırılacak kuru arazilerin sahiplerine ulaşılarak, DSİ tarafından belirlenen ve teklif edilen kamulaştırma bedellerini kabul etmemelerini, kendileri tarafından karşılanacak masraflarla arazinin tarım arazisi görünümü kazanacağını, bu görüntü nedeniyle oluşacak kamulaştırma bedel farklılığının yarısının kendilerine verilmesi gerektiğini söyleyip ikna etmeleri, akabinde bir kısım tarım arazisi vasfı taşımayan susuz ve kuru tarlalara göstermelik olarak damlama sulama boruları döşemelerinin esasen tarım yapmaya yönelik olmadığı, tarım alanı görüntüsü vermeye yönelik olduğu, bu şekilde kamu görevlilerini ve bilirkişileri kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarda bulundukları, kuru arazileri sulanabilen, verimli bahçeler olarak göstermeye çalıştıkları, gerek toprağın yapısı itibariyle tarım yapılmasına uygun arazisi olmaması gerek yapılacak kamulaştırma nedeniyle zaten tarım yapma imkanlarının bulunmamasına rağmen sanki önceden tarım alanıymış gibi görüntü vermeye çalıştıkları, bu şekilde hileli hareketler yaparak kamulaştırma bedelinin arttırılmasını gerekli kılan görüntü oluşturdukları, yine bu şekilde menfaat teminine yönelik hileli davranışları sergiledikleri, olayda belirli ağırlık ve yoğunluğa ulaşmış, mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte hileli davranışların varlığının mevcut olduğu, sulu arazilerin kamulaştırma bedellerinin doğal olarak kuru arazi kamulaştırma bedellerinden fazla olduğu, yapılan ihbar ve şikayet ile kurum harekete geçirilerek sanıkların eylemleri tespit edilmeseydi sulanabilir bahçe görüntüsüne inanılıp buna göre değer tespiti yapılacak olup, sanıkların amaçlarına ulaşmasının mümkün olacağı, kaldı ki arazi değerinde bir artış olmasa bile üzerine konulan sulama tesislerinin mahiyeti bile tek başına kamulaştırma bedeline ekleneceğinden bu şekilde bile kurum fazla ödemede bulunulacak ve devlet zarara uğrayacak olduğu, bu şekilde sanıkların devletin zararına kendileri lehine haksız menfaat elde etmek amacıyla başkasını yanıltabilecek nitelikte hileli davranışları sergilemelerine rağmen ihbar nedeniyle amaçlarına ulaşılamadığından, suçlarının nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçu olup, mahkememiz kararının onanması gerektiği yönündeki muhalefet görüşünün de, muhalefet şerhinde verilen bir iki örneğin dosya ile doğrudan bağlantılı olmamakla birlikte, genel itibariyle dosya kapsamına uygun ve yerinde olduğu anlaşıldığından, sonuç olarak, iddia makamının mütalaasına uygun ve oybirliği ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur" gerekçesiyle direnerek, önceki hükümdeki gibi sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'nın nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüsten mahkûmiyetlerine, ....’ne ait olan ve suçun işlenmesi sırasında kullanılan damlama sulama sistemi malzemeleri ile suç esnasında kullanıldığı anlaşılan şirkete ait traktörlerin müsaderesine karar vermiştir.Bu hükmün de sanıklar müdafileri, ... Vekili ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.11.2014 gün ve 247371 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerine atılı dolandırıcılığa teşebbüs suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespitine ilişkin ise de; öncelikle yerel mahkeme kararının eylemli uyma sonucu verilmiş yeni hüküm olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmektedir.Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da yeni delillere dayanmak,d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay'ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüsten kamu davası açıldığı, verilen mahkûmiyet hükmünün temyiz üzerine Özel Dairece suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle oyçokluğu ile bozulduğu, bozma kararı sonrası yerel mahkemece suça konu yerlerle ilgili kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin dava açılıp açılmadığı konusunda araştırma yapılmasına karar verildiği, daha sonra itiraz üzerine vazgeçildiği, ancak direnme gerekçesinde suça konu yerlerle ilgili dava açıldığı bilgisine ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin ilamı ile karşıoy gerekçesinde yer alan hususlara yer verildiği, bu haliyle ilk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.Bu nedenle, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğindedir. Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bu yeni ve değişik gerekçelerin doğrudan ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün görülmediğinden, hükmün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;...Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.04.2013 gün ve 5-18 sayılı karar direnme niteliğinde bulunmayıp yeni bir hüküm olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.