Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19905 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 10384 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı, iş akdinin davalı işverence 4857 sayılı Yasanın 25/II-e bendi gereğince bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedildiğini, fesih gerekçesinde ileri sürülen iddiaların tamamen asılsız olduğunu, davacının iş akdine son vermek amacıyla bahane arayan işverenin kötü niyetli hareket ettiğini, davalının feshe dayanak yaptığı olayda davacının işvereni zarara sokan ve kendine menfaat temin edecek herhangi bir işlemde bulunmadığını, esas itibariyle davacının kötü niyetli olmadığını, firmayı düşünerek yaptığı bir eylem olduğunu, uygulamada sıkça yaşanan bu durumun firma sahiplerince görmezden gelindiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının tahsilini istemiştir.Davalı, iş akdinin haklı nedenle ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, davacının çalıştığı mağazanın müşterilerinden birine müşterinin Bonus kartı olmadığı halde kendi eşinin Bonus kartını kullandırarak bu karta özgü kampanyadan faydalandırdığını, bu durumun davalı şirketin lokasyonunun bulunduğu YKM/Mersin yetkililerince 20.05.2013 tarihinde tutanak altına alındığını ve davalı şirketin insan kaynaklarına 27.05.2013 tarihinde intikal ettirildiğini, dolayısıyla şirketin bu tarihte olaydan haberdar olduğunu, aynı gün davacıdan savunma istendiğini, 30.05.2013 tarihli yazılı savunmada olayı kabul ve ikrar ettiğini, davacının "satışı kaçırmamak ve şirketi düşündüğü için" bu işlemi yaptığına dair savunmasının kabulünün mümkün olmadığını, davalı şirketin uluslararası bir firma olduğunu, kampanya düzenlediği firma ile arasındaki ilişkilerin davalının işlemi ile zedelenebileceğini, müşteriye şartları olmadığı halde ekstra olanak sağlandığını, davalı şirketin kampanya sebebiyle kaybının olduğunu, ancak şirketin zararının olmaması ve davacının haksız menfaat elde etmemesinin yapılan feshin haklılığını ortadan kaldırmadığını, zira iş akdinin doğruluk ve bağlılık kurallarına aykırılık nedeniyle feshedildiğini, diğer bir deyişle şirketin zarara uğraması ve ya davacının kendisine hak ve menfaat sağlaması nedeniyle akdin feshedilmediğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş akdinin davalı işveren tarafından sonlandırıldığı noktasında taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davacı işçinin yapılan feshin haksız ve önelsiz olduğunu savunduğu, davalı işverenin davacının kampanya dahilinde kendi kredi kartını müşteriye kullandırması sebebiyle yapılan feshin haklı olduğunu savunduğu, bu olgunun davacı tarafça inkar edilmediği, müşterinin kartı olmaması sebebiyle kampanyalı alışverişten vazgeçtiği, davacının ürünü satmak amacıyla müşteriye kendi kartını kullandırdığı, bu durumun kartlı kampanya yapan işyerinin zararına olmadığı, dolayısıyla haklı fesih gerekçesi olamayacağı, haksız ve önelsiz işveren feshinin sonucu olarak davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.İş sözleşmesinin, işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışlarısebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.4857 sayılı İş Kanununun 25inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarıda işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışlarıişverene fesih imkânı tanımaktadır.Somut olayda; davacının davalı işverene bağlı olarak satış temsilcisi sıfatıyla çalıştığı, fesih tarihinde davalı şirket ile bir banka arasında yapılan anlaşmaya göre davalı işyerinden belli bir miktarın üzerinde söz konusu bankanın kredi kartı ile alışveriş yapan müşterilere hediye çeki verilmesine dair kampanya olduğu anlaşılmaktadır. Davalı işyerinde bir müşterinin telefonunun kaybolması nedeniyle kamera kayıtlarının incelenmesi sırasında davacının bir müşteriye kendisine ait kredi kartını kullandırarak kampanyadan faydalandırdığı ve müşteriden nakit para aldığının belirlendiği, davacının bu tespit üzerine alınan yazılı savunmasında söz konusu iddiayı kabul ettiği, kredi kartının eşine ait olduğunu, olay tarihinde müşteriyi kaçırmamak ve satışları artırmak için kredi kartını kullandırdığını beyan ettiği anlaşılmaktadır. Davacı tanığı ...... beyanında satış temsilcilerinin maaş + prim sistemi ile çalıştığını, hedefi tutturduklarında prim aldıklarını, bu durumun da üzerlerinde satış baskısı yarattığını beyan etmiştir. Taraf tanıkları fesih konusu olayı doğrulamışlar, ancak davalının satış temsilcilerinin kredi kartlarının müşterilere kullandırılabileceğine dair işverenin yazılı veya sözlü bir izni olduğu ya da bilgisi olduğu konusunda herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Davalı işveren tarafından yapılan fesih bildiriminde davacının iş akdinin davacının davalı işverenin zararına neden olması veya menfaat temin etmesi nedeni ile değil işverenin güvenini kötüye kullanması ve doğruluk ve bağlılığa aykırı davranışınedeni ile feshedildiği bildirilmiştir. Tüm bu tespitler karşısında davacının iş akdinin doğruluk ve bağlılık kurallarına aykırı davranışınedeniyle feshedildiğinin kabulü ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 31/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.