Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19792 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1982 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk (Kadıköy 3. Asliye Hukuk) Mahkemesi'nce verilen 29.05.2012 tarih 2009/52-2012/309 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakim tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin iş kazası sonucu sol gözünü kaybettiğini, işveren ile davalı sigorta şirketi arasında inşaat bütün riskler sigorta poliçesi düzenlendiğini, müvekkilinin maddi zararının karşılanması talebi ile davalı şirkete başvurduğunu ancak başvurusunun sigorta teminatından yararlanma hakkı olmasına rağmen, sigortadan yararlanamayacağı gerekçesiyle reddedildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.100.00 TL.maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında davacı tarafından Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/65 Esas sayılı dosyasında, davalı A. Sigorta A.Ş. aleyhine fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, meydana gelen iş kazası nedeniyle öncelikle maddi tazminat, sonrasında manevi tazminat taleplerini karşılamak kaydıyla işveren ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen işveren mali sorumluluk döviz sigorta poliçesi ve inşaat bütün riskler dövizli poliçesi kapsamında sigorta tazminatının tamamının tahsili talepli dava açılmış ve işbu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş, yine yargılama sırasında davacı tarafından Kadıköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/45 Esas sayılı dosyasında, davalı Sigorta A.Ş. aleyhine ıslah talebinden sonra geriye kalan 117.182.81 TL.maddi tazminatın olay tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili talepli dava açılmış ve yine işbu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.Davalı Z. A.Ş. (Eski ünvanı T. Sigorta A.Ş.) vekili davanın reddini savunmuş, davacı vekili de bu davalı hakkındaki davadan vazgeçtiklerini beyan etmiştir.Davalı A. Sigorta A.Ş. vekili, müvekkili şirket nezdinde düzenlenen işveren mali mesuliyet sigorta poliçesi kapsamının dava konusu ile ilgisi bulunmadığını, tazminatın teminat dahilinde olmadığını, bu nedenle müvekkilinin davada sorumluluğunun bulunmadığını, kaldı ki sorumlu tutulacak olsa dahi poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davadan önce müvekkiline herhangi bir başvuruda bulunulmadığını, bu nedenle müvekkilinin temerrüdünün de söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, 2009/52 Esas sayılı dosyada davalı T. Sigorta A.Ş. (Z. Sigorta A.Ş.) aleyhine açılan davanın vazgeçme nedeniyle reddine, davacının davalı A. Sigorta A.Ş.'nin teminat altına aldığı iş yerinde çalışırken iş kazası geçirdiği, kaza sonrası malul hale geldiği ve SGK tarafından kendisine sürekli iş göremezlik gelirinin bağlandığı, davalı şirketin, dava dışı T. Trakya İş Merkezi ve Yatırım A.Ş. ile imzaladığı işveren mali sorumluluk döviz sigorta poliçesi gereğince, davacının SGK tarafından karşılanmayan zararlarından sorumlu olacağı gerekçesiyle ve sigortalı işverenin olaydaki kusur durumu, bilirkişi raporu ile davalı şirketin düzenlediği poliçedeki 150.000 USD limit göz önünde bulundurularak, maddi tazminat talebinin kabulü ile birleşen Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/165 Esas ve Kadıköy 6. Asliye Hukuk Mah-kemesi'nin 2012/45 Esas sayılı dosyasında 162.302.28 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 05.04.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı A. Sigorta A.Ş.'den tahsiline, davacının manevi tazminat isteminin, davalı sigorta şirketinin işveren ile imzaladığı poliçenin 6. maddesinde manevi zararlarının da sigorta kapsamında olduğu belirtildiğinden, olayın oluş biçimi, davacının olaydaki kusur durumu ve maluliyeti göz önüne alınarak, olay tarihindeki paranın satın alma gücü de gözetilerek manevi zararlarının karşılanması amacıyla kısmen kabulü ile, 3.000.00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 05.04.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı A. Sigorta A.Ş.'den tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Mahkemece, manevi zarar karşılığı olarak 3.000.00 TL'nin dava tarihi olan 05.04.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı A. Sigorta A.Ş.’den tahsiline karar verilmiştir. Genel kabul gören görüşe göre manevi tazminat; ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır.818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorulusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine uluşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçüleree göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Somut olayda, davacının %38,20 oranında beden gücü kaybının oluştuğu ve bir gözünü kaybettiği bildirilmiştir. Bu haliyle, mahkemece davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarı, olayın oluş şekli, tarafların olayın oluşumundaki kusur oranları, meydana gelen zarar, olay tarihindeki paranın alım gücü, tarafların konumu da dikkate alındığında az bulunmuştur. Bu itibarla, açıklanan hususlar nazara alınarak poliçe limitini de aşmamak suretiyle daha makul, somut olayın özelliklerine daha uygun düşen bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı miktara hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu yönden davacı yararına bozulması gerekmiştir.2-Öte yandan sigorta alacağının rizikonun ihbarından sonra muaccel olacağı hususu nazara alınarak 6762 sayılı TTK’nın 1332/son maddesi uyarınca davalı sigorta şirketinin temerrüdünün hangi tarihte gerçekleştiği araştırılıp, bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, gerekçesi gösterilmeden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, davacının avans faizi talebinin 6762 sayılı TTK’nın 4 e 3095 Sayılı Yasa’nın 2/2 maddesi uyarınca yerinde bulunduğu nazara alınmadan yasal faize hükmedilmesi de doğru olmamış, kararın bu yönden de davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇYukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde belirtilen nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.