Ceza Genel Kurulu 2015/337 E. , 2015/197 K.UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ KIŞKIRTICI AJAN GİZLİ SORUŞTURMACI ÖRGÜT FAALİYETLERİ ÇERÇEVESİNDE İŞLENMEYEN SUÇLAR GİZLİ GÖREVLİNİN ŞÜPHELİ İLE TEMAS KURUP YAKALANMASINI TEMİNİ İÇTİMA ZİNCİRLEME SUÇ HUKUK DEVLETİ ADİL YARGILANMA HAKKI CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 139TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 52TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 54TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 63TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 188TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 220
"İçtihat Metni"Uyuşturucu
madde ticareti suçundan sanık T.. Ç..'nun TCK'nun 188/3, 43/1, 62/1,
52/2, 53/1, 54 ve 63. maddeleri uyarınca beş yıl altı ay yirmi gün hapis
ve 100 TL adli para, G.. Ç..'ın beş yıl iki ay onbeş gün hapis ve 100
TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba
ilişkin, İnegöl Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.07.2014 gün ve 116-113
sayılı hükmün, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine
dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 22.12.2014 gün ve 9094 -
13787 sayı ile onanmasına karar verilmiş;Daire Başkan Vekili A. Kınacı;"... 1- Gizli soruşturmacı hangi suçlar için görevlendirilebilir.CMK'nun 139. maddesinin dört ve beşinci fıkralarındaki açık hükümler karşısında gizli soruşturmacı;a) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, TCK'nın 220. maddesinde tanımlanan suç),b)
Suç işlemek için kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri
şartıyla, sadece aynı maddenin yedinci fıkrasında sayılan suçlar için
görevlendirilebilir. Başka bir anlatımla, örgüt faaliyeti çerçevesinde
işlenmeyen suçlar için gizli soruşturmacı görevlendirilemez.2- Adlî
kolluk görevlisinin, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda, suçu ve
failini belirleme, suçla ilgili delilleri elde etme amacıyla ve genel
görevi kapsamında, kimliğini gizleyip kendisini uyuşturucu madde
kullanıcısı olarak tanıtarak, uyuşturucu madde sattığına ilişkin bilgi
edindiği şüpheliden para verip uyuşturucu madde alması hukuka uygun
mudur.Kolluk görevlisinin, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda
ve genel görevi kapsamında, kimliğini gizleyerek, alıcı rolüne girip,
kışkırtma yoluna gitmeden (suça azmettirmeden veya teşvik etmeden),
şüpheliden uyuşturucu madde alması mümkün olup bu şekilde elde edilen
delil hukuka uygundur.3- Somut olaydaki kolluk görevlilerinin hukuksal konumları nedir.Sanıklar,
uyuşturucu madde satma suçunu, suç işlemek için kurulmuş bir örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlemiş olmadığından, bu suçla ilgili olarak
gizli soruşturmacı görevlendirilmesi CMK'nun 139. maddesine aykırıdır.Ancak,
Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevleri kapsamında
kolluk görevlilerinin, kimliklerini gizleyip alıcı rolüne girerek
sanıklardan eroin almaları mümkün olduğundan, somut olaydaki iki kolluk
görevlisini, gizli soruşturmacı değil kimliğini gizleyen kolluk
görevlisi olarak kabul etmek gerekir.4- Gizli soruşturmacı veya
kimliğini gizleyen adlî kolluk görevlisinin, değişik tarihlerde
sanıklardan üç kez esrar alması durumunda, sanıklar hakkında zincirleme
suçla ilgili TCK'nın 43. maddesinin uygulanması mümkün müdür.Devletin
temel görevlerinden biri suç işlenmesini önlemektir. Kolluk
görevlilerinin, daha fazla ceza almalarını sağlamak için şüphelileri suç
işlemeye yönlendirmesi kabul edilemez. Aksi halde gerek Anayasanın 2.
maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi gerekse Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6. maddesinde öngörülen adil yargılama hakkı ihlâl edilmiş
olur.Adlî kolluk görevlilerinin 16.03.2014 günü sanık Tefik'ten
esrar almaları üzerine bu sanık satmak için uyuşturucu madde bulundurma
suçu belirlenmiş ve bu suçun delilleri elde edilmiştir. 04.04.2014 günü
aynı sanıktan esrar almaları sırasında sanık Gülseren'in suça iştirak
ettiği belirlenmiştir. Kolluk görevlilerinin, belirtilen tarihlerden
sonra sanıklardan tekrar esrar almaları hem gereksiz, hem de görevleri
kapsamında değildir. Öte yandan, görevlilerin asıl amacı uyuşturucu veya
uyarıcı madde satın almak değil, suçu ve failini belirlemek, suçla
ilgili delilleri elde etmekten ibaret olduğundan, olayda hukukî anlamda
bir alım satım da söz konusu değildir.Sanıkların suçları belirlenip
delilleri elde edildikten sonra, görevlilerin tekrar esrar alması,
açıkladığım nedenlerden dolayı ayrıca suç oluşturmayacağından, sanıklar
hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanamaz.Sanıklar hakkında
zincirleme suçla ilgili TCK'nın 43. maddesinin uygulanmasının yasaya
aykırı olması nedeniyle, diğer aykırılıklardan dolayı hükümlerin
bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun düzeltilerek onama
görüşüne katılmıyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.02.2015 gün ve 303887 sayı ile;"TCK'nın
43. maddesinin uygulanmasına ilişkin yerel mahkemenin kabulü yerinde
değildir. Gizli soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği
örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak, bu örgütün faaliyetleri
çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.
Görevi, soruşturma konusu suçun işlenip işlenmediğini, işlenmiş ise
işleyenin kim olduğunu belirlemek ve bu konudaki delilleri toplamaktır.
Bu görevini yerine getirirken suç işleyemez, başkasını suç işlemeye
azmettiremez. ...Somut olayda gizli soruşturmacılar 16.03.2014
tarihinde sanık Tefik'in evine gidip 50 TL karşılığı esrar almıştır.
Böylece sanığın satmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde bulundurma suçu
belirlenmiş ve delili elde edilmiştir. 04.04.2014 tarihinde aynı
sanıktan esrar almaları sırasında sanık Gülseren'in suça iştirak ettiği
anlaşılmıştır. Bu tarihlerden sonra kısa bir süre sonra gizli
soruşturmacılar tarafından sanıklardan tekrar esrar alınması hem
gereksiz, hem de görevleri kapsamında değildir. Öte yandan, gizli
soruşturmacının asıl amacı uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak
değil, suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten
ibarettir. Bir an gizli soruşturmacının bir örgütün yapılanmasını,
hiyerarşik yapısını, devamlılığını ve organizasyonlarını tespite ilişkin
deliller elde etmek için bu çalışmaları sürdürdüğü varsayılsa bile
somut olayda bir örgütün olmadığı ve örgütten açılmış bir kamu davasının
da bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Açıklanan
nedenlerle, sanıkların suçları belirlenip delilleri de elde edildikten
sonra görevlilerin tekrar esrar alması ayrıca suç oluşturmayacağından,
zincirleme suç hükümleri uygulanarak ceza verilmesi yerinde değildir"
görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Dairenin onama
kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar
verilmesi isteminde bulunmuştur.CMK'nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme
yapan Özel Dairece, 12.03.2015 gün, 668-29112 sayı ve oyçokluğuyla,
itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına
gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan
gerekçe ile karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARIÖzel
Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan
sanıklar hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp
uygulanmayacağının tespitine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;İnegöl
Cumhuriyet Başsavcılığınca, uyuşturucu madde ticareti yaptıkları
bilgisine ulaşılan sanıklar hakkında başlatılan soruşturma kapsamında,
ağır ceza mahkemesi ve sulh ceza hakimliğinden alınan kararlar
doğrultusunda gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu
görevlilerinin yirmi gün içerisinde sanıklardan farklı günlerde altı kez
toplam ağırlığı 52,1 gram olan esrar maddesi satın aldıkları
anlaşılmaktadır.Uyuşmazlığın esasına geçmeden önce, somut olayda
sanıklardan uyuşturucu madde satın alan kolluk görevlilerinin
statülerinin belirlenmesi gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununun
"Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" başlıklı 139. maddesinin suç
tarihinde yürürlükte bulunan hali;"1) Soruşturma konusu suçun
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka
surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlileri gizli
soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.2) Soruşturmacının kimliği
değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin
oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli
belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.3)
Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili
Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği,
görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.4) Soruşturmacı,
faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü
araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen
suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.5) Soruşturmacı,
görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün
işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.6) Soruşturmacı
görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler,
görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında
kullanılamaz.7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:a) Türk Ceza Kanununda yer alan;1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar" şeklindedir.06.03.2014
tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 6526 sayılı Kanunun
13. maddesi ile CMK'nun 139. maddesinin birinci fıkrası "soruşturma
konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe
sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde
kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde
uyarınca yapılacak görevlendirmeye ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle
karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de
oybirliği aranır" şeklinde değiştirilmiş, altıncı fıkrasına ise "suçla
bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhâl yok edilir" cümlesi
eklenmiştir.Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından
kanuna eklenen madde gerekçesinde "Kışkırtıcı ajan kullanılmasının
hukuk devleti ilkesi bakımından büyük sorunlar yaratması karşısında,
batı ülkelerinde giderek artan ve buna paralel olarak da toplum
hayatında tamiri kabil olmayan yaralar açan organize suçlulukla
mücadelede gizli soruşturma yapan bir görevliden yararlanma düşüncesi
ortaya çıkmıştır. Gizli soruşturmacı, kışkırtıcı ajan değildir. Bunun
kışkırtıcı ajandan en önemli farkı, gizli soruşturmacının hiç bir zaman
azmettiren durumunda bulunamamasıdır.Gizli soruşturmacı, görevi sırasında suç işlemeyecektir.Gizli
soruşturmacının, içine girdiği örgüt içerisinde uzun süre kalabilmesi,
onun 'uydurma kimlik' sahibi olması ve bu kimlik altında bazı işlemlerde
bulunabilmesine de bağlıdır.Karşılaştırmalı hukukta, bu tedbirler
vasıtasıyla bireyin temel hak ve özgürlüklerine ağır biçimde müdahale
edilmesi nedeniyle, tedbire karar verme yetkisi konusunda özel yetki
kuralları öngörülmüştür" denilmektedir.Ceza Muhakemesi Kanununda
Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi,
Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin
Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin (ç)
bendinde gizli soruşturmacının; "gerektiğinde örgüt içine sızmak,
gözetlemek, izlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve
örgütün işlediği suçlarla ilgili iz, eser, emare ve delilleri toplamak
ve muhafaza altına almakla görevlendirilen kamu görevlisini" ifade
ettiği belirtilmiştir.CMK'nun 139. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkraları ile Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon
Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik
Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4.
maddesinin (ç) bendi içeriği birlikte değerlendirildiğinde gizli
soruşturmacının sadece CMK'nun 139. maddesinin yedinci fıkrasında
belirtilen suçların, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla
görevlendirilebileceği kabul edilmelidir. Örgüt faaliyeti çerçevesinde
işlenmeyen suçlar için gizli soruşturmacı görevlendirilemez.Nitekim
öğretideki hakim görüş de CMK'nun 139/7. maddesinde belirtilen suçların
ancak bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde gizli
soruşturmacı kullanılabileceği yönündedir. (Necati Meran, İletişimin
Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Takibin Hukuki Boyutu, Adalet
Yayınevi, Ankara 2013, 2. Bası, s. 362-364; Ersan Şen, Türk Hukukunda
Telefon Dinleme-Gizli Soruşturmacı-X Muhbir, SeçkinYayınevi, Ankara,
2013, 6. Bası, s. 236; Bahri Öztürk-Behiye Eker Kazancı-Sesim Soyer
Güleç, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin Yayınevi,
Ankara, 2013, 1. Bası, s. 244; Veli Özer Özbek, Türk Hukukunda Gizli
Soruşturmacının Ceza Sorumluluğu, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi,
Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, Cilt. 2, Sayı.1-2, s. 147-148)Ancak
kolluk görevlisinin 5271 sayılı CMK'nun 160 ve devamı maddeleri uyarınca
Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile
görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil
toplamak için alıcı rolüne girerek, suça azmettirmeden veya teşvik
etmeden şüpheliden uyuşturucu madde satın alması mümkündür.Bu
durumlarda adli kolluk görevlisinin CMK'nun 139. maddesi gereğince
değil, aynı kanunun 160 ve devamı maddeleri uyarınca görevlendirilmesi
yeterlidir. (Yener Ünver- Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders
Kitabı, 9. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 474,)Gizli
görevlinin işlenen veya işlenmek üzere olan suçu ortaya çıkarabilmek
amacıyla şüpheliyle temas kurup suçüstü yakalanmalarını sağlaması Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
uygun bulunmuştur. (AİHM Ludi/İsviçre, 15.06.1992 gün ve 12433/1986
sayılı kararı) Ancak görevlinin suç işlemeye niyeti olmayan kişileri suç
işlemeye teşvik ve azmettirmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
ihlali olarak kabul edilmiştir. (AİHM’nin Teixeira de Castro/Portekiz,
09.06.1998 gün ve 25829/94 sayılı kararı)Somut olayda; sanıklara
isnat olunan uyuşturucu madde ticareti suçunun örgüt faaliyeti
çerçevesinde işlenmemiş olması nedeniyle, mahkemece 5271 sayılı CMK'nun
139. maddesi uyarınca "gizli soruşturmacı" görevlendirilmesine karar
verilmesi isabetli olmayıp, alıcı rolüne girerek sanıklardan uyuşturucu
madde satın alan görevlilerin gizli soruşturmacı değil "gizli soruşturma
yapan adli kolluk görevlileri" olarak kabul edilmeleri gerekmektedir.
Bu görevlilerin ancak suça azmettirmeden veya teşvik etmeden elde
ettikleri deliller hukuka uygun olacaktır.5237 sayılı Türk Ceza
Kanununa hakim olan ilke gerçek içtimadır. Bunun sonucu olarak, "kaç
fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu
olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza
hukukunun temel kurallarından birisi, 'kaç fiil varsa o kadar suç, kaç
suç varsa o kadar ceza vardır' şeklinde ifade edilmektedir. Bunun
istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar
dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya
hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını
koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına 5237
sayılı TCK'nun "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43
(zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.Zincirleme
suç, 765 sayılı Kanunun 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının
icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal
edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat
bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır"
şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı TCK'nun 43. maddesinin
ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik
zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda,
bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne
kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı
gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir
kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır" biçiminde zincirleme
suç hükümlerine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden
fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra
hükmü uygulanır" denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu
hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten
yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri
uygulanmaz" düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima
hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.TCK'nun 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.43/1.
maddenin düzenlemesinden anlaşılacağı üzere zincirleme suç hükümlerinin
uygulandığı hallerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın,
fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna
karşın bir suçtan verilen ceza belirli miktarda arttırılmaktadır.Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" hükmü
yer almakta olup, hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan,
hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve kanunlarla
kendini bağlı sayan, bağımsız yargı denetimine açık olan devlettir.
Yargı organları da yargılama yaparken hukuk devleti ilkelerine
dolayısıyla anayasa ve kanunlara uygun olarak hareket etmelidirler.Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin altıncı maddesinde hüküm altına alınan
"adil yargılanma hakkı" kişilerin hukuk devleti kuralları içinde
yargılanmasını öngörür. Bu kurala aykırılık, işlemin adil olmasını
engeller.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen
kararlarda da; ajan veya polis memurlarınca, uyuşturucu madde ticareti
yapma suçuna ilişkin olarak kişiyi suça azmettirme veya teşvik etme
yoluyla elde edilen delillerin
kullanılması "adil yargılama hakkının ihlali" olarak kabul edilmiştir.
(Burak Hun/Türkiye, 15.12.2009 gün ve 17570/04; Sepil/Türkiye,
12.11.2013 gün ve 17711/07 sayılı kararları)Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;16.03.2014
tarihinde adli kolluk görevlilerince sanıklardan uyuşturucu madde satın
alınmasından sonra, yirmi gün içerisinde toplam altı kez daha
uyuşturucu satın alınmıştır.Adli kolluk görevlilerinin amacı,
uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak değil sanıkların bulundukları
mahalde uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapan kişileri tespit
ederek, bu suça ilişkin delilleri toplamak olup, aldıkları uyuşturucu
maddeyi devralma ve mal edinme iradeleri bulunmadığından, somut olayda
gerçek bir alım satım sözkonusu olmayıp, gerçekleştirilen eylem
sanıkların suçlarını delillendirme işlemidir.Kolluk görevlilerince,
öncelikle suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması,
suç işlenmesinden sonra işlenmiş olan suçun tespit edilerek, bu konudaki
delillerin
toplanması ve suç işlediği belirlenen kişilerin başka bir suç işlemeye
yönlendirilmeden yakalanıp adalet önüne çıkarılması gerekirken,
şüphelilerin ceza sorumluluğunu arttıracak şekilde davranışlarda
bulunmaları halinde gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ikinci
maddesinde düzenlenen "hukuk devleti" ilkesi, gerekse Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hüküm altına alınan "adil
yargılanma" hakkı ihlal edilmiş olacaktır.Adli kolluk görevlilerince
şüphelinin suç ortağı ya da ortaklarının olup olmadığı veya başka bir
yerde gizlediği uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunup bulunmadığını
tespit etmek gibi nedenlerle, şüphelinin ilk alımdan sonra
yakalanmayarak görevlilerce birden fazla alım yapılması durumunda da,
esasen tek bir alım olayı ile şüphelinin satmak için uyuşturucu veya
uyarıcı madde bulundurma suçu ve bu suçun delilleri ortaya çıktığından,
şüphelinin sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki
alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığı ahvalde,
satmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın temadi
ettiği kabul edilip, hareketin en ağırına göre ceza verilecek, birden
fazla alım bulunduğundan bahisle TCK'nun 43. maddesi gereğince ayrıca
zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır.16.03.2014 tarihinde adli
kolluk görevlilerince sanıklardan uyuşturucu madde satın alınması
üzerine, sanıkların "satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde
bulundurma" suçu ve bu suça ilişkin deliller tamamen ortaya çıkmıştır.
Adli kolluk görevlilerinin ikinci kez aldıkları uyuşturucu maddeyi,
sanıkların ilk satıştan sonra temin ettiklerine ilişkin bir delil de
bulunmamaktadır. Olayda adli kolluk görevlileri ile sanıklar arasında
gerçek anlamda alım satım sözkonusu olmadığından ve adli kolluk
görevlilerince sanıklardan yapılan ilk alımlarla sanıkların "satmak için
uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma" suçuna ilişkin olarak
delillendirme işlemi yapıldığından, sonraki alımların TCK'nun 43.
maddesi kapsamında ayrı suç oluşturduğunun kabulü mümkün değildir.Nitekim Ceza Genel Kurulunun 28.04.2015 gün ve 848-136 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.Bu
itibarla, sanıklar hakkında zincirleme suç hükümlerini uygulayan yerel
mahkeme mahkûmiyet hükmü, kanuna, usule ve dosya içeriğine uygun
olmadığından itirazın kabulüne, Özel Dairenin onama kararının
kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, uyuşturucu madde ticareti
suçundan sanıklar hakkında zincirleme suç hükümlerinin
uygulanamayacağının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar
verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22.12.2014 gün ve 9094-13787 sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-
İnegöl Ağır Ceza Mahkemesinin 09.07.2014 gün ve 116-113 sayılı
mahkûmiyet kararının uyuşturucu madde ticareti suçundan sanıklar
hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi
isabetsizliğinden BOZULMASINA,4- Dosyanın mahalline gönderilmek
üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.06.2015 tarihinde
yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.