Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1944 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7373 - Esas Yıl 2012





Davacılar, davacı B.'nın hamileliği boyunca davalı hastahanede davalı doktorun kontrolünde bulunduğunu, 9.6.2005 tarihinde doğum sıvısı gelince davalılara müracaat ettiğini, nöbetçi doktor tarafından muayene edildiğini davalı doktorun talimatları doğrultusunda, sabaha kadar yatar pozisyonda bekletildiğini, ancak sabahında bebeğin kalp atışları alınamayınca acilen sezaryana alındığını bu aşamada bebeğin kakasını yutması nedeni ile aspire edildiğini, ancak oksijensiz kaldığından yoğun bakıma alındığını ve 11 gün süre ile yoğun bakımda kaldığını, çekilen MR'sinde beyin felci teşhisi konulduğunu ileri sürerek, davalıların zamanında doğum yaptırmayarak kusurlu olduklarını ileri sürerek, maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davacılar ile davalılar tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacılar, davalılar tarafından zamanında doğuma alınmaması nedeni ile bebeğin beyin felci olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK.m.386-390) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK. m.321/1) O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Az yukarıda açıklandığı üzere, doktor tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Keza en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altındadır. Bu nedenle de bilirkişi raporu önem kazanmakta olup, rapor taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunmalıdır. Bilirkişi; doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediğini uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişi tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakim'in de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını da denetlemesi gerekmektedir. (TMK'nın md. 4, HMK.nun md. 240) Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir.Somut olayda ise; Davacı B.nın davalı hastanede diğer davalı doktor tarafından hamileliği boyunca takibinin yapıldığı ve doğumunun gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun 7.3.2008 tarihli raporunda; davacı B'nın 9.6.2005 tarihinde, miadında gebelik ve gebelik suyunun azalması nedeniyle davalı doktor tarafından davalı hastaneye takip amacıyla yatırıldığı ve NST ile sürekli olarak takip edilerek control altında tutulduğu, saat 22.40 ve 10.06.2005 günü saat 00.20'de NST'lerde 2 dakikalık deselerasyonlar olduğu, tekrarlayan deselarasyonlar olması nedeni ile kişinin sabaha kadar beklemeden doğuma alınmasının uygun olacağı, devamında da saat 4.30'da 5 dakikadan uzun süren deselerasyona göre bu durumlardan haberdar olan doktorun eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı açıklanmış, Adli Tıp Genel Kurul da aynı yönde rapor vermiş ve ayrıca bebeğin serebral palsi arızası nedeni ile %100 meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve sürekli bakım ve yardıma muhtaç durumda olduğu açıklanmıştır. Yukarıda açıklanan maddi olgulara göre verilen raporlarla, davalıların eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı açık olup, bu husus mahkemenin de ka-bulündedir. Ancak davacıların bebeğinde teşhis edilen serebral palsi arı-zasının davalı eylemleri ile doğrudan bağlantılı olup olmadığı, doğumun gecikmesi nedeni ile oluşan hipoksinin bu arızaya neden olup olmadığı, açık ve ayrıntılı olarak belirtilmemiştir. O halde bebekteki teşhis edilen arıza ile davalıların eylemi arasındaki illiyet bağının varlığı konusunda gerektiğinde ayrıntılı ek rapor alınarak açıklığa kavuşturulmalı ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇYukarıda bir numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 990,00 TL. duruşma avukatlık parasının davacılardan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan 13.632.00 TL. temyiz harcının istek halinde davalılar ile davacılara iadesine, HUMK'nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.