Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. İş MahkemesiTARİHİ : 25/12/2014NUMARASI : 2013/180-2014/794Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davalılardan P.. Ş.. aleyhine açılan davanın reddine 182.060.02.TL. maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte diğer davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı vekilince duruşmalı, davalılardan Ş.. N.. vekilince de duruşmasız olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03/11/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Avukat Serap Akkılıç geldi. Davalılar adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamı ve temyiz nedenlerine göre, davacı vekili ile temyiz eden davalı Ş.. N.. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava 11.05.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 31,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece davalılardan Pırlant Yat Çekek İthalat İhracat San. Ltd Şti’ne yönelik davanın kusurunun bulunmadığından bahisle reddine, maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile davalı Ş.. N..’dan tahsiline karar verilmiş ve bu karar davacı vekili ile aleyhine hüküm kurulan davalı Ş.. N.. vekilince temyiz edilmiştir.Mahkemece verilen karar aşağıda belirtilen sebeplerle isabetli değildir.Davacının iş kazası sonucu %31,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının %20, davalı işveren Ş.. N..’nın ise %80 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır..../...Gerek mülga B.K'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramının fizik bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.6.1966, 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebilir. Bu nedenle hakiminin kararında bu özellikleri objektif ölçülere göre göstermesi gerekir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 20.000,00-TL manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.Maddi tazminata gelince: Maddi tazminatın hesabında esas alınan ücretin belirlenmesinde hataya düşüldüğü görülmektedir.Kusurun aidiyeti ve oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, dava konusu olay nedeniyle maddi tazminatın hesaplanmasında esas alınacak ücretin belirlenmesine ilişkindir. İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Davacının vasıflı işçi olduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden belli olmaktadır. Öte yandan vasıflı işçinin asgari ücretle ya da bu düzeyde bir ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmeyeceği açıktır. Bu nedenle yerel mahkemece, işyeri kayıtlarına itibar edilmeyerek davacın asgari ücretin üzerinde bir ücret ile çalışacağının kabulü ile olay tarihinde davacının emsali işçilerin ücretinin araştırılmasına gidilmesi isabetlidir. Ancak davacının emsali işçinin, olay tarihindeki ücretine ilişkin Limter İş Sendikası bildiriminin davacı iddiasının üzerinde olduğundan bahisle, davacı iddiası esas alınmak suretiyle, davacının olay tarihindeki asgari ücretin 3,56 katı ücretle çalıştığının kabulü hatalı olmuştur. Sendika ve TİS uygulamasının bulunmadığı belirgin olan işyeri bakımından Sendikanın emsal ücret bildiriminde bulunabilecek meslek kuruluşu olmadığı ortadadır.Yapılacak iş, davacı işçinin, tekne iç ahşap aksamının yapımında çalışan bir marangoz ustası olduğu ve bu nitelikteki bir işçinin asgari ücret ile çalışmayacağı kabul edilerek, yaşı, mesleki deneyimi, işyerindeki kıdemi dikkate alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ilgili meslek kuruluşlarından bilinen devrede sigortalının alabileceği ücretleri sormak, benzer işyerlerinde çalışan ve emsal işi yapanların ücretlerini araştırmak ve bu şekilde işçinin gerçek ücretini belirleyerek, belirlenen bu gerçek ücretle işçinin tazminatını yeniden hesaplatmak, hesaplanan bu zarardan Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin değerinin rücu edilebilecek kısmını indirmek, usuli kazanılmış haklar gözetilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.Davacının avukatlık ücretinin amaçlayan temyizi bakımından ise: Ret nedeninin farklı bulunmasına göre, vekille temsil edilen davalı Pırlant Yat Çekek İthalat İhracat San. Ltd Şti yararına ayrı vekâlet ücreti verilmesine ilişkin uygulama isabetlidir. Ancak davanın reddi nedeniyle davalı Pırlant Yat Çekek İthalat İhracat San. Ltd Şti yararına avukatlık ücretinin tayininde hataya düşüldüğü görülmektedir.Bir davada tarafların davacı ya da davalı sıfatına haiz olup olmadıkları, taraflarca yargılama sırasında ileri sürülebileceği gibi, dosya kapsamından anlaşılabiliyorsa mahkemece de kendiliğinden göz önüne alınması gereken hukuki bir durumdur. İş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak davacı ile davalı arasında, sözleşmeye, haksız fiile veya kanuna dayanan bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Böyle bir ilişki yoksa veya borç ilişkisi davacı ile üçüncü kişi arasında ise, böyle bir borç ilişkisinde taraf olmayan kişiye yönelik davanın sıfat( pasif husumet) yokluğu nedeniyle reddi gerekir.Somut olayda davalı Pırlant Yat Çekek İthalat İhracat San. Ltd Şti’nin kusurunun bulunmadığı giderek anılan davalıya yönelik davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan bu yönüyle davanın yasal dayanağını oluşturan ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan tarifenin 7/2 maddesinde “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunacağı” düzenlenmiştir. Diğer bir deyişle davanın husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi halinde, tarifenin 12. maddesinin uygulama yerinin olmadığı da ortadadır. Hal böyle olunca davalı Pırlant Yat Çekek İthalat İhracat San. Ltd Şti’ne yönelik davanın reddi nedeniyle tek ve maktu vekâlet ücreti yerine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2 maddesindeki düzenlemeye aykırı biçimde, reddolunan maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden nispi avukatlık ücreti takdiri isabetsiz olmuştur.Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacı vekili ile davalılardan Ş.. N.. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100.00.TL. Duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 03.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.