Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19359 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 215 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/10/2013NUMARASI : 2013/40-2013/38Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/10/2013 tarih ve 2013/40-2013/38 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09/12/2014 günü hazır bulunan davacı şirket temsilcisi H.. A. davacı vekili Av. F.. M.. ile davalı şirket vekili Av. C.. O.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi arafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin müdürü H.. S..'nın 1986 yılında gerçek kişi olarak yangın tüpü ve yangınla mücadele ekipmanları imalat ve pazarlamasını yapmak üzere faaliyete başladığını, 1991 yılında ortağı ile birlikte davacı şirketi kurduğunu, "HASSA" markasını 1986 yılında tescil ettirdiğini, "HASSA + şekil" markasını 35, 37 ve 45. sınıflarda tescil ettirmek için de başvuruda bulunduğunu, 11.08.2000 tarihinde ise Kadri Yunak ile birlikte yine aynı sektörde yangın söndürme faaliyetlerinde kullanılan elektronik sistemlerin imalat ve pazarlaması için davalı şirketi kurduklarını, davalı şirket unvanının tespitinde müvekkilinin ad ve soyadından oluşan markasının piyasada bilinirliği sebebiyle tercih edildiğini, şirket faaliyetlerine devam ederken ortaklar arasındaki uyuşmazlık nedeniyle davacı şirket müdürü Hasan Sarıca'nın hissesini davalı şirketin diğer şirket ortağının eşine devrettiğini, daha sonra davalı şirketin, davacıya ait görsel materyalleri kullandığı ve şirket unvanı ile iltibas yaratarak haksız rekabet oluşturduğunun görülmesi üzerine çekilen ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, tescilli markaya ve ticaret unvanına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesine, davalı şirketin unvanındaki "HASSA" ibaresinin terkinine, bu ibareyi emtiasında ve ticari faaliyetlerinde, reklam ve tanıtım vasıtalarında kullanımının engellenmesine, 556 sayılı KHK'nın 66. maddesi ve TTK'nın 58. maddesi uyarınca 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, tarafların aynı alanda faaliyet gösterdiği, davacı şirketin "HASSA" ibaresini ticaret siciline 31.12.1991 tarihinde davalı şirketin ise 11.08.2000 tarihinde tescil ettirdiği, davanın 01.04.2011 tarihinde açıldığı, davalı tarafın "HASSA" ibaresini, ticaret unvanının tescilinden itibaren emtiasında ve ticari faaliyetlerinde kullandığı, önceki markanın sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği halde, bu kullanıma kesintisiz 5 yıllık süre boyunca katlanmışsa, sonraki tarihli markanın hükümsüzlüğünü ileri süremeyeceği, davalının kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Dava, tescilli markaya, ticaret unvanına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi, davalı şirketin unvanındaki "HASSA" ibaresinin terkini, maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda, davacı şirketin 31.12.1991 tarihinde davalı şirketin ise 11.08.2000 tarihinde ticaret siciline tescil edildikleri, dava konusu markanın 21.10.1986 tarihinden beri davacı şirket adına tescilli olduğu, davacı şirketin ortağı olan Hasan Sarıca’nın aynı zamanda davalı şirketinde kurucu ortağı olduğu, anılan markanın davalı şirket tarafından kuruluşundan beri tescilsiz olarak kullanıldığı, Hasan Sarıca‘nın davalı şirketteki hisssesini 27.09.2010 tarihinde dava dışı bir şahsa devrederek ortaklıktan ayrıldığı, davacı şirketin 27.01.2011 tarihli ihtar ile davalı şirketi davaya konu markayı kullanmaması hususunu ihtar ettiği ve işbu davanın da 01.04.2011 tarihinde açıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Esasen taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, davacı şirket adına tescilli markanın davacı şirket ortağının aynı zamanda davalı şirketinde ortağı olması nedeniyle davalı şirketin davacı şirketin anılan ortağının eylemli rızası ile kullanılıp kullanmadığı, başka bir deyişle davalı şirket ortağının ortaklıktan ayrılmasından sonra kullanıma ilişkin rızanın geri alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, davacı şirketin hem marka hem de unvana ilişkin istemi aynı yazılı gerekçelerle reddedilmiştir.Oysa, davaya taraf şirketlerin ortağı olan Hasan Sarıca’nın davalı şirket ortaklığından ayrılmasından sonra davacı şirketin dava konusu markaya ilişkin olarak davalıya yönelik çekmiş olduğu yukarıda belirtilen ihtar, davalının bu markayı başka bir şekilde oluşturup kullandığına ilişkin savunmasının bulunmaması, esasen hayatın olağan akışıda gözetilerek davalı şirkete kullanıma ilişkin verilen eylemli rızanın geri alındığının kabulü gerekir. Bu bağlamda artık kabulün aksine davacı şirketin tescilli markasının davalı şirket tarafından kullanımına katlandığından sözedilmesi olanaklı değildir.Bu durumda, mahkemece, davacının markaya yönelik isteminin yukarıda anılan ilkeler çerçevesinde ele alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken marka ile ilgili uyuşmazlık yönünden eksik incelemeye ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.